Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 304

Birincisi
: “Bu osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur
çıkacak” hatta, hürriyetten evvel pek çok defa talebele-
re teselli vermek için, “Bir nur çıkacak, gördüğümüz bü-
tün fenalıklara karşı bu vatana saadet temin edecek” di-
yordu. İşte kırk sene sonra risale-i nur o hakikati kör
gözlere dahi gösterdi.
İşte, nurun zahiren kemiyeten dar cihetine bakmaya-
rak, hakikat cihetinde keyfiyeten geniş ve fevkalâde
menfaatini hissetmesi suretiyle, hem de siyaset nazarıy-
la bütün memleket-i osmaniyede olacak gibi ifade etmiş.
o büyük velî, onun dar daireyi geniş tasavvurundan, ona
itiraz etmiş. Hem o zat haklı, hem eski said bir derece
haklıdır. Çünkü, risale-i nur imanı kurtarması cihetiyle,
o dar dairesi, madem hayat-ı bâkiye ve ebediyeyi iman-
la kurtarıyor; bir milyon talebesi bir milyar hükmündedir.
Yani, bir milyon değil, belki bin insanın hayat-ı ebediye-
sini temine çalışmak, bir milyar insanın hayat-ı fânîye-i
dünyeviye ve medeniyetine çalışmaktan daha kıymettar
ve manen daha geniş olması, eski said’in o rüya-i sadı-
ka gibi olan hiss-i kablelvuku ile, o dar daireyi bütün os-
manlı memleketini ihata edeceğini görmüş. Belki, inşa-
allah, o görüş yüz sene sonra nurların ektiği tohumların
sümbüllenmesiyle, aynen o geniş daire, nur dairesi ola-
cak, onun yanlış tabirini sahih gösterecek.
ikinci Hakikat
: kırk sene evvel, eski said bu matbu
kitabetlerinde,
işaratü’l-i’caz’
ın baştaki İfade-i Meramın-
da ve sair eserlerinde musırrâne ve mükerreren talebele-
rine diyordu ki:
cihet:
yön.
daire:
alan.
defa:
kere
evvel:
önce.
fenalıklar:
kötülükler.
fevkalâde:
olağanüstü.
hakikat:
gerçek.
hayat-ı ebediye:
ebedî hayat.
hayat-ı fânîye-i dünyeviye:
geçi-
ci ölümlü olan dünya hayatı.
hayat-i bâkiye ebediye:
devam
edecek olan hayat.
hiss-i kablelvuku:
bir şeyi olma-
dan önce hissetmek; önsezi.
hissetmek:
sezmek.
hükmünde:
değerinde.
hürriyet:
1908 de II. Meşrutiyetin
ilânı ile birlikte gerçekleşen yeni
sistemin halk arasındaki adı.
ifade etme:
anlatma, bildirme.
ifade-i meram:
maksadın ifade
edilmesi, ön söz.
ihata etmek:
kuşatmak, kapla-
mak.
imanı:
inanç.
inşaallah:
Allah dilerse.
işaratü’l-i’caz:
Said Nursî’nin bir
eseri.
itiraz etmek:
kabul etmediğini
belirtmek, karşı çıkmak.
kemiyeten:
sayı itibarıyla, sayıca.
keyfiyeten:
keyfiyet yönünden,
nitelik ve özellik bakımından.
kıymettar:
değerli.
kitabet:
yazım.
madem:
değil mi ki.
manen:
duyguca, ruhça, mana iti-
barıyla.
matbu:
basılmış.
medeniyet:
medenîlik, uygar-
lık.
memleket-i Osmaniye:
Os-
manlı memleketi.
menfaat:
fayda, kâr.
musırrâne:
ısrarla.
mükerreren:
mükerrer ola-
rak, tekrar olarak, tekrar be
tekrar.
nazar:
bakış, fikir, görüş.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur:
Risale-i Nur.
risale-i nur:
Nur risalesi, Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin eserle-
rinin adı.
rüya-i sadıka:
sadık rüya.
saadet:
mutluluk.
sahih:
doğru, açık.
sair:
diğer.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, şekil.
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci.
tasavvur:
tasarlamak.
temin etmek:
sağlamak.
teselli vermek:
güzel sözler
söyleyerek rahatlatma.
velî:
Allah’ın sevgisine, hima-
yesine kavuşmuş, ermiş kim-
seler, Allah dostu, evliya.
zahiren:
görünüşte.
zat:
kişi.
m
ünazaraT
| 304 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,294,295,296,297,298,299,300,301,302,303 305,306,307,308,309,310,311,312,313,314,...790
Powered by FlippingBook