vardır ki, iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılma-
dıkça ve ondan tegafül edildikçe mahdut ve mahsur kal-
dığı gibi, sahibi de perde-i hicap ve hayâ altında kendisi-
nin ıslahına çalışır. lâkin, vakta ki perde yırtılsa, hayâ
atılır; hücum gösterilse, fenalık, fena tevessü eder. Ben
otuz Bir Mart Hâdisesinde şuna yakın bir hâl gördüm.
zira, İslâmiyet’in meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaîleri,
cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i meşrutiyeti
şeriata tatbik ile, ehl-i hükûmeti adalet namazında kıble-
ye irşat ve nam-ı mukaddes-i şeriatı meşrutiyet kuvvetiy-
le ilâ ve meşrutiyeti şeriat kuvvetiyle ibka ve bütün seyyi-
at-ı sabıkayı muhalefet-i şeriat üzerine ilka etmek için ba-
zı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. son-
ra, sağını solundan fark edemeyenler –hâşâ– şeriatı, is-
tibdada müsait zannederek tutî kuşları taklidi gibi “Şeri-
at isteriz!” demekle, hakikî maksat ortada anlaşılmaz ol-
du. zaten plânlar serilmişti. İşte o zaman, yalan olarak
hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukad-
dese tecavüz ettiler. İşte cây-ı ibret bir nokta-i siyah!..
¢p
Vƒo
¡ t
ædG n
¤n
Y r
Qp
ón
àr
?n
J r
ºn
dn
h p
án
£r
? t
ædG n
?r
?p
àp
H o
ás
ªp
¡r
dG p
än
ón
©n
b r
ón
?n
dn
h
...p
ás
`ju
ô o
ër
dG p
án
?«°
p
Sƒo
e n
AGn
ón
°U ¢p
VGn
ôr
Zn
’r
G o
án
æn
£r
æn
W r
ân
°Ts
ƒn
°T r
ón
?n
dn
h
n
Ú/
?«/
?n
b '
¤n
Y Ék
ªr
°Sp
G k
In
ôp
°ün
îr
æo
e o
ás
«p
Who
ôr
°ûn
ªr
dG p
ân
°üs
?n
?n
J r
ón
?n
dn
h
(HaşİYe) (1)
Én
gp
QÉn
ep
P o
IÉn
ªo
M Én
¡r
æn
Y r
ân
bs
ôn
Øn
àn
a
herif:
kişiye hakaret içeren hitap.
himmet:
yardım, ihsan, lütuf.
ıslah:
iyi iyileştirme, düzeltme.
ibka:
ayakta tutma, devam ettir-
me, bâkîleştirme, sonsuzlaştırma.
ilâ:
yükseltme, yüceltme.
ilka etmek:
koymak, bırakmak.
inhisar etmek:
bir şahsa, bir top-
luluğa ait kılmak.
irşat:
doğru yola yöneltme, aydın-
latma.
ism-i mukaddes:
kutsal isim.
istibdat:
kanuna ve nizama tâbi
olmayan, keyfî, baskıcı yönetim;
zulüm ve tahakküm.
kıble:
doğru yön.
lâkin:
fakat, ne yazık.
mahdut:
sınırlandırılmış.
mahsur:
sınırlanmış, etrafı çevril-
miş.
makam:
manevî mevki.
maksat:
gaye.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
meşrutiyetperver:
meşrutiyete
değer veren, meşrutiyeti çok iste-
yen.
muhalefet-i şeriat:
şeriata karşı,
din düşmanı.
münhasır:
yalnız bir şeye veya
kimseye ait olan, mahsus olan.
müsait:
uygun.
nam-ı mukaddes-i şeriatı:
Şeria-
tın kutsal şanı, ismi.
nimet-i meşrutiyet:
hürriyet ni-
meti.
nokta-i siyah:
dikkat edilmesi ge-
reken bir nokta.
nokta:
konu.
perde-i hicap:
utanma duygusu
engeli.
seda:
ses, yankı.
seyyiat-i sabıka:
geçmiş kötülük-
ler.
sükût etmek:
susmak, ses çıkar-
mamak.
şeref:
manevî büyüklük.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümlerin
hepsi.
tatbik:
yerine getirme.
tatbikat:
uygulanma.
tecavüz etmek:
haddini aşmak,
saldırmak.
teferruat:
ayrıntılar.
tegafül etmek:
görmemezliğe
vermek.
telkinat:
telkinler; öğretmeler.
tevessü etmek:
genişlemek, ya-
yılmak.
tutî:
papağan
vakta ki:
ne vakit ki.
zannetmek:
sanmak, yanlış ka-
naata varmak.
zaten:
gerçi.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik.
alihimmet:
himmeti yüksek,
gayretli.
asıl:
soy, nesep.
cây-ı ibret:
ibret verici.
ceride:
gazete.
cevher-i hayat:
hayat cevheri,
can.
ehl-i hükûmet:
hükümet
edenler.
fedaî:
inandığı dava için feda-
kârlıkta bulunan.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
garazkâr:
kin güden, düşman-
lık eden.
hâl:
durum.
hamiyet:
dinî ve millî değerle-
re önem vermek, onun için ça-
lışmak.
hâşâ:
asla, kat’iyen.
haşiye:
ek, ilâve.
hayâ:
ar, namus, utanma duy-
gusu.
HaşİYe:
gitme, dikkat et. Alihimmet olanlar o hâdisede sükût ettiler. ga-
razkâr cerideler, hakikî hürriyetin sedasını susturdular. Meşrutiyet pek az
adamların üstüne münhasır kaldı. Fedakârları da dağıldılar.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 257 |
m
ünazaraT
1.
İşte bu nokta yüzünden, himmet oturmuş, ayağa kalkamamıştır. Şüphesiz, art niyetlerin
gürültüsü, hürriyet musikisinin sedasını bozmuştur. Meşrutiyet, sadece ismiyle az bir kısım
insanlara inhisar ettirilmesi yüzünden, şerefinin asıl koruyucuları ondan ayrılarak çekilmiş-
lerdir.