Birinci Dünya Savaşının sonlarında Sultan Mehmet Reşat’ın isteği üzerine İstanbul’a geldi. Sultan Reşat’ın
vefatı üzerine Vahdettin’in cülus merasiminde kılıç kuşatma töreni Ahmed Sünusî tarafından yerine
getirildi. Mondros Mütarekesinden sonra Sultan Vahdettinin isteği üzerine önce Bursa, sonra da Kurtuluş
Savaşına katılmak üzere Doğu ve Güneydoğu vilâyetlerini dolaşarak halkı birliğe çağırdı. Kurtuluş
Savaşının sonlarına doğru Ankara’dan ayrılarak önce Şam’a, sonra Filistin, Mekke ve sonunda Asir
bölgesine geçerek hizmetlerine devam etti. 1933 yılında burada vefat etti.
ŞEmsETTiN YEŞiL:
İsmi risalelerde “Yeşil Şemseddin, Şemsi” gibi değişik şekillerde geçmektedir. Hicrî
10 Muharrem 1322’de doğdu, 8 Temmuz 1968’de vefat etti. Şeceresi Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerine
dayanır. Kabri Silivrikapı Mezarlığındadır.
Şemsettin Yeşil’in babası Samatya yakınındaki Ağahamam mevkiinde Hatuniye Camiinin imamı idi.
Henüz 12 yaşındayken babası vefat etti.
Çocukluğundan itibaren aldığı dinî eğitimin yanı sıra İlâhiyat Fakültesinden mezun oldu. İbrahim
Paşa Camiinde hatiplik, Etyemez Camiinde imamlık, hatiplik ve vaizlik yaptı. Uzun yıllar Sultan Ahmet,
Teşvikiye ve Dizdariye camilerinde vaaz etti. Yüze yakın kitap telif etti. 1947 yılında Hakikat Yolu isimli
bir dergi, 1948 yılında da İslâmiyet isimli bir gazete yayınlamaya başladı.
Etyemez Camiinde imamlık yaptığı sırada Sultan Ahmet’te bir şekerci dükkânı işlettiği için “Tatlıcı”
namıyla da tanınıyordu. Diğer yandan Sahaflar Çarşısında da bir kitap dükkanı vardı. Şemseddin Yeşil
gerek vaazlarında, gerekse yazılarında Risale-i Nur’dan iktibaslar yapardı.
ŞÜkrÜ EFENdi:
Şükrü İçhan’ın ismi Sikke-i Tasdik-i Gaybî’de Süleyman Rüştü’nün fıkrasında
geçmektedir. 2 Eylül 1966 yılında vefat etmiştir. Ayrıca ismi Kastamonu Lâhikası’nda bir mektupta
geçmektedir. Üstat iki çocuğunun vefatından üzüntü duyduğunu kendisine bildirmiştir. Üstat Eskişehir
hapsi öncesi on ay kadar Isparta’da Şükrü Efendinin evinde kalmıştır. Üstatla ilgili rüyasında ona, “Senin
o köşküne Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm gelmiş” denilir. Şükrü Efendi kendi eviyle birlikte
kardeşi Nuri Efendinin evini de Risale-i Nur’un ders ve telifine vermiştir. Bu sırada insanları hayrette
bırakan bir olay gerçekleşir. Evin hemen yanındaki bina ateş alır. Bina yandığı halde, Şükrü Efendinin
evine birşey olmaz. Hattâ yanan binanın yanındaki ahşap odunluğa dahi birşey olmaz.
ŞÜkrÜ kaYa (1883-1959):
1883 yılında İstanköy Adasında doğdu. Midilli İdadisini bitirdikten sonra
Galatasaray Lisesi’ne girdi. Daha sonra Paris’e giderek Hukuk Fakültesini okudu. Fethi Okyar ve Celal
Bayar tarafından kurulan hükümetlerde bakan olarak yer aldı. Tarım, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarında
bulundu. Bunların dışında 1936-38 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği de yaptı. Kaya,
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkınca, siyasî hayatı kararmaya başladı ve 1939
seçimlerinde aday bile gösterilmedi. Bu tarihten itibaren siyasî hayatı sona erdi. 1959 yılında İstanbul’da
öldü.
-T-
Tahir PaŞa:
Aslen Arnavut olan Tahir Paşa Eski ismi Pogoritza Potgoriça olan Titograt şehrinde
doğdu. Hacı Ali Efendinin altı oğlundan biridir. Tahir Paşa yirmi dokuz yaşlarında iken devlet hizmetine
girdi. 1800’lü yılların sonu ile 2. Meşrutiyet yıllarında Musul, Van ve Bitlis’te valilik yaptı. Özellikle Van’da
uzun yıllar valilik görevinde kaldı. Vanda kaldığı yıllarda guatr hastalığına yakalandı. Tahir Paşa
hastalığından ve ihtiyarlığından dolayı görevden ayrılmak istedi fakat kendisini çok seven ve takdir
eden Abdülhamit buna izin vermedi. Bu yüzden vazifesine bir müddet daha devam etti. Ancak
hastalığının iyice ilerlemesi üzerine, emekli oldu ve İstanbul’a döndü. Yaklaşık bundan bir sene
sonrasında, 1913 senesinde Hakkın rahmetine kavuştu. Mezarı İstanbul’da Sahra-yı Cedit semtindedir.
Tahir Paşanın Bediüzzaman Hazretleriyle görüştüğü yıllar Tahir Paşa’nın Van ve Bitlis’te görev yaptığı
yıllardır. O zamanlar Tahir Paşa altmış yaşlarında Bediüzzaman Hazretleri ise 25-30 yaşlarında
bulunuyordu. Görüştükleri yıllarda Bediüzzaman Hazretlerinin ilmini, faziletini ve dehasını tesbit ve
Ş
ahıs
B
ilgileri
| 920 | Emirdağ Lâhikası