geçen ramazan-ı şerifte, hastalığım münasebetiyle,
her bir kardeşim benim hesabımla birer saat çalışma-
larının pek büyük neticesini aynelyakin ve hakkalyakin
gördüğümden; böyle duaları reddedilmez masumların ve
mübarek ihtiyarların ve bahtiyar üstadlarının, benim
hesabıma ara sıra lisanen ve kalben duaları ve çalışma-
ları, kalemleriyle yardımları, benim
Risale-i Nur’
a hizme-
timin uhrevî bir netice-i bâkiyesini dünyada dahi bana
gösterdi.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g ! o
ór
ªn
ër
dn
G
ì@í
‡
75
·
(Çok ehemmiyetlidir.)
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Bugünlerde, gayet sadık ve dikkatli bir kardeşimizin
ihtiyatsızlığından küçük bir tokat yemesi münasebetiyle,
hem bu dört ay müddetçe, binler adam kadar alâkadar
olduğum hâlde, ahval-i âlemden, siyaset ve harpten
kat’iyen bir haber almayıp ve istemeyip ve merak etmez
bir tarzda bulunmamdan, Feyzi ve emin gibi has kardeş-
lerimin hayretleri ve istifsarları sebebiyle, bir hakikatten,
çok defa beyan ettiğim gibi yine bir parça ondan bahset-
mek lüzum oldu. Şöyle ki:
Hakaik-ı imaniye, her şeyden evvel bu zamanda en
birinci maksat olmak; ve sair şeyler ikinci, üçüncü,
ahval-i âlem:
âlemin halleri, du-
rumları.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de inanma; bir şeyi görerek ve
seyrederek bilme.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
gayet:
son derece.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakkalyakin:
imanî meselelerin
hakikatini tam olarak anlama.
harp:
savaş.
has:
ileri gelen, seçkin olan.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma, gele-
ceği düşünerek tedbirli hareket
etme.
istifsar:
ifade isteme, açıklama is-
tiyerek sorma, sorup anlama.
kalben:
kalp ile, kalpten.
kat’iyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
lisanen:
sözle, şifahen, ağızdan
konuşarak.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
masum:
suçsuz, günahsız,
saf, temiz.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müddet:
süre, zaman.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
netice-i bâkiye:
elde kalan
sonuç; sona kalan, geriye ka-
lan.
ramazan-ı şerif:
mübarek,
şerefli Ramazan ayı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadık:
sözünde, işinde doğru
olan, dostluğu ve bağlılığı iç-
ten olan.
sair:
diğer, başka, öteki.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
tarz:
biçim, şekil.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
üstad:
öğretici, öğretmen.
1.
Allah’a hamd olsun. Bu, Rabbimin fazlındandır. (Metnin “Elhamdülillah” kısmı birçok âyette
geçmektedir. Sonraki kısmı ise Neml Sûresinin 40. âyetidir.)
| 156 | K
astamonu
L
âhiKası