İşaratü'l İ'caz - page 466

EBU cEHİl:
“Cehalet babası” demek olan bu kelime, Hazret-i Resul-i Ekrem (
ASM
) zamanında,
mu’cizeleri ve çok delilleri ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı gördüğü halde iman etmeyen din
düşmanı puta tapan gururlu bir müşrikin lakabıdır. Bedir Gazasında öldürüldü.
EBU lEHEB (?-624):
Yüce Peygamberin (
ASM
) amcası olmasına rağmen en azılı düşmanı oldu.
Ölümüne kadar düşmanlığını devam ettirdi. İsmi zikredilmek suretiyle hakkında sure (Tebbet) nazil
olan ilk müşrik oldu. Peygamber Efendimiz için yapılan suikast planı ve uygulama faaliyetleri içinde
aktif rol aldı. Ebu Talib’in vefatından sonra Haşimilerin reisi oldu. Risale-i Nur’da, kendisi ve Ebu Cehil’in
de aralarında bulunduğu Kureyşli müşriklerin Peygamber Efendimize suikast girişimlerinden söz
edilmektedir. Çiçek hastalığından dolayı ölünce kendilerine de bulaşır korkusuyla evlâtları tarafından
terk edildi ve cenazesi parayla tutulan kişiler tarafından kaldırıldı. Künyesi Ebu Leheb Abdüluzza bin
Abdülmuttalib bin Haşim şeklindedir.
EDWarD GİBBoN (1737-1794):
Meşhur İngiliz tarihçi ve yazarıdır. Zengin bir ailenin tek çocuğu
olarak yaşamıştır. Roma İmparatorluğu tarihi üzerine yaptığı uzun süreli çalışmalarıyla şöhret olmuştur.
“Roma İmparatorluğunun Gerileme ve Çöküş Tarihi” adını taşıyan eserini yirmi yıl süren çalışmanın ve
araştırmanın sonunda tamamlamıştır. Hıristiyanlık dini ile ilgili görüşleri ve akılcı yaklaşımı, Hıristiyan
din adamlarının büyük tepkisini çekmiştir. Doğu-Batı toplumları ile ilgili değerlendirmelerinde Doğunun
daha ilerde olduğuna dikkat çekmiştir. Risale-i Nur’da İslâm inancı ve Kur’ân-ı Kerim hakkında zikretmiş
olduğu ifadelerine yer verilmiştir. Baba-oğul ve kutsal ruh akidesinin İslâmiyet tarafından reddedildiğini
belirtmiş, yaratıcının insan bedenine girip cisimleşmesini ifade eden “tecessüd” anlayışının kabul
görmediğini yazmıştır. Gibbon, zengin bir ailenin çocuğu olarak 1737 yılında Putney’de (Londra) doğdu.
Ailenin en büyük ve hayatta kalan tek çocuğu olarak yaşadı. Küçük yaşta geçirdiği hastalıktan dolayı
düzenli bir şekilde okula gidemedi. Ancak, okula gidememesine rağmen zamanının önemli bir kısmını
dedesine ait kütüphanede geçirdi. Çok sayıda kitap okudu. 1747 yılında annesinin ölmesinden sonra,
bakımını teyzesi Catrine Porten üstlendi. Sağlığının düzelmesi üzerine 1752 yılında Oxford Üniversitesine
girerek eğitimini devam ettirdi.
EFlÂtUN (öl. M.Ö. 347):
İslâm felsefesi üzerinde önemli etkileri olan İlk Çağ Yunan filozoflarından
biridir. Kendisine omzunun veya alnının genişliğinden dolayı Platon denmiş ve tarih boyunca hep bu
adla anılmıştır. Arapçada “p” sessizinin bulunmaması ve yan yana iki sessiz harfin telâffuzundaki güçlük
sebebiyle adı, İslâmî literatürde Felâtun veya daha yaygın olan Eflâtun şeklini almıştır. Hocası Sokrat’ın
demokrasi adına idam edilmesinin ıztırabını yaşayan Eflâtun’un felsefesini, bu sebeple sosyal düzen
ve insanın saadeti meseleleri teşkil eder. Eflâtun’un en önemli hocası Sokrat olmakla beraber, Kritilos,
Timaios, Arkitas, şair Homeros ve Hesiodos gibi şahsiyetler onun fikir ve ilham kaynaklarından
bazılarıdır. Tarihe “Akademi” olarak geçen okulun da kurucusu olan Eflâtun’un en ünlü talebesi
Aristo’dur. Eflâtun m.ö. 347 yılında, seksen yaşlarında iken ölmüş ve Akademi’nin bahçesine
defnedilmiştir. Eserleri: Devlet, Devlet Adamı ve Kanunlar.
Eş’arî (EBU’l-HaSaN, 873-936):
Eş’ariye diye bilinen kelâm mezhebinin kurucusudur. Ehl-i Sünnet
akidesinin gelişip yayılmasına olan önemli katkılarından dolayı “Nasirüddin” lakabıyla da anılır. Ehl-i
Sünnet itikadını ayetlere ve hadislere göre izah ve şerh ederek tespit etmiştir. Ehl-i Sünnet mezhebi
itikadına tercümanlık ederek İslâmiyete büyük hizmeti dokunmuştur. İtikada dair meydana koyduğu
hakikatleri kabul edenlere Eş’arî; mezhebine ise Eş’ariye denilmektedir.
EVlİYa çElEBİ (1611-1682):
Bir gezgin olan Evliya Çelebi elli yıla yakın bir süre Orta Avrupa,
Balkanlar, Anadolu, Kafkasya, Kırım, Arabistan ve Mısır’ı dolaşmış, bu esnada gördüklerini kaleme
almıştır. On cilt olan Seyahatname’sinin giriş bölümünde, gezmeye duyduğu ilginin başlangıcını
anlatırken, bir gece rüyasında Peygamberimizi (
ASM
) gördüğünü, ona “Şefaat ya Resulallah” diyecek
yerde şaşırarak “Seyahat ya Resulallah” dediğini, Resulullahın da ona gönlünce gezip görme dileğinde
bulunduğunu zikreder.
— F —
FaHrEDDİN-İ rÂzİ (1149-1209):
Düşünceleri ve eserleriyle l2. yüzyılın müceddidi kabul edilen
Fahreddin-i Râzi, bilim ve dinî hükümleri birbirine yaklaştırarak, bu konuda kendine has bir metod
ş
ahıS
B
ilgileri
| 466 | İşaratü’l-İ’caz
1...,456,457,458,459,460,461,462,463,464,465 467,468,469,470,471,472,473,474,475,476,...576
Powered by FlippingBook