‡
86
·
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
/
¬p
JÉn
ao
ôo
Mn
h p
¿'
Gr
ôo
?r
dG p
äÉn
ªp
?n
c p
On
ón
©p
H o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık, Mübarek Kardeşlerim ve Hizmet-i
Kur’âniyede Kuvvetli, Fa’al, Sebatkâr Arkadaş-
larım!
Bu günlerde benimle altı adam, başta Marangoz Ah-
med, ahirinde ben, manevî ihtara binaen birer meseleye
medar olmuşuz.
Birincisi:
Fa’al, cidden çalışkan,
Risale-i Nur
ve Med-
rese-i nuriye talebelerinden Marangoz Ahmed’in mektu-
bunda eşref namında on yaşında bir masum çocuğun,
köyünü, malını terk edip, iki gün mesafeden gelip, hiç
yazı yazmadığı hâlde, on gün zarfında
Risale-i Nur
’u yaz-
maya muvaffak olması,
Risale-i Nur
’un bir kerameti ol-
duğu gibi, Medrese-i nuriyenin de harika bir çiçeğidir
deniliyor.
Evet, biz de deriz ki:
Maddî bir kışta, güzel çiçekle-
rin açılmasıyla bir harika kudret olduğu gibi; bu asrın ma-
nevî ve dehşetli kışında, sava karyesinin, yani sava şe-
ceresi bin güzel güzel çiçekler ve Cennet meyveleri aç-
ması; ve Isparta memleket bahçesi, binler gül-i Muham-
medî (
AsM
) çiçekleri açması;
(HaşİYe)
elbette harika bir
HaşİYe:
Ve her biri sadberk olarak, yani her bir çiçekte yüz parça yap-
rak.
ahir:
son.
asır:
yüzyıl.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
binaen:
-den dolayı, bu sebep-
ten.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
faal:
çalışkan, gayretli.
gül-i muhammedî:
kırmızı renkli
bir gül çeşidi.
hârika:
olağanüstü.
hârika:
olağanüstü.
haşiye:
dipnot.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
karye:
köy.
keramet:
ermişçesine yapılan iş,
hareket veya söylenen söz, fikir.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
maddî:
madde ile alakalı, cisma-
nî.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masum:
suçsuz, günahsız,
saf, temiz.
medar:
sebep, vesile.
medrese-i nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
mesafe:
uzaklık, ara.
mesele:
konu.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
nam:
ad.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadberk:
yüz yaprak.
sebatkâr:
sebat eden, sözün-
de ve kararında duran, vaz-
geçmeyen, sebatlı.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şecere:
ağaç.
talebe:
öğrenci.
zarfında:
süresince.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı Kur’ân’ın kelimeleri ve harfleri adedince üzerinize
olsun.
| 180 | K
astamonu
L
âhiKası