suistimal ve israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, in-
tişarına vesile olmuş. Hem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i
sefahat ve ölümü her vakit hatıra getiren kesretli hasta-
lıklar ve dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine
yayılması ile intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önün-
de ölümü idam-ı ebedî suretinde gösterip, her vakit be-
şeri tehdit ediyor. Bir nevi Cehennem azabı veriyor.
İşte bu dehşetli musibet-i beşeriyeye karşı kur’ân-ı Ha-
kîm’in dört yüz milyon talebesinin intibahıyla ve içinde
semavî, kudsî kanun-i esasîleriyle, bin üç yüz sene evvel
gösterdiği gibi yine bu dört yüz milyonun kendi kudsî
esasî kanunlarıyla beşerin bu üç dehşetli yarasını tedavi
etmesini; ve eğer yakında kıyamet kopmazsa, beşerin
hem saadet-i hayat-ı dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı
uhreviyesini kazandıracağını; ve ölümü idam-ı ebedîden
çıkarıp âlem-i nura bir terhis tezkeresi göstermesini ve
ondan çıkan medeniyetin mehasini seyyiatına tam gale-
be edeceğini; ve şimdiye kadar olduğu gibi, dinin bir kıs-
mını, medeniyetin bir kısmını kazanmak için rüşvet ver-
mek değil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir
hizmetkâr, bir yardımcı edeceğini, kur’ân-ı Mu’cizülbe-
yan’ın işarat ve rumuzundan anlaşıldığı gibi, rahmet-i İlâ-
hiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arı-
yor.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉn
Ñr
dn
G
said Nursî
[
emirdağ Lâhikası
; s. 647-652; Yeni Asya neşriyat, 2008.]
* * *
âlem-i nur:
nur âlemi, aydınlık
âlemi.
azap:
ceza.
belki:
şüphesiz.
beşer:
insan, insanlık, âdemo€lu.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset hare-
keti.
dehşetli:
korkutucu, ürkütücü.
esasî:
temelle ilgili, esasla ilgili.
evvel:
önce.
galebe etmek:
üstün gelmek.
hizmetkâr:
hizmet eden.
idam-ı ebedî:
sonsuz yok oluş.
ihtiyaç:
gereklilik.
intibah:
gafil olmama, göz açıklı€ı.
intibaha gelmek:
olaydan ders al-
mak, ibret almak, uyanmak.
intişar:
genelleşme.
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
işarat:
haber vermeler.
kanun-i esasî:
ana esaslar, ana
kanun.
kesretli:
çok olan.
kıyamet:
kâinatın sonu.
kudsî:
mukaddes, kutlu.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
medeniyet:
medenîlik, şehirli-
lik, uygarlık.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
meyl-i sefahat:
nefsin yasak
olan zevk ve e€lenceye olan
arzusu, yönelişi.
musibet-i beşeriye:
insanlara
gelen belâ ve musibetler.
nevi:
çeşit, tür.
rahmet-i ‹lâhiye:
Allah’ın rah-
meti.
rumuz:
ince nükteler.
rüşvet:
bir işin yaptırılması ve-
rilen alanın hakkı olmayan
şey.
saadet-i hayat-ı dünyeviye:
dünya hayatındaki rahat, hu-
zur.
saadet-i hayat-ı uhreviye:
ebedî hayattaki mutluluk.
semavî:
Allah tarafından olan,
‹lâhî.
seyyiat:
fenalıklar, kötülükler.
sirayet:
yayılma; salgınlık.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
suretinde:
şeklinde.
talebe:
istekliler; ö€renciler.
tedavi etmek:
iyileştirmek.
tehdit etmek:
korku vermek.
terhis tezkeresi:
izin belgesi.
vakit:
zaman, an.
vesile:
sebep; fırsat, elverişli
hâl.
H
uTBe
-
i
Ş
amiYe
| 376 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.