sure-i
(1)
$G o
ôr
°ün
f n
ABÉ n
L Gn
Pp
G
remzinde, esrar-ı gaybiye gös-
terildi; birden kapandı, perde indi.
Hem bu sır içindir ki, o yolda fazla istihdam edilme-
dik. Yalnız o meslek-i tevafukiyenin tereşşuhatından
Ri-
sale-i Nur
’un hakkaniyetine bir imza ve cezaletine bir ziy-
net ve huruf-i kur’âniyenin intizamından ve vaziyetlerin-
den tezahür eden bir nevi i’caz çıktı. daha o yolda çalış-
tırılmadık.
Umum kardeşlerime ve
Risale-i Nur
’da ders arkadaş-
larıma birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını rica
ederiz.
ì@í
‡
72
·
Aziz, Sıddık,Mübarek,MasumKardeşlerim!
sizin çok mübarek ve nazarımızda çok kıymettar ve
benim nazarımda cennetin
(2)
n
¿ho
ó s
?n
`îo
e l
¿
Gn
ór
dp
h
tarafından
ebedî ve Firdevsî bir hediye-i kudsiye gibi geçen ve gelen
iki bayramı, cennetin şekerlemeleri ve tatlıları gibi tatlı-
laştıran ve ziynetlerin ve nakışların yetmiş tarzlarını gi-
yen hurilerin hulleleri ve libasları gibi, manevî meclisimi-
zi ziynetlendiren kalem hediyenizi aldık. Bu hediye,
Ri-
sale-i Nur
hizmeti noktasından ne derece ehemmiyetli
olduğunu bugünlerde başıma gelen ve rüyama giren bir
hâdise ile anlayınız. Şöyle ki:
K
astamonu
L
âhiKası
| 149 |
kıymettar:
kıymetli, değerli.
libas:
elbise.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
meslek-i tevafukiye:
Kur’an’ın
ifade ve ibarelerinin birbirleri ile
olan uyum ve uygunluğunu araş-
tırma mesleği, yolu.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
nakış:
işleme, süsleme.
nazar:
bakış, nezdinde.
nevi:
çeşit, tür.
remiz:
işaret, gizli ve kapalı bir
surette ifade etme.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat
ve tecrübe ile anlaşılan en ince
yanı.
tarz:
biçim, şekil.
tereşşuhat:
damlamalar, sızıntı-
lar; kesin olmayan haberler.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
umum:
bütün.
vaziyet:
durum.
ziynet:
süs.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
cezalet:
ahenkli, akıcı ve gü-
zel ifade.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehemmiyetli:
önemli.
esrar-ı gaybiye:
gaybî sırlar,
görünmeyen sırlar.
Firdevsî:
Cennet bostanı mi-
sali.
hâdise:
olay.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve doğruluk-
tan ayrılmama.
hediye-i kutsiye:
mukaddes
hediye.
hulle:
elbise.
hûrî:
Cennet kızı, Cennet gü-
zeli.
huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
harfleri.
i’caz:
mucizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz
kaldıkları şeyi yapmak.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
istihdam:
bir hizmette kul-
lanma, çalıştırma.
1.
Allah’ın yardımı geldiği zaman… (Nasr Suresi: 1.)
2.
Ebediyyen yaşlanmayacak olan çocuklar. (Vakıa Suresi: 17.)