okutmaya başladı. 1889 senesinde Mahmudiye Medresesinde müderrisliğine getirildi. Burada yaklaşık
iki yıl görev yaptıktan sonra 1901 yılında Hukuk Mahkemesine üye ve Hukuk Medresesine müderris
oldu
Hoca Vehbi 1908 yılında Konya mebusu olarak İstanbul Meclis-i Mebusanına seçildi ve siyasî hayata
atıldı. 1911 yılında Mebusan Meclisi dağılınca, Konya’ya gelerek tefsir yazmaya başladı. On beş ciltlik
bu tefsirini 1915 yılında tamamladı.
1911 senesinde Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi üzerine Konya halkını Kuva-yı Milliye’ye katılması
için konuşmalarıyla teşvik etti. Bu gayretlerinde başarılı olan Hoca Vehbi, Konya Valisi Cemal Beyin
vazifesini terk ederek kaçması üzerine ordu ve halk tarafından Konya Valiliğine seçildi ve altı ay valilik
yaptı.
23 Nisan 1920 yılında ikinci defa mebus seçilen Hoca Vehbi Konya’yı temsilen Büyük Millet Meclisine
katıldı. Millî mücadele süresince Konya Mebusu olarak çalıştı. Mecliste, Meclis Reisliği, Şer’iye ve Evkaf
Vekilliği gibi görevlerde bulundu.
İstiklâl Savaşı galibiyetle sonuçlandıktan sonra siyasetten çekilen Hoca Vehbi, daha önce yazmış
olduğu Hülâsatü’l-Beyân Fi Tefsiri’l-Kur’ân isimli Kur’ân tefsirini bastırmak ve yeni eserler yazmakla
meşgul oldu. 1949 yılında Hakkın rahmetine kavuştu. Mezarı Konya Musalla Kabristanındadır.
hULûsÎ BEY:
Asıl adı Hulûsî Yahyagil’dir. 1896 yılında Elazığ Harput’ta doğdu; 26 Temmuz 1986
yılında Elazığ’da vefat etti. İlk eğitimini hususî olarak Elazığ Camii İmamı Sarı Hafız’dan aldı.
Hulûsi Beyin Babası Yahyazâdelerden Mehmet Efendi, alaylı bir zabit idi. Kendisi ise askerî eğitimine
Elazığ ve Erzincan’da başladı, Kuleli Askeri Okulunda devam etti. Ardından Harbiye Mektebine geçti.
Burada okurken Birinci Dünya Savaşı çıkınca, kısa bir talim ve terbiyeden sonra, 1915’de Çanakkale’deki
3. Kolorduya göreve gönderildi. Hulûsi Bey yarım kalan eğitimini tamamlamak üzere 1925 yılında
Harbiye Mektebine tekrar dönmüş ve buradan mezun olmuştur.
Bediüzzaman Hazretleriyle tanışması ise 1929 yılının bir bahar ayındadır. Bediüzzaman Hazretlerini
ilk duyduğunda şeyh zanneden Hulûsi Bey ona intisap etmek niyetiyle birkaç arkadaşıyla beraber
ziyaretine gitti. Bediüzzaman Hazretlerinin “Uzaklığın alâmeti olan mektuplaşmak âdetim değildir. Fakat
sen yaz” demesi üzerine kendisine mektuplar yazmaya başladı. Bu mektupların çoğu Mektubat isimli
eserde yer almaktadır.
Hulûsi Bey 1944 yılında albaylığa terfi etti ve 1950’de Denizli Askerlik Şubesinden albay rütbesiyle
emekli oldu.
Hulûsi Bey, 1929’daki görüşmenin üstünden yaklaşık yirmi yıl geçtikten sonra, 1950’de Bediüzzaman
Hazretlerini Emirdağ’da ziyaret etti. Bu görüşmeleri yirmi dakika sürdü. Bediüzzaman Hazretleriyle en
son görüşmesi ise 1957’de, yine Emirdağ’da olmuştur.
Hizmetle dolu bir ömür geçiren Hulûsi Bey bir ders sonrası rahatsızlanarak vefat etti. Kabri
Harput’taki aile mezarlığındadır. Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’un birinci talebesi olan Hulûsi Bey
hakkında, “Nurun eskiden beri hiç sarsılmayan muhlis bir kahramanı, elbette dünyanın geçici, kıymetsiz,
fâni vaziyetleri karşısında telâş etmez, mağlûp olmaz inşaallah” buyurmaktadır.
hÜsEYiN (
RA
):
Hz. Hüseyin b. Ali, Hz. Peygamberin (
ASM
) torunu, Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin küçük
oğludur. Hicretin 4. yılında Medine’de doğdu. Adını Hz. Peygamber kulağına ezan okuyarak, Araplarca
pek bilinmeyen Hüseyin olarak koydu. Sekiz adet hadis rivayet eden Hz. Hüseyin, ağabeyi Hasan gibi
ilk iki halife döneminde cereyan eden önemli olaylarda fiilen yer almadı. Hz. Osman’ın evinin isyankârlar
tarafından kuşatılması üzerine ağabeyi ile birlikte halifeyi korumak ve evine su taşımak üzere babaları
Hz. Ali tarafından görevlendirildi. Babası halife seçilince onun bütün seferlerine katıldı. Babasından
sonra ağabeyine biat etti. Hz. Hasan, Hz. Muaviye ile anlaştığında Medine’ye geldi. Hz. Hüseyin,
Muaviye’den sonra oğlu Yezit’e biat etmeyip Mekke’ye gitti. Kûfelilerin ısrarlı davetleri üzerine Kûfe’ye
hareket etmek üzere Mekke’den ayrıldı (680). Kerbelâ’ya geldiğinde Yezit’in orduları tarafından feci bir
Emirdağ Lâhikası | 903 |
Ş
ahıs
B
ilgileri