Müslim bin Ukbe’yi gönderdi. Ukbe’nin Mekke’yi kuşatmasından sonra çıkan olaylarda, Harem-i Şerif
mancınaklarla dövüldü, çıkan bir yangında Kâbe tamamen yandı, şehir yağmalandı ve bir çok insan
hapsedilip işkenceye maruz kaldı. Yezid yaklaşık 3 sene 9 ay süren bir saltanat sürdükten sonra 683
yılında 39 yaşında iken öldü.
YUNUs
(
AS
)
:
Kur’ân-ı Kerim’de adı geçen Hz. Yunus (
AS
) İsrailoğullarına gönderilen
peygamberlerdendir. Musul yakınlarında bulunan Ninova halkına peygamber olarak gönderilmiştir.
Yunus ibni Metta adıyla meşhur olan Yunus (
AS
) kendisini balık yuttuğundan dolayı Kur’ân-ı Kerim’de
Zennun ve Sahib-i Hut ünvanlarıyla zikredilir. Otuz yaşlarında peygamber olarak görevlendirilen Hz.
Yunus (
AS
) halkını otuz üç sene hakka davet etmiş, ancak kendisine sadece iki kişi iman etmiştir. O da
şehri terk edince, halkı gelecek azaptan korkup kendisine iman etmişlerdir. Hz Yunus tekrar geri
dönerek irşada devam etmiştir
YUsUF kErVaNCı:
Risale-i Nur Külliyatından Yirmi Sekizinci Sözün (Cennet bahsinin) telif edildiği
bahçenin sahibidir. Sekiz sene Bediüzzaman Hazretlerine hizmet eden ve Üstadın “Sıddık” ünvanı verdiği
Süleyman Kervancı’nın büyük oğludur. Yusuf Kervancı’nın Barla’da Yokuşbaşı Mahallesinde
Bediüzzaman Hazretlerinin kaldığı evin karşısındaki evde dünyaya gelişini ve ilk günlerini annesi
Memnune Hanım şöyle anlatır: “Ayşe ve Huriye gibi dört kızdan sonra bir oğlum dünyaya gelmişti.
Çeşme başında kadınlar ‘Çınar ağacına tuğ dikildi’ diye sevinçle konuşmuşlardı. Üstat ‘Bu sesler nedir?’
diye sorduğu zaman, bizim bey (Süleyman Kervancı) ‘Bir oğlumuz oldu’ diyerek, doğumu Üstada haber
vermişti. Üstat, ‘Fesubhanallah, ben tam Sure-i Yusuf’u okuyordum. İsimini ben koyacağım buyurmuş.’
Kocam, ‘Bir haftalık oldu, getireyim mi?’ diye sorunca, Üstat, ‘Yok, ben on beş günlük olunca çağırırım’
demiş. On beş günlük olunca kundakladım, bey alıp Üstada götürdü. Üstat kıbleye döndü, ezan okudu
ve ismini Yusuf olarak koydu.”
YUsUF ZiYa arUN:
İsmi Üstad’ın talebelerine ait mektuplarda imza yerinde geçmektedir. Risale-i
Nur’la imana hizmet noktasında Bediüzaman’ın “Ziya’yı aynen Zübeyir gibi bütün hayatını Nurlara, iman
ve hizmetine fedakârane verecek bir mahiyette bilirim. Dünya ile, hususen kadınlarla, evlenmekle
alâkadar olup bağlanmaz zannederim... Eğer Ziya dünya ile evlenmekle alâkadar olmaya niyetli ise,
Nurun erkânları ile meşveret etmek ona lâzımdır. Ben bu meselede fikir beyan edemem. Ziya gibi Nur
kahramanı dünya ile zincirlerle bağlanmasına, hizmet-i Nuriye fetva vermesiyle olur” ifadesi ile Ceylân
Çalışkan’a gönderdiği mektuptan sonra Yusuf Ziya Arun’un evlenme teklifini reddi onun hizmete
bağlılığını ve hizmetteki yerini göstermektedir.
YUsUF ZiYa:
(Prof. Yusuf Ziya Yörükhan) 1940’lı yılların başında Ankara Diyanet İşleri Müşavere
Heyeti üyesi olan Yörükhan 1943 yılında Üstat Bediüzzaman ve talebelerinin aleyhine Risale-i Nur’ların
incelenmesi için teşkil edilen “bilirkişi heyeti”nde Diyanet adına görevlendirildi. Raporunu Risale-i Nur
lehine hazırladı.
-Z-
ZEYNELaBidiN (658-713):
Hazreti Hüseyin’in (
RA
) oğlu ve Hazreti Ali’nin (
RA
) torunudur. On iki imamın
dördüncüsüdür. Tabiînin büyüklerinden olup, büyük Sahabelerin çoğunu görmüştür. Risale-i Nur’da,
Hazreti Hüseyin’in soyundan gelen manevî Mehdi hükmünde olduğu belirtilmektedir. O da şehit
edilenlerdendir. Hazreti Hüseyin’in neslini devam ettirmesinden ötürü Seyyidü’l-Sacidin olarak anılmıştır.
Büyük takva sahibi ve ibadete düşkünlüğünden ötürü, ibadet edenlerin süsü manasına gelen
“Zeynelabidin” lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebu Muhammed (veya Ebü’l-Hasan) Ali bin Hüseyin
bin Ali bin Ebi Talib şeklindedir. Asıl adı Ali olan Zeynelabidin, 658 yılında (bazı kaynaklara göre 655
veya 666) Medine’de doğdu. Babası Hazreti Hüseyin (
RA
) ve annesi de Acem sultanının kızı olan Şehr-i
Banu Gazele’dir. İran’ın fethinden sonra esir alınan sultanın üç kızından biri olup, Hazreti Ali (
RA
)
tarafından Hazreti Hüseyin ile evlendirilmiş ve bu izdivaçtan Zeynelabidin dünyaya gelmiştir. Fitnenin
Ş
ahıs
B
ilgileri
| 924 | Emirdağ Lâhikası