Hem dâhilde ehl-i iman, en ziyade muârızlar olan eski
başbakan ve dâhiliye Vekili yasak ettikleri
Asa-yıMûsa
ve
Zülfikar
’ı yasaklarına ehemmiyet vermeyerek kemal-i
şevk ile okuyorlar. okuyanlar Ankara’da pek ziyadedir.
Hem birkaç yerde hapishane müdürleri iki üç vilâyette
karar vermişler ki: “Biz hapishâneleri Medrese-i nuriye
yapacağız ki, bizim mahpuslar da denizli, Afyon hapisle-
ri gibi nurlarla ıslâh olsunlar.”
Sa l i sen:
Merhum Burhan, nurun ümmî ve gizli kah-
ramanı idi. Hem onun akrabasını, hem Isparta’yı, hem
Medresetüzzehra şakirtlerini tâziye ediyorum. Beş-altı gün
evvel haber almıştım. Şimdiye kadar beş-altı gün zarfın-
da belki bin defa ona dua etmişim. Çünkü altı günde vir-
dimde dört yüze yakın
(1)
p
QÉs
ædG n
øp
e Én
fr
ôp
Ln
G
dediğimde onu da
niyet ediyorum. Bütün okuduklarımı Burhan’a hediye edi-
yorum.
Rab i an:
nurlar, mektepleri tam nurlandırmaya baş-
ladı. Mektep şakirtlerini medrese talebelerinden ziyade
nurlara sahip ve naşir ve şakirt eyledi. İnşaallah, medre-
se ehli yavaş yavaş hakiki malları ve medrese mahsulü
olan nurlara sahip çıkacaklar. Şimdi de çok müftülerden
ve çok ulemâlardan nurlara karşı çok iştiyak görülüyor
ve istiyorlar.
Şimdi en mühim tekyeler ehli, ehl-i tarikattir. Bütün
kuvvetleriyle nur risalelerini nurlandırmaları ve sahip
Emirdağ Lâhikası – ıı | 575 |
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş, ölü.
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
müftü:
İl ve ilçelerde din işlerine
bakan ve dinî meselelerle ilgilenen
görevli kimse.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
naşir:
eser, neşreden, yayınlayan,
dağıtan.
niyet:
öncede düşünmek, bele-
mek.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
rabian:
dördüncü olarak.
salisen:
üçüncü olarak.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
taziye:
baş sağlığı dileme, yakını
ölen kimseyi teselli etme.
tekke:
tarikatlerin uygulandığı
cami veya mescit benzeri mekân-
lar.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
ümmî:
okuma yazması olmayan,
okumamış.
vilayet:
il.
virt:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayıda, belli duaların zikir olarak
belli biçimde ve düzenli şekilde
okunması.
zarfında:
süresince.
ziyade:
çok, fazla.
dâhil:
içeri, iç.
defa:
kere, kez, yol.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i tarikat:
tarikat ehli, kal-
bini dünyanın fani işlerinden
ayırıp, Allah sevgisi ile bağla-
yan kimseler.
evvel:
önce.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hakikî:
gerçek.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
inşaallah:
Allah izin verirse.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
kemal-i şevk:
tam ve kusur-
suz bir istek.
mahpus:
hapsedilmiş olan, tu-
tuklu.
mahsul:
ürün.
medrese:
din eğitimi verilen
kurumlar.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mektep:
okul.
1.
[Allahım] bizi Cehennem ateşinden koru.