Emirdağ Lâhikası - page 576

çıkmaları lâzım ve elzemdir.
(HaşİYe)
Şimdiye kadar ben yal-
nız iman hakikatini düşünüp “tarikat zamanı değil,
bid’alar mâni oluyor” dedim. Fakat şimdi, sünnet-i pey-
gamberî dairesinde, bütün on iki büyük tarikatin hülâsası
olan ve tariklerin en büyük dairesi bulunan risale-i nur
dairesi içine, her tarikat ehli kendi tarikati dairesi gibi gö-
rüp girmek lâzım ve elzem olduğunu bu zaman gösterdi.
Hem ehl-i tarikatin en günahkârı dahi çabuk dinsizliğe
giremiyor; kalbi mağlûp olamıyor. onun için onlar tam
sarsılmaz, hakiki nurcu olabilirler. Yalnız mümkün oldu-
ğu kadar bid’atlara ve takvâyı kıran büyük günahlara gir-
memek gerektir.
Hami sen:
Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan
zındıka ve dinsizlik ve anarşîlik ve maddiyyunluğa karşı
yalnız ve yalnız tek bir çare var. o da kur’ân’ın hakikat-
lerine sarılmaktır. Yoksa koca Çin’i az bir zamanda komü-
nistliğe çeviren musibet-i beşeriye, siyasî, maddî kuvvetler-
le susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i kur’âniyedir.
Rehber
risalesindeki leyle-i kadir meselesi, şimdi
hem Amerika, hem Avrupa’da eseri görülüyor. onun
için, şimdiki bu hükûmetimizin hakiki kuvveti, hakaik-ı
kur’âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla,
HaşİYe:
İşte mühim bir numunesi: seydişehirli Hacı Abdullah’ın bütün
mensupları, hem kastamonu’da, hem Isparta’da, hem eskişehir’de ri-
sâle-i nur dairesini kendi tarîkat daireleri telâkkî etmişler ki, onlardan
nurlara rastlayanlar, takdirkârâne sahip çıkıyorlar. onlara bin bârekâl-
lah...
anarşi:
her türlü düzen ve otori-
teye karşı koyarak karışıklığı mey-
dana getirme durumu.
bid’a:
sonradan ortaya çıkan.
bid’at:
Hz. Peygamber zamanın-
dan sonra dinde meydana çıkan
şey.
ehl-i tarikat:
tarikat ehli, kalbini
dünyanın fani işlerinden ayırıp, Al-
lah sevgisi ile bağlayan kimseler.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
günahkâr:
günahlı, günah işlemiş.
hakaik-ı kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikat-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın ha-
kikati, Kur’ân’ın ifade ettiği gerçek.
hakikî:
gerçek.
hamisen:
beşinci olarak, beşincisi,
beşinci derece.
haşiye:
dipnot.
hizmet:
görev, vazife.
hülâsa:
kısaca, özet.
iman:
inanç, itikat.
komünist:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen in mensubu olan kimse.
Leyle-i kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, Ramazan’ın 27. ge-
cesi.
maddî:
madde ile alâkalı.
maddiyyunluk:
her şeyi madde
| 576 | Emirdağ Lâhikası – ıı
ile değerlendiren, sadece
maddeye dayanan, manevi-
yatı inkar edenin mesleği, ma-
teryalistlik.
mâni:
engel, mania, set.
mesele:
konu.
musibet-i beşeriye:
insanlara
gelen belâ ve musibetler.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
sünnet-i Peygamberi:
Pey-
gamber sünneti, Hz. Peygam-
bere ait sünnet.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden ka-
çınma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
tarik:
yol.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için
şeyhin gözetiminde müridin
takip edeceği terbiye usul ve
yolu.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
1...,566,567,568,569,570,571,572,573,574,575 577,578,579,580,581,582,583,584,585,586,...1032
Powered by FlippingBook