İşaratü'l İ'caz - page 467

geliştirmiştir. Eserleri ile İslâm düşünce tarihinde derin izler bırakan Râzi, ne yazık ki ülkemizde
yeterince tanınmamaktadır. 1149 tarihinde İran sınırları içindeki Rey şehrinde doğdu. İlk derslerini
babasından aldı. Doğduğu şehirde ve Mergan’da devrin meşhur hocalarından dersler aldı. Belli bir
olgunluğa geldiğine kanaat getirince Harezm’e Mutezilîlerle tartışmaya gitti. Ardından Buhara,
Semerkand ve Gazne’de bulundu. Sonra Herat’a yerleşti. Burada kendisine tahsis edilen medresede
dersler verdi. Keramîlerle bir tartışması yüzünden onların teşviki ile 1209 yılında zehirlenerek öldürüldü.
Râzi’nin en meşhur olduğu ilim dalı kelâmdır. En önemli kitapları Muhassal, Erha’in fi-Usül el-Din, Levâmi
el-Beyyinât ve Mefâtih el-Gayb’dır.
FatİH SUltaN MEHMED:
Yedinci Osmanlı padişahıdır. II. Murat’ın oğludur. Devrin meşhur âlimleri
Molla Güranî ve Molla Hüsrev’den dersler aldı. Bursa’da sıkı bir eğitim gördü. İslâm ilimlerinin yanı sıra
Rumca ve Latince’yi de öğrendi. Babası II. Murat’ın vefatı üzerine 1451’de 19 yaşında iken tahta çıktı.
29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’u fethederek Fatih ünvanını aldı. Fatih Sultan Mehmet, güçlü bir asker
ve devlet adamı olmasının yanında, felsefe, güzel sanatlar, tarih, edebiyat, matematik ve astronomiye
önem vermesiyle de tanınır. Avni mahlasıyla yazdığı şiirlerini bir divanda toplamıştır. Çok sayıda cami,
medrese, saray, hastahane ve imaret yaptırmış, İstanbul’u bir Osmanlı şehri haline getirmiştir. Fatih
Sultan Mehmet döneminde Osmanlı Devleti güçlü bir imparatorluk haline gelmiştir. Fatih, 1481
baharında doğuya yapacağı bir sefer hazırlığı içerisindeyken rahatsızlanarak vefat etmiş ve Fatih
Külliyesindeki türbesine defnedildi.
— G —
GaVS-ı ÂzaM şaH-ı GEYlaNî (
KS
):
Bakınız ABDÜLKÂDİR-İ GEYLÂNÎ.
GoEtHE (JoHaNN WolFGaNG VoN GoEtHE) (1749-1832):
İslâmiyete, Kur’ân’a hayranlığı ve
yakınlığı ile tanınan Goethe, 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. Tanınmış bir ailenin çocuğu idi. Annesi
Catherina Elisabeth Textor, belediye başkanı ve mahkeme reisinin kızı; babası, Johann Caspar Goethe
ise, hukukçu olup Frankfurt şehir meclisinde İmparatorun müşaviri olarak görev yapıyordu. Babasının
da teşvikiyle hukuk öğrenimini görmek maksadıyla gittiği Leipzig’den, rahatsızlığı nedeniyle üç yıl sonra
geri döndü. Yarım kalan öğrenimini Strassburg Üniversitesi’nde tamamladı. Öğrenciliği sırasında yaşadığı
en önemli gelişmelerin başında, bulunduğu şehre meşhur yazar ve filozof olan Johann Gottfried
Herder’in gelmesi ve onunla tanışması gelir. Bu görüşmelerinde Herder, ısrarla Kur’ân-ı Kerim’i
incelemesini ve daha önce yayınlanan (1734) George Sale’nin yaptığı tercümeyi okumasını tavsiye eder.
Hıristiyanlık dininden çok, yapılmış bulunan tahrifatlara karşı cesaretle bir mücadele veren Goethe,
ömrü boyunca hakikati arama sevdasından vazgeçmedi. Teslis akidesini reddedip İslâmın tevhid
inancına gönül bağladı. İsviçre’nin Harz dağlarını dolaşırken baş başa kaldığı tabiatın haşmetinin perde
arkasındaki İlâhî Kudretin etkisinde kaldı ve kainatın yaratıcısına olan sevgisi katlanarak iç dünyasında
büyük değişiklikler meydana getirdi. Bu değişiklik şiirlerine de yansıdı. Özellikle bitki ve hayvanların
yaratılışı, bu yaratılıştaki üstün İlâhî sanat onu bu alanda çalışmaya sevk etti. Morfoloji, biyoloji ve
paleontoloji ilimleri alanında önemli çalışmalarda bulundu. Peygamber Efendimizin (
ASM
) isminin
anılmasına dahi tahammülün olmadığı bir zaman ve zeminde Goethe’in söyledikleri ve yazdıkları
dikkate şayandır. Kur’ân-ı Kerim’in bir rahip tarafından yapılan tercümesine karşı Frankfurter Gelehrten
Anzeige’de yayımladığı eleştirisinde şu ifadelere yer verdi: “Kur’ân’ın şümulünü kavramaya meyyal,
çok keskin bir zekâya sahip, şair ruhlu bir Alman mütercimin, Şarkın mehtaplı berrak seması altında
ve ilahi vahyin geldiği yere kuracağı çadırda Kur’ân’ı bir peygamberin ruh hali içerisinde okuduktan
sonra tercümeye başlaması en büyük arzumdur.” Yetmiş yaşına gelen Goethe Kur’ân’ın semadan
Peygambere indirilmiş bulunan bu mübarek geceyi (Kadir gecesi) neden saygıyla kutlamayalım diye
sorar. Kendisini dinsizlikle itham edenlere karşı, gerçek Hıristiyanlığa kendisinin inandığını, gerçek
Hıristiyan’ın kendisi olduğunu belirterek teslis inancını reddeder.
-H-
HaBİB:
Bakınız MOLLA HABİB.
İşaratü’l-İ’caz | 467 |
ş
ahıS
B
ilgileri
1...,457,458,459,460,461,462,463,464,465,466 468,469,470,471,472,473,474,475,476,477,...576
Powered by FlippingBook