Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 444

dahi vücuduna hükmedilir. Çünkü zatîdir. İşte şu mese-
lede “Mucibe-i cüz’iye mucibe-i külliyeyi istilzam eder.”
denilir. Hâlbuki, değil bir fert, belki o kadar hadsiz, o ka-
dar hasra gelmez müşahedata istinat eden âsâr, o dere-
ce kat’îdir ki, bizde nasıl Yeni dünya var, orada insanlar
var; vücutlarına hiç vehim hatıra gelmez. öyle de, ves-
vese kabul etmez ki, şimdi, âlem-i melekût ve ervahta,
ölmüş insanların ervahları vardır. Hem hads-i kat’î ile,
insanda ba’delmevt esaslı bir cihet bâkîdir. o esas ise
ruhtur. zaten tahrip ve inhilâl, kesret ve terkibin şe’nidir.
Basit ve vahdete ârız olmaz.
sâbıkan beyan ettik ki,
hayat kesrette vahdeti temin
eder. Ve şuur ruhun ziyasıdır.
öyle ise, ruhun fenâsı ya
tahrip ve inhilâl iledir –o ise vahdet ve besatet bırakmaz–
veya idam iledir; o ise Cevad-ı Mutlak Celle Celâlülûnun
merhameti, cûdu bırakmaz ki, verdiği nimet-i vücudu ge-
ri alsın.
ÜçüncüMaden:
dikkat edilse, maruz-i tagayyür olan
bütün envada bir hakikat-i sabite, bütün tagayyürat ve et-
var içinde yuvarlanarak, suretler değiştirip ölmeyerek, ya-
şayarak geliyor, bâkî kalıyor. İşte şahs-ı insanî –sabıkan
geçtiği gibi– tasavvurat ve şuur-i küllî ile bir şahıs iken bir
nevi hükmüne geçiyor. öyle ise onun hakikat-i zîşuuru ve
unsur-i zîhayatı olan ruhu dahi, Allah’ın izniyle daima bâ-
kîdir.
Dördüncü Maden:
ruha mastar itibarıyla bir de-
rece müşabih ve yalnız vücud-i hissî olmayan envada
âlem-i melekût ve ervah:
gözle
görülmeyen ruhlara ve meleklere
ait dünya, âlem.
arız olmak:
karışmak, bulaşmak.
âsâr:
eserler.
ba’delmevt:
ölümden sonra diri-
liş.
bâkî:
sürekli, devamlı, ebedî,
ölümsüz.
bâkî kalmak:
sürekli ve kalıcı ol-
mak.
besatet:
basitlik, sadelik, karma-
şık olmama hâli.
beyan etmek:
açıklamak, bildir-
mek, izah etmek.
Cevâd-ı mutlak:
sınırsız cömert-
lik sahibi olan Allah.
cihet:
yön.
cûd:
cömert oluş.
daima:
sürekli.
enva:
çeşitler, türler, cinsler, nevi-
ler.
ervah:
ruhlar.
esas:
temel, asıl, öz.
etvar:
tavırlar, biçimler.
fenâ:
yok olma, ölümlülük, geçi-
cilik.
fert:
birey.
hads-i kat’î:
kesin, şüphesiz hü-
küm.
hadsiz:
sayısız, sınırsız.
hakikat-i sabite:
de€işmez sabit
hakikatler.
hakikat-i zîşuur:
şuurlu özü, asılı.
hâlbuki:
oysa ki.
hasr:
sınırlama.
hayat:
yaşama, canlılık.
hükmetmek:
karar vermek, ka-
rarlaştırmak.
hükmüne:
yerine.
idam:
yok etme.
inhilâl:
çözülüp ayrılma, da€ılma.
istilzam etmek:
gerektirmek, lü-
zumlu kılmak.
istinat etmek:
dayanmak.
itibarıyla:
bakımından.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
kesret:
çokluk.
maden:
asıl, esas, kaynak.
maruz-i tagayyür:
de€işiklik yeri,
de€işim alanı.
mastar:
çıktı€ı yer, kaynak men-
ba.
merhamet:
acımak, şefkat göster-
mek.
mesele:
konu, sorun.
mucibe-i cüz’iye:
olumlu, özel,
parçaya ait hüküm veya öner-
me.
mucibe-i külliye:
olumlu ve
genel hüküm veya önerme.
müşabih:
benzer.
müşahedat:
gözlemler.
nevi:
tür.
nimet-i vücut:
varlık nimeti.
ruh:
cevher, can; dirilik kay-
na€ı manevî varlık.
sabıkan:
evvelce, bundan ön-
ce.
suret:
biçim, şekil.
şahıs:
kişi, kimse, fert.
şahs-ı insanî:
insanın kişili€i,
şahsı.
şe’n:
icap, gerek.
şuur:
bir şeyin inceliklerini iyi-
ce idrak etme, anlayış.
şuur-i küllî:
geneli idrak et-
me, kapsamlı de€erlendirme.
tagayyürat:
de€işmeler, baş-
kalaşmalar, bozulmalar.
tahrip:
harap etme, yıkma,
bozma.
tasavvurat:
düşünceler, zihin-
de şekillendirmeler.
temin etmek:
sa€lamak.
terkip:
bileşim.
unsur-i zîhayat:
hayattar un-
suru.
vahdet:
birlik ve teklik.
vehim:
şüphe, tereddüt.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kal-
be gelen asılsız düşünce.
vücud-i hissî:
duygulu hisli
varlık.
vücut:
var olma, varlık.
zaten:
çünkü.
zatî:
kendisinden olan, özel.
ziya:
ışık.
n
okTa
| 444 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,434,435,436,437,438,439,440,441,442,443 445,446,447,448,449,450,451,452,453,454,...790
Powered by FlippingBook