— D —
DaVUD (
AS
):
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen, İsrailoğullarına gönderilen ve kendisine kutsal kitapların
ikincisi olan Zebur verilen peygamberdir. Zebur Hz. Davud’a (
AS
) İbrani diliyle, Ramazan ayında
indirilmiştir. 150 sureden ibaret olup, içinde haram ve helâl gibi ahkâma dair meseleler yoktur. Daha
çok tesbih, tehlil, zikir, nasihat ve öğütlerden ibarettir. Hz. Davut (
AS
) aynı zamanda İsrailoğullarının
devlet başkanıydı. Kendi zamanında Kudüs’ü başşehir yapmış ve iktidarı merkezîleştirmiştir. Hz. Davud
(
AS
) nübüvvet ve saltanatı şahsında birleştiren ilk peygamber olmuştur. Hz. Davud (
AS
) zamanında
İsrailoğullarının hükümranlığı Fırat Nehrinden Kızıldeniz kıyılarına kadar yayılmıştır. Devleti yönetirken
adaleti öncelikle kendisi icra etmiştir ve davalara bizzat bakarak neticelendirmiştir. Hz. Davud (
AS
) Hz.
Süleyman’ın (
AS
) babasıdır. Hz. Davud’a (
AS
) mu’cize olarak eliyle demiri hamur gibi yumuşatıp
şekillendirmek özelliği verilmiştir. Bununla birlikte Hz. Davud, (
AS
) kendisine ihsan edilen güzel ve etkili
sesiyle de bilinmektedir. O, Zebur-ı Şerif’i okurken bütün mahlûkatın onunla birlikte Cenab-ı Hakkı
tesbihe başlayacak derecede kendinden geçtiği rivayetler arasındadır. Hz. Davud’un (
AS
) m.ö.1010
tarihinde vefat ettiği nakledilir. Kendisinden sonra maddî ve manevî saltanatını, oğlu olan Hz. Süleyman
(
AS
) devam ettirmiştir.
DoKtor JoHNSoN:
Philadelphia’da Tohamas Jefferson Üniversitesi anatomi bölümünde yirmi iki
yıl başkanlık yaptı. Bu görevinin yanında Daniel Baugh Enstitüsünün yöneticiliği, Teretoloji (oluşumdaki
biçimsizlik ve anormallikleri inceleyen bilim dalı) derneğinin başkanlığı gibi görevlerde de bulunan Prof.
Johnson İnsan gelişimiyle ilgili çalışmalarda bulundu. İki yüzden fazla eseri yayınlandı. Doktor Johnson,
1981 yılında Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen Yedinci Suudi Tıp konferansına katıldı. Konferansta,
insanın anne karnındaki gelişiminin Kur’ân’da tarif edildiğini duydu. İlk başta buna inanamayan ve
kabullenmek istemeyen Doktor Johnson, ilgili Kur’ân ayetlerini okuyup, konferansta yapılan
müzakereleri dinleyince gerçeği kabullendi ve bu konuda şunları söyledi: “Bir bilim adamı olarak,
sadece kesin olarak gördüğüm şeylerle ilgilenebilirim. Embriyoloji ve gelişimsel biyolojiyi
anlayabiliyorum. Kur’ân’dan bana tercüme edilen kelimeleri de anlabiliyorum. Kendimi o çağa
götürebilseydim, bugün bildiklerimle ve tanımlayabildiklerimle, o zaman tarif edilmiş olan şeyleri
tanımlayamazdım. Öyleyse Kur’ân’da yazılan her şeyde İlâhî müdahalenin olduğu düşüncesi ile hiçbir
çelişki göremiyorum.” Bilimin Kur’ân’da yazılanları ve Hazret-i Muhammed’in (
ASM
) söylediklerini
doğrulayıp doğrulamadığı sorulduğunda Doktor Johnson, “Evet, doğruluyor” cevabını vermiştir. Bundan
sonra yaptığı araştırmalarda anne karnındaki ceninin dış gelişimi kadar, iç gelişimine de önem vermiş,
öğrencilerine embriyolojiyi Kur’ân’a ait terimleri kullanarak öğretmeye başlamıştır. Bunun sebebi
sorulduğunda ise, “Kur’ân’a ait ifadeler, tıp kitaplarındaki terimlerden daha doğru, açık ve öğrenmesi
daha kolaydır” demiştir.
— E —
EBU BEKİr (
RA
):
İlk Müslümanlardan olup, Hulefa-i Raşidîn’in birincisidir. Adı, Ebu Bekir Abdullah bin
Ebî Kuhafe Osman b.amir el-Kureyşi et-Teymî’dir. Fil Vakasından üç yıl kadar sonra Mekke’de doğdu.
Annesi Ümmü’l Hayr Selma bint Sahr, Mekke döneminde; babası Ebu Kuhafe, Mekke fethinden hemen
sonra Müslüman olmuştur. Cahiliye döneminde Abdü’l-Kâbe olan adının Müslüman olduktan sonra Hz.
Peygamber tarafından Abdullah olarak değiştirildiği rivayet edilir. Birçok lakabı vardır, ancak onun en
meşhur lakabı Sıddık’tır. Bu lakap kendisine Miraç olayını hiç tereddüt etmeden kabul ettiği için bizzat
Resul-i Ekrem tarafından verilmiş ve onunla şöhret bulmuştur. Mekke’de ilk dönemde onun vasıtasıyla
birçok kimse Müslüman olmuştur. Ticaretle uğraşan Ebu Bekir Mekke döneminde Kureyşli müşriklerin
işkencelerine maruz kalan birçok Müslümanı büyük bedeller ödeyerek hürriyetine kavuşturmuştur.
Hicrette Hz. Peygambere arkadaşlık etmiş, birlikte Medine’ye hicret etmişlerdir. Hz. Peygamberin
kumandanlığını yaptığı bütün savaşlara katılmış, Hudeybiye ve Veda Haccında bulunmuştur.
Resulullahın vefatından sonra Müslümanlarca halifeliğe seçilerek İslâm tarihinin ilk halifesi olmuştur.
İki yıl kadar bu makamda Müslümanların başında kalmış ve Hicrî 13 yılında Medine’de vefat etmiştir.
Hz. Ebu Bekir, Resul-i Ekrem’in yanına defnedilmiştir.
İşaratü’l-İ’caz | 465 |
ş
ahıS
B
ilgileri