etti. Ömer, ilk derslerini âlim ve dindar bir insan olan babasından aldı. Hadis ilmiyle ilgili dersleri ve
Şafiî fıkhını Ebu Muhammed ibn Asakir’den öğrendi. Ayrıca, dil ve edebiyat derslerini aldı. Eğitimini
devam ettirirken erken yaşlarda tasavvufa yöneldi ve kendini ibadet ve tefekküre verdi. Ömer ibn
Farıd, Sultanü’l-aşıkin ünvanıyla da tanındı. Yazdığı şiirlerinde tasavvuf ve İlâhî aşka dair olan duygularını
dile getirdi. Vahdet-i vücut anlayışında ve inancında olduğuna dair düşünceler ileri sürülmüşse de
kendisi bu düşünceye yakın değildir. Şiirlerinde İlâhî aşkı yansıtmakta olup, Cenab-ı Hakkın mutlak
cemali karşısında kendisinden geçerek her şeyde sevgiliyi görmüştür. Son yıllarını Kahire’de geçiren
şair, ünlü Ezher Camiinde vaazlar verdi ve sohbetlerde bulundu. Ocak 1235’te vefat etti.
İBraHİM (
AS
):
Kur’ân-ı Kerîm’de adı çokça geçen bir peygamberdir. Onun dini, Kur’ân-ı Kerîm’de adı
Hanif olarak adlandırılmıştır. Hz. İbrahim’e (
AS
) 10 sayfalık kitap nazil olmuştur. Hz. Peygamber
Efendimizin de atasıdır. Urfa’da doğduğu rivayet edilmektedir. Hz İbrahim, zamanının kralı Nemrut’u
tevhit inancına davet etmiştir. Kabul etmeyen Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe attırmış, fakat mu’cize olarak
ateş onu yakmamıştır. Her zaman Allah’ın dostluğunu istemesi ve sadece ondan medet beklemesi
sebebiyle kendisine Habibullah veya Halilürrahman denilmiştir. Hz. İbrahim, yaşı bir hayli ilerlemiş
olmasına rağmen çocuğu olmamıştı ve Allah’tan bir evlât istedi ve bu duası kabul edildi. İlk önce Hz.
İsmail, daha sonra diğer eşinden Hz. İshak doğdu. Bu sırada Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etme
olayıyla imtihan edildi. Oğlu İsmail (
AS
) ile Kâbe’yi yeniden inşa eden Hz. İbrahim, Kudüs’ün el-Halil
bölgesinde medfundur.
İMaM-ı Gazalî:
Asıl adı Hüccetü’l-İslâm Ebu Hamid Muhammed b. Ahmet el Gazzalî’dir. Eş’ari
kelâmcısı, Şafiî fakihi, mutasavvıf ve filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan İslâm düşünürüdür. Hicrî
450’de (1058) Horasan’da, Meşhed’de (Tus) dünyaya geldi. Babasının mesleğinin yün tacirliği olmasından
dolayı kendisine “Gazzalî” ve zamanında İslâma yöneltilen itirazlara cevap vererek itiraz edenleri
susturduğu için de “Hüccetü’l-İslâm” denilmiştir. Kelâm, fıkıh, hadis, felsefe, tasavvuf, mantık gibi
ilimlerde yüksek bir mevkiye sahiptir. Bu sahalarda birçok önemli eserleri bulunmaktadır. Hicrî 505’te
(1111) Tus’da vefat eden ve oraya defnedilen Gazali’nin eserlerinden bazıları şunlardır: El-Münkız; İhya-ü
Ulumi’d-Din; Kimya-yı Saadet; Tehafütü’l-Felasife; Kıstasü’l-Müstakim.
İMaM-ı raBBaNî:
Hindistanlı büyük bir âlim olup, Hicrî ikinci bin yılının başında gelen (müceddid-i
elf-i sani) ünvanına sahiptir. İnanç ve fikir açısından büyük karışıklıkların olduğu bir dönemde Hicrî
971’de (1563) Hindistan’ın Serhend kasabasında doğmuştur. Asıl adı Ahmet olan İmam-ı Rabbanî
Hazretlerinin soyu Hz. Ömer’e (
RA
) dayandığından Farukî, memleketinden dolayı Sirhindî lâkaplarıyla
tanınmaktadır. İlk eğitimini din âlimi olan babası Abdülehad’den almıştır. Daha sonra Silyaküt şehrine
giderek kadı Badehşani’den fıkıh, kelâm ve tefsir dersleri alarak eğitimini tamamlamış ve icazet almıştır.
İmam-ı Rabbanî döneminde zararlı düşünce ve fikirler tarikat yoluyla verildiğinden onun mücadelesi
de bu yolla olmuştur. Hayatı boyunca tekke ve medrese ehlini birleştirmek için büyük gayret sarf
etmiştir. Tarikatları ve özellikle de Nakşî tarikatını, iman hakikatlerinin anlaşılmasına vasıta yapmak
suretiyle gerçek kimliğine büründürmüştür. İmam-ı Rabbanî döneminin hastalıklarını üç sebebe
bağlamaktadır. Bunlar; idarecilerin dinden uzaklaşmaları, âlimlerin menfaat ve korku sebebiyle Kur’ân
ve sünnetten ayrılmaları ve tasavvuf ehlinin tarikatı şeriattan uzaklaştırmaları olarak sıralanmıştır.
İmam Rabbanî 1624 yılında 63 yaşında iken memleketi Serhend’de vefat etmiştir.
İMrü’l-KaYS [İMrUülKaYS İBN HUcr] (?-540):
Cahiliye döneminin meşhur Arap şairlerindendir.
Şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan Muallâka şairleri arasında yer almaktadır. Arap şiirini belli kurallara
bağlayan ve kafiye düzeni için esaslar koyan şair olarak kabul edilmektedir. Risâle-i Nur’da, lisanın
kişinin tasavvurlarını; aklın ise kalbden ve vicdandan geçen ince manaları ifade etmeye kâfi gelmediği
bağlamında İmruülkays’tan bahsedilmekte; belâgatın dâhilerinden kabul edilen Sekkâki’nin, İmruülkays
veya başka bir bedevinin ortaya koymuş oldukları belâgatın inceliklerini kavrayamadıkları ifade
edilmektedir (İşaratü’l-İ’caz, s. 46). İslâmiyetin zuhurundan evvel ölmüş olan şairin künyesi, Ebu Vehb
Hunduc b. Hucr b. El-Haris Akilü’l-Mürar şeklindedir.
İSa (
AS
):
Hz. İsa ulu’l-azm olan peygamberlerdendir. Hakikî Hıristiyanlık dininin peygamberi olan Hz.
İsa’ya dört büyük kitabın üçüncüsü olan İncil-i Şerif nazil edilmiştir. Hz Meryem’in oğlu olan Hz. İsa,
Allah’ın yaratıcı kudretinin bir nişanesi olarak doğmuştur. Hz. İsa’nın bir ünvanı ve sıfatı Mesih’tir.
İşaratü’l-İ’caz | 469 |
ş
ahıS
B
ilgileri