DÖRDÜNCÜ MAKAM
ruh kat’iyen bâkîdir.
Bence şu mesele o kadar kat’îdir ki, fazla beyan abes
olur. Âlem-i berzah ve âlem-i ervahtaki ahirete gitmek
için bekleyen hadsiz ervah-ı bâkiye kafileleriyle bizim
mabeynimizdeki mesafe o kadar ince, dakiktir ki, bürhan
ile göstermeye lüzum kalmaz. Yalnız vesveseleri izale
için hads-i kalbînin menabiine işaret edece€iz. İşte şura-
daki hadsin dört madeni var.
BirinciMaden:
enfüsîdir ki, her ruh kaç sene yaşa-
mış ise, o kadar, belki ondan fazla beden değiştirdiği hâl-
de, yine bilbedahe aynen bâkî kalmıştır. öyle ise mevt ile
çıplak olmak dahi bekasına tesir etmez. Yalnız burada
tedricî libas değiştiriyor, mevtte birden soyunuyor.
gayet kat’î bir hads ile sabittir ki, ceset ruhla kaimdir.
ruh, binefsihî kaim ve hâkim olduğundan, ceset istediği
gibi dağılsın, toplansın, istiklâliyetine sebep vermez. Bel-
ki ceset, hanesi ve yuvasıdır. libas ise bir derece sabit ve
letafetçe ona münasip bir gılaf-ı lâtifi var. öyle ise mevt-
te bütün bütün çıplak olmaz.
İkinciMaden:
Afakîdir ki, müşahedat-ı mükerrereye
incirar eden bir nevi hükm-i tecrübîdir.
evet, tek bir ruhun ba’delmevt bekası bilbedahe anla-
şılsa, şu nev’in külliyetiyle bekasını istilzam eder. zira
mantıkça zatî bir hassa bir fertte görülse, bütün efratta
kaim:
devamlı olma.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin ola-
rak.
külliyet:
bütünlük, tümlük.
letafet:
lâtiflik, hoşluk, incelik.
libas:
elbise.
lüzum:
gerek.
mabeyn:
ara.
maden:
asıl, esas, kaynak.
makam:
mevki.
menabi:
kaynaklar.
mesafe:
uzaklık.
mesele:
konu, sorun.
mevt:
ölüm.
münasip:
uygun.
müşahedat-ı mükerrere:
tekrar-
la görme.
nevi:
çeşit, tür.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi olan
manevî varlık.
sabit:
dura€an, devamlılı€ı olan;
ispat edilmiş.
tedricî:
derece derece olan.
tesir:
etki, iz bırakma.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşün-
ce.
zatî:
kendisinden olan, özel.
zira:
çünkü.
abes:
lüzumsuz, boş iş.
afakî:
genele ait nitelik.
ahiret:
öteki dünya.
âlem-i berzah:
kabir âlemi,
dünya ile ahiret arası.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
ba’delmevt:
ölümden sonra.
bâkî:
kalıcı, süreklili€i olan, sü-
rekli.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
beyan:
açıklama.
bilbedahe:
açıktan, aşikâr ola-
rak.
binefsihî:
kendi kendine.
bürhan:
delil.
ceset:
vücut, beden.
dakik:
hassas.
efrat:
fertler.
enfüsî:
iç âleme ait.
ervah-ı bâkiye:
ebediyete ait
ruhlar.
fert:
birey.
gayet:
son derece.
gılaf-ı lâtif:
gözle görülmeyen
kılıf; ruhu saran görünmez be-
den.
hads:
sezgi, hızla kavrama.
hads-i kalbî:
kalbin sezgisi.
hadsiz:
sayısız.
hâkim:
hükmeden.
hane:
ev, mesken.
hassa:
özellik.
hükm-i tecrübî:
deneyle elde
edilen yargı, hüküm.
incirar etmek:
bir neticeye
do€ru çekilerek sona ermek.
istiklâliyet:
ba€ımsızlık, özgür-
lük.
istilzam etmek:
gerektirmek,
lüzumlu kılmak.
işaret etmek:
göstermek, bil-
dirmek.
izale:
giderme, ortadan kaldır-
ma.
kafile:
takım.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 443 |
n
okTa