Emirdağ Lâhikası - page 588

yazıp bize göndermiştir. Biz de o münacatları rehberle-
rin arkasına ilâve ettik. İnşaallah orada da çok sungur’lar
çıkıyor ve çıkacak.
ì®í
Œ
2 7 8
œ
mÜdaFaaTıN Bir haŞiYEsidir
Bu mealde adaletperver demokratlara istida yazabilir-
siniz. Ben hastayım. siz nasıl münasip ise öyle yapınız.
Avukatımızdan, bir gün evvel aldığımız mektupta, ki-
taplarımızın suç mevzuu olan ve olmayanları, hiçbir ka-
nuna uymayan bir tarzda, binler kelime içinde, bir risale-
de, birtek kelimeyi bahane edip, suç mevzuu yapmak, o
risaleyi vermemek suretiyle, nurların intişarına garazkâ-
râne mâni olmak fikriyle, hem kararnamelerini mahke-
me-i temyizce bütün bütün bozan o kararnamede, suç
mevzuu gösterdikleri bizim aleyhimizde olmadığı hâlde
müddeiumumînin iddianamesine karşı Hata-savab Cet-
velinde, seksen bir hatasını ve garazkârlığını kat’î ispat et-
tiğimiz hâlde, şimdi aynı garazkârlıkla ve dört yüz sahife
Zülfikar
risalesini; birkaç satır tesettür ve irsiyet hakkın-
daki –yüz bin tefsirin aynı manayı söylediklerine binaen–
otuz-kırk sene evvel yazılan cümlelerini suç mevzuu ya-
pıp, o mecmuayı müsadere edip bize vermemek, dünya-
da hangi kanun buna müsaade eder?
adaletperver:
adalet sever.
aleyh:
karşı, karşıt.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
evvel:
önce.
garazkâr:
haset eden, kin güden,
kötü kasıt sahibi.
garazkârâne:
hasetle.
haber:
bilgi.
haşiye:
dipnot.
iddianame:
iddia yazısı, savcının
bir dava konusundaki iddialarını
toplamış olduğu, isnat ettiği suç
ve delilleri de içine alan yazısı.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma.
irsiyet:
varis olma, mirasçılık.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
istida:
dilekçe.
kararname:
sorgu hakiminin ha-
zırladığı, suçlamaya veya akla-
maya dair resmi yazı.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme, öldükten sonra bütün
insanların diriltilerek Allah huzu-
| 588 | Emirdağ Lâhikası – ıı
runda hesaba çekileceği mah-
keme.
mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
larının yolunda verilip verilme-
diğini tetkik etmekle görevli
makam, yargıtay.
mâni:
engel.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mevzu:
konu.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
müddeiumumî:
savcı.
münacat:
Allah’a dua etme,
yalvarma, Onun manevî huzu-
runda tazarru ve niyazda bu-
lunma.
münasip:
uygun.
müsadere:
işlenen bir suç kar-
şılığı olarak, suçlunun malının
bütünü veya bir bölümü üs-
tündeki sahipliğine son veril-
mesi ve bu sahipliğin bir başka
kuruluşa devredilmesi.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
sahife:
sayfa.
satır:
bir sayfa üzerinde yan
yana dizilmiş kelimeler; yazı
sırası.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suretiyle:
tarzıyla, biçimiyle,
yoluyla.
şekva:
şikayet.
tarz:
biçim, şekil.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı
tutma.
tefsir:
Kur’ân-ı Kerîm’i açıkla-
mak maksadıyla yazılan kitap.
tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan kısım-
ların örtülmesi.
1...,578,579,580,581,582,583,584,585,586,587 589,590,591,592,593,594,595,596,597,598,...1032
Powered by FlippingBook