sahiplerine iade edildiğini ve bilâhare
Zülfikar
ve
Asa-yı
Mûsa
’yı ruhsatsız neşir bahanesiyle Isparta hükûmeti
müsadere edip dört sene zapt ettikten sonra hiçbiri nok-
san olmadan yüz yetmiş mecmuayı bize iade ettiklerini;
ve bizim en mühim suçumuz, risale-i nur’un mahrem
bir parçasında elli sene evvel bir hadisin tefsirinde, cebrî
kanunlarla şapkayı giydiren ve din-i İslâm’ı bu mübarek
türk milletinden kaldırmak için lozan Muahedesinde
söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağ-
men hiçbir hakiki Müslüman türkü protestan yapama-
yan ve millet-i İslâm için pekçok zararlı olduğunu ef’âliy-
le ispat eden ve hadis-i şerifin haber verdiği o müthiş şa-
hıs kendisi olduğunu, hayat ve memâtıyla gösteren Mus-
tafa kemal’e bir mahrem eserde “din yıkıcı, süfyan” de-
diğimizi ve “kalblerdeki sevgisini bozmaya çalıfltığımızı”
isnat edip kararnâmede mahkûmiyetimize sebep olduğu-
nu ve Mahkeme-i temyizin Afyon Mahkemesinin bu
haksız kararını bozmasıyla yeniden görülmeye bafllanan
dava af kanunu çıkmasıyla, dosyalarıyla ve bütün nur
eserleriyle çürütülmek için mahzene atıldığını ve bilâha-
re Adliye Bakanlığınca, sungur’un keşide ettiği telgrafı
üzerine, bütün eserlerin verilmesine emir verildiği hâlde
hiçbiri iade edilmeyerek yeniden suç mevzuu olanlarını
tefrik etmek, belki tamamını suç mevzuu yapmak iste-
meleriyle risale-i nur’un tam serbestîsine mâni olmak is-
tediklerini bildiren ve üç seneden beri bizi aldatan böyle
eşhasa nurun işlerini bırakmamak için Başbakan ve
Adliye Bakanının nazar-ı dikkatlerine arz edilmek üzere
Emirdağ Lâhikası – ıı | 573 |
laşma, antlaşma.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müsadere:
toplatma, elden alma.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
neşir:
yayım, yayın.
Protestan:
Katolikten ayrılma Hı-
ristiyan mezhebine mensup olan,
reform taraftarı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruhsat:
izin, müsaade, icazet.
serbestî:
serbestlik.
süfyan:
ahir zamanda geleceği ve
ümmetin karanlık günler yaşama-
sına sebep olacağı sahih hadis-
lerde bildirilen dehşetli, dinsiz ve
münafık şahıs.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı
tutma.
tefsir:
Yorum, şerh.
zapt:
idaresi altına alma, tutma.
arz:
sunma.
bahane:
asıl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
bilahare:
sonra, sonradan,
sonraları.
cebrî:
zorla, zor altında, rızası
olmadan.
dava:
yargı konusu, sav.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
din-i islâm:
İslâm dini.
ef’al:
fiiller, işler.
eşhas:
şahıslar, kimseler.
evvel:
önce.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hadis:
Peygamberimizin sözü.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
hakikî:
gerçek.
iade:
geri verme.
isnat:
dayandırma.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
kararname:
verilen kararı bil-
dirilen yazı.
keşide:
çekilmiş, dizilmiş.
mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
larının yolunda verilip verilme-
diğini tetkik etmekle görevli
makam, yargıtay.
mahkûmiyet:
hüküm giyme,
hükümlülük.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
mahzen:
içinde eşya saklana-
cak yer; yer altı, bodrum.
mâni:
engel, mania, set.
memat:
ölüm, vefat, irtihal,
ahirete göç etme.
mevzu:
konu.
millet-i islâm:
İslâm milleti,
Müslümanlar.
muahede:
iki veya daha çok
devlet arasında akdedilen an-