onlara “Söyleseydiniz size verirdim, hiç yorulmazdınız, bunlar imanî ve İslâmî eserlerdir” diyerek
nüshaları onlara kendisi vermiştir. Bu olaydan sonra önce İnebolu Hapishanesine gönderildi; sonra
Denizli Hapishanesine, daha sonra da Afyon Hapishanesine gönderildi. Bu üç hapishanede de babasıyla
birlikteydi.
sEYYid ŞEriF CÜrCaNÎ:
Arap dili, kelâm ve fıkıh âlimidir. Adı, Ebu’l-Hasan Ali bin Muhammed bin
Ali es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcanî’dir. 1340 yılında Cürcan yakınlarında bulunan Takü’de doğmuştur. İlk
tahsilini memleketinde yaptıktan sonra önce Herat, sonra da Mısır’a gidip on yıl kalarak aklî ilimleri
Mübarek Şah’tan, naklî ilimleri de Ekmeleddin el-Babeti’den okudu. Tahsilini tamamladıktan sonra
ülkesine döndü. Şiraz’da Dârüşşifa Medresesi müderrisliğine getirildi. On yıl kaldığı bu medresede
öğretim faaliyetleri yanında telif çalışmalarını da yürüttü. Timur’un Şiraz’ı alması üzerine Semerkant’a
götürüldü ve orada on sekiz yıl başmüderrislik yaptı. İlmi münazaralarda gösterdiği başarısıyla tasavvufa
karşı ilgi duyarak Nakşibendî tarikatine girdi. Timur’un ölümünden sonra Şiraz’a geri dönerek ilmî
faaliyetlerine devam etti. 1413 yılında Şiraz’da vefat etti. Cürcanî yaşadığı döneme kendi damgasını
vuran ve sonraki yüzyıllarda etkisini devam ettiren çok yönlü âlimlerden biridir. Çok geniş bir sahada
telif, şerh ve haşiye türünde eserler vermiştir. Arap dili, feraiz ve kelâmla ilgili eserleri medreselerde
yüzyıllar içinde el kitabı hâline gelmiştir. Kelâm tasavvuf, felsefe, Arap dili, mantık, astronomi, aritmetik,
sarf, nahiv, belâgat, tefsir, hadis, fıkıh gibi değişik ilimlere dair 100 civarında eser yazmıştır. Bunların
belli başlıları şunlardır: Şerhü’l-Mevakıf, Risale fi’l-Mantık, et-Tarifat, Haşiye ala Şerhi
Muhtasari’l-Münteha, Tercümanü’l-Kur’ân.
sıddık-ı EkBEr:
Bakınız EBU BEKİR (
RA
).
sıddık sÜLEYmaN:
Sıddık Süleyman Kervancı 1898 yılında Barla’da doğdu. 1965 yılında Barla’da
vefat etti. Kabri de Barla’dadır. Üstat 1926 yılında Barla’ya sürgün edildiğinde onunla tanıştı. Üstat
Barla’da kaldığı sekiz yıl boyunca ona sadakatle hizmet ettiği için “sıddık” ünvanını aldı. Uzun yıllar
Nurlar için çalıştı. Güzel hattıyla Nurları yazdı. Risale-i Nur’dan 28. Söz olan “Cennet Bahsi” onun
bahçesinde yazıldı. Bu bahçe Risale-i Nur’da Cennet Bahçesi diye geçer. Sıddık Süleyman’ın Risale-i
Nur’da fikir ve hislerine ait birçok mektubu bulunmaktadır.
sULTaN rEŞad:
V. Mehmet Reşad. (İstanbul 1844-1918.) Osmanlı padişahlarının otuz beşincisidir.
Sultan Abdülmecit’in oğludur. Ağabeyi III. Abdülhamit’in yerine padişah olduğunda 65 yaşında idi (1909).
Meşrutî bir hükümdar olarak 9 yıl süren saltanatında devlet güç koşullar altında varlığını koruma ve
sürdürme kavgası vermiştir. Onun döneminde I. Dünya Savaşına girilmiştir. 4 yıl süren bu savaş sonunda
Sevr Antlaşması imzalandı ve ülkenin dört bir yanı işgal edildi. Mehmet Reşad, ağabeyi Abdülhamit’in
vefatından bir süre sonra vefat etti.
sÜFYaN:
Ahir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebep olacağı sahih
hadislerde bildirilen dehşetli, dinsiz ve münafık şahıs.
sÜLEYmaN (
AS
):
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerden olan Hz. Süleyman, İsrailoğullarına
peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Davut’un oğlu olup onun saltanat ve peygamberliğine vâris
kılınmıştır. Hz. Süleyman kırk sene hem peygamberlik yapmış, hem de devleti idare etmiştir.
Beytü’l-Makdis’i (Mescid-i Aksa) yaptıran Hz. Süleyman’ın cinleri ve hayvanları emrinde çalıştırdığı ve
insan, hayvan ve cinlerden oluşan muhteşem bir ordusunun bulunduğu bilinenler arasındadır. Hz.
Süleyman’ın Saba Melikesi Belkıs’ı dinine davet etmesi üzerine Belkıs, kavmiyle birlikte iman etmiştir.
sÜLEYmaN (BEYLErBEYLi, sÜLEYmaN hÜNkâr):
Süleyman Hünkâr, 1919 yılında Denizli’nin
Sarayköy ilçesinin Beylerbeyi köyünde doğdu. 13 Ocak 1938 tarihinde ağabeyinin nişanlısını kaçırmak
isteyen birisini yaraladığı için hapse girdi. Mahkeme devam ederken hapishanede çıkan bir kavgaya
karıştı yaralama suçunda yedi ay ceza aldı. Diğer suçla beraber cezası üç sene sekiz aya çıktı. Bir süre
sonra hapishanede çıkan başka bir kavgada ölüme sebebiyet vermeden dolayı on sekiz yıl daha ceza
aldı. Böylece toplam cezası yirmi bir sene sekiz ay sekiz güne çıktı. Üstat Bediüzzman’la Denizli
Emirdağ Lâhikası | 917 |
Ş
ahıs
B
ilgileri