mutabık ve hak olarak sarf edilecek. o mektuplardaki ta-
birat, benim gibi cüz’î bir ferde karşı sarf edilmiş. Benim
haddimden bin derece fazla olmakla beraber; o şahs-ı
manevî namına ve
Risale-i Nur
’un hakikati hesabına ve
ehemmiyetli ve çok muhtaç memlekette fevkalâde bir
alâka ve faaliyete alâmet olmak cihetiyle kabul ettim.
Ahmed Feyzi’nin de, inşaallah, kastamonu Feyzi’si gi-
bi, bütün kuvvetiyle
Risale-i Nur
’a çalışacak bir azim ve
karar suretinde mektubunu telâkki ediyoruz. Fakat, mah-
viyeti ve tevazuu pek fazla ve istedikleri de pek fazla ve
mektubundaki duaları da güzel olduğundan, daimî du-
amızda buranın Feyzi’siyle omuz omuza girdi.
Halil İbrahim’in mektubu, belki her mektubu, hem
onun, hem İnce Mehmed’in namına kabul ediyorum. İki-
sine, Hüsrev’le rüştü gibi, bir ruh, iki ceset nazarıyla
bakıyorum. Cenab-ı Hak onları muvaffak etsin ve emsa-
lini oralarda çoğaltsın. Ve o mektup da,
Risale-i Nur
’un
talebelerinden Hafız Mehmed emin ve Mustafa Çavuş ile
beraber, siirtli Ahmed ve salâhaddin ve İzzeddin gibi
zatlara da
Risale-i Nur
’la alâkadar olduklarını bildiriyor.
Biz de onlara birer birer hem selâm, hem onları da ri-
sale-i nur talebeleri içinde duada teşrik edeceğiz.
Hafız Ali’nin mektubunda, eline geçen mektubumuzu
güzelce takdir ve hülâsa etmiş.
Risale-i Nur
, saadet-i ebe-
diye dükkânı ve bâkî elmasları sattığından, “Fânî, kırık
cam parçaları ondan istenilmemeli…” tabiri, çok güzel
düşmüş.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
alâmet:
belirti, işaret, iz.
azm:
kesin karar; kasıt, niyet.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve ka-
lıcı olan.
ceset:
vücut, beden.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
daimî:
sürekli, devamlı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
emsal:
benzerler.
fânî:
ölümlü, geçici.
fevkalâde:
olağanüstü.
hakikat:
gerçek, esas.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
mahviyet:
alçak gönüllülük,
kendini değersiz gösterme.
mutabık:
birbirine uyan, uy-
gun.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
nam:
ad.
nazar:
bakış, bakış açısı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan, sonsuz mutluluk.
sarf:
harcama.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir ce-
maatteb meydana gelen ma-
nevî şahıs.
tabir:
yorum, yorumlama.
tabirat:
tabirler, ifadeler, te-
rimler, deyimler.
takdir:
kıymet verme, beğen-
me.
talebe:
öğrenci.
telâkki:
anlama, kabul etme.
teşrik:
ortak etme.
tevazu:
alçak gönüllülük, bir
kimsenin başkalarını kendin-
den küçük görmemesi.
zat:
kişi, şahıs.
| 172 | K
astamonu
L
âhiKası