mektuplarında çoğunlukla köy enstitüsünde edindiği izlenimlerden bahsediyordu. 1947 yılında
Emirdağ’ında Üstadıyla ilk kez bizzat görüştü. 1948 yılında Afyon davası sebebiyle tutuklanan
Bediüzzaman Hazretlerini Afyon’da tekrar ziyaret etti. Bu ziyaretten sonra Üstadına gönderdiği bir
mektuptan dolayı mahkemeye çıkarıldı ve 6 ay ceza aldı. Bu cezadan dolayı memuriyetten çıkarıldı.
Mustafa Sungur’un hiç çıkmamak üzere Nur hizmetinde bulunmaya başlaması ise şu şekildedir: Mustafa
Sungur Afyon’da Bediüzzaman Hazretleri ile beraberken, İzmir taraflarında imamlık yapan babası
Mehmet Efendi oğlunu şikâyet maksadıyla Bediüzzaman Hazretlerine gelir. Bunun üzerine Bediüzzaman
Hazretleri Sungur’un babasıyla konuşur ve onu ikna eder. Mustafa Sungur bu hadiseden sonra devamlı
olarak Nur hizmetinde bulunmaya başlar. Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra da kendisini
tamamen Risale-i Nur hizmetine vakfeder. Bediüzzaman Hazretlerinin farklı yıllarda yazdığı
vasiyetnamelerde ismi bulunan Mustafa Sungur 1954 yılından itibaren Bediüzzaman Hazretlerinin vefat
ettiği 1960 yılına kadar doğrudan hizmetinde bulundu ve Risale-i Nur’u ve hizmet prensiplerini bizzat
kendisinden ders aldı. Hizmetteki meşakkatlerden yılmayan ve sarsılmayan Nur Talebelerinden olan
Mustafa Sungur, Kur’ân ve iman hizmeti uğrunda bir çok defa tutuklandı.
-N-
Namık GEdik:
1911 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Demokrat Partinin kurucuları arasındadır. 9,
10 ve 11. dönem Aydın Milletvekili olarak meclise girdi. Hekimlik ve başhekimlik yaptı. Adnan
Menderes’in kabinesinde İçişleri Bakanlığı yaptı. 1960’da askerî ihtilâlde tutuklandı. Namık Gedik’in
tutuklu bulunduğu Ankara Harp Okulu balkonundan atlayarak intihar ettiği iddia edilmektedir.
NECaTi LÜGaL:
Ankara Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü olan Necati Lügal,
Denizli Mahkemesi sırasında Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke’nin başkanlığında ehl-i vukuf
olarak seçilen üç üyesinden biridir. Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur aleyhinde hazırlanan bu
rapora imza atan Necati Lügal, Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Maarif dairesine mensup ehemmiyetli
iki maddî filozoftan” birisidir.
NEmrUT:
Hz. İbrahim’in peygamber olarak gönderildiği bölgede saltanat sürdüğü rivayet edilen
Babil’in kurucusu ve hükümdarı; Cenab-ı Hakka karşı kibir taslayarak isyan eden ve Hz. İbrahim’i ateşe
attıran kâfir hükümdar.
NEVZaT TaNdOğaN (1894-1946):
Tandoğan, 1894 yılında İstanbul’da doğdu. Burada başladığı
eğitimini 1914 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı. Fakülteden mezun olduğu
yıl çalışmaya başladı. İlk olarak 1914 yılında öğretmenlik yapmaya başladı. Bu görevi 1918 yılına kadar
sürdürdü. İstanbul Polis Müdürlüğüne atandıktan sonra öğretmenlik görevinden ayrıldı. Tandoğan’ın
Ankara valiliği; tek parti iktidarı döneminde devlet-vatandaş ilişkisi, bürokratların devlet gücünü ne
şekilde kullandıkları ve Anadolu insanına bakış açıları açısından son derece ilginç bir dönemdir. Vali,
tek parti iktidarında bürokratların önde gelen isimlerinden biri olarak tarihe geçti. Ankara Valisi
Tandoğan, despot ve hukuk tanımaz kişiliği ile şöhret buldu. Onun anlayışına göre, yapılacak bir iş,
atılacak bir adım ilk önce kendileri tarafından icra edilecekti. Onun, “Bu memlekete komünizm
gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?” sözü dönemin
karakteristiğini ortaya koyan ifadeler olarak siyasî tarihimize geçmiştir. Tandoğan’ın baskı ve takibine
uğrayanlardan birisi de Bediüzzaman Said Nursî’dir. Bazı hatıralarda, 13 Ekim 1943 tarihinde
Bediüzzaman’ın Ankara’ya getirilişi, vilâyete çıkarılması ve burada cereyan eden hadiselere yer
verilmektedir. Tandoğan’ın, Bediüzzaman’a odasında zorla şapka giydirmeye kalkıştığı, başındakini
çıkarıp şapkayı giymesini isteyen valiye, Bediüzzaman’ın boynunu göstererek; “Bu külah ancak bu
kelle ile beraber çıkar” şeklinde mukabelede bulunduğu ifade edilmektedir. Bu hadise üzerine, hemen
hemen hiç beddua etmeyen Bediüzzaman’ın Tandoğan’a “Başından bulasın!” şeklinde beddua ettiği
belirtilmektedir. Risale-i Nur’da, Ankara’da Bediüzzaman’a şapka giydirmek için kötü muamelede
Emirdağ Lâhikası | 913 |
Ş
ahıs
B
ilgileri
