(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
(2)
Ék
ªp
F= G n
O Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ r
«n
?n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
Aziz, Sıddık kardeşlerim,
Evvelâ
: Hem geçmiş, hem gelecek, hem maddî,
hem manevî bayramlarınızı ve mübarek gecelerinizi bü-
tün ruh u canımla tebrik; ve ettiğiniz ibadet ve duaların
makbuliyetine rahmet-i İlâhiyeden bütün ruh u canımız-
la niyaz edip, isteyip, o mübarek dualara âmin deriz.
Saniyen
: Hem çok defa manevî, hem çok cihetler-
den ehemmiyetli iki suallerine mahremce cevap verme-
ye mecbur oldum.
Birinci Sualleri
: ne için eskide hürriyetin başında si-
yasetle hararetli meşgul oluyordun? Bu kırk seneye ya-
kındır ki bütün bütün terk ettin?
elcevap
: siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-i
esasîsi olan “selâmet-i millet için fertler feda edilir. Ce-
maatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için her
şey feda edilir” diye, bütün nev-i beşerdeki şimdiye ka-
dar dehşetli cinayetler bu kanunun suistimalinden neş’et
ettiğini kat’iyen bildim. Bu kanun-i esasî-i beşeriye, bir
hadd-i muayyenesi olmadığı için, çok suistimale yol açıl-
mış. İki harb-i umumî bu gaddar kanun-i esasînin suisti-
malinden çıkıp, bin sene beşerin terakkiyatını zirüzeber
ettiği gibi, on cani yüzünden doksan masumun mahvına
fetva verdi. Bir menfaat-i umumî perdesi altında, şahsî
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
aziz:
muhterem, saygın.
berekât:
bereketleri, bollukları,
rahmetleri.
beşer:
insan, insanlık, âdemo€lu.
cani:
cinayet işlemiş kimse.
cemaat:
toplum.
cihet:
yön; sebep.
cinayet:
cana kıyma, katl; bu de-
recede a€ır suç.
dehşetli:
korkunç, ürküten.
ehemmiyetli:
önemli.
esaslı:
köklü.
eskide:
geçmişte, önceden, önce-
leri.
eşhas:
şahıslar, kişiler.
evvelâ:
her şeyden önce, ilk önce.
feda etmek:
gözden çıkarmak;
u€runa vermek.
fert:
kişi, şahıs.
fetva:
izin.
gaddar:
zulüm, haksızlık, merha-
metsizlik eden.
hadd-i muayyene:
belirli sınır, net
bir çizgi.
hararetlilik:
coşkunluk, heyecan-
lılık.
harb-i umumî:
dünya savaşı.
hürriyet:
meşrutiyet.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazife-
sini yapma.
kanun-i esasî:
anayasa.
kanun-i esasî-i beşeriye:
insanlı-
€ın anayasası.
kat’iyen:
kesin olarak.
kurban etmek:
bir gaye u€runda
feda etmek.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkalı.
mahremce:
hususiyet arz eden,
samimî olarak.
mahv:
yok etme, ortadan kaldır-
ma, perişan etme.
makbuliyet:
makbullük, be€enil-
mişlik.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî;
fikrî, hissî.
masum:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahsız.
mecbur olmak:
zorunda kalmak.
menfaat-i umumî:
kamu yararı.
meşgul olmak:
ilgilenmek; u€raş-
mak.
mübarek:
feyizli, bereketli; be€e-
nilen.
neş’et etmek:
meydana gel-
mek, çıkmak.
nev-i beşer:
insano€lu, insan
soyu; insanlar.
niyaz etmek:
yalvarmak, ya-
karmak.
rahmet-i ‹lâhiye:
Allah’ın son-
suz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
ruh u can:
candan gönülden,
ruh ve canla.
saniyen:
ikinci olarak.
selâmet:
dert, sıkıntı, kusur,
noksanlık ile korku ve endişe-
den uzak olma.
selâmet-i millet:
milletin kur-
tuluşu, esenli€i.
sıddık:
hakkı ve hakikati te-
reddütsüz kabullenen.
siyaset:
politika.
siyaset-i beşeriye:
insanlı€ın
siyaseti.
sual:
soru.
suistimal:
kötüye kullanma.
şahsî:
şahsa ait, kişisel.
tebrik:
kutlama, mübarek ol-
masını dileme.
terakkiyat:
ilerlemeler, geliş-
meler.
terk etmek:
vazgeçmek.
zirüzeber:
darmada€ın.
H
uTBe
-
i
Ş
amiYe
| 372 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebediyen ve daima üzerinize olsun.