Sad i sen :
sizde bulunmayan ve Hüsrev’in istediği
Mektubat
’ı tashih ettim. Birisiyle göndereceğim. Bu defa
Yirmi dördüncü Mektubu çok kıymetli, çok ince, çok de-
rin ayn-ı hakikat gördüm.
Umuma binler selâm.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
SaidNursî
ì®í
Œ
2 7 4
œ
Aziz,SıddıkveMübarekKardeşlerim!
Ev vel â:
kardeşimiz İnebolu Hüsrevi nazif Çelebi ba-
na yazıyor ki: “Hizb-i nuriye ve salâvatın neşrini bitirdik-
ten sonra ne münasip ise neşredeceğim” diye soruyor.
Bence sizin tensibinizle Hastalar ve İhtiyarlar lem’ala-
rı ve on Yedinci Mektup olan çocukların kısacık taziye-
namesi ve Yirmi Birinci Mektup (ihtiyarlara hizmet hak-
kındaki kısa mektubun) neşri münasiptir. Fakat Medrese-
tüzzehra’nın erkânı, hangi cümle ve hangi fıkra münasip
görürlerse kaldırabilirler ve ıslah edebilirler. Ve daha kısa
başka münasip risaleler varsa ilâve edebilirler. Bu meâl-
de, kahraman nazif’e çabuk cevap gönderiniz. Hakika-
ten, o kardeşimizin Cevşenü’l-kebir’i ve Hizb-i nuriye’yi
salâvat ile beraber neşri, nurculara ve ehl-i imana büyük
bir hizmettir. Cenab-ı Hak her bir harfine mukabil ona ve
yardımcılarına bin sevap ihsan etsin. Âmin.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 583 |
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
taziyename:
baş sağlığı dileyen
yazı veya mektup.
tensip:
uygun görme, münasip
kılma, uygun bulma.
umum:
bütün, herkes.
ayn-ı hakikat:
hakikatin aslı,
gerçeğin tâ kendisi.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
defa:
kere, kez, yol.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri
gelenler.
evvelâ:
öncelikle.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hizmet:
görev, vazife.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
meal:
mana, anlam, mefhum.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mübarek:
feyizli, bereketli.
münasip:
uygun.
neşir:
yayım, yayın.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
sadisen:
altıncı olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.