teslim ettiler. Ben de komiser beye bir
Tılsım
mecmuası,
emniyet memuru ethem Beye bir
Hülâsa
, bir de yeni
harfle
Tarihçe-iHayat
hediye ettim, çok memnun oldu-
lar. onlar da nurcu oldular.
üstadım efendim, “Bu tarafın vazifesi senin” demiştin.
Ben de söz verdim, Isparta’dan gittiğimde Mart’ta geli-
rim demiştim. gaziantep ve Maraş’a varamadığım için ru-
hum “sen vazifeni tam yapmadın” diyor.
üstadım efendim, eskişehir’e gitmeden bir sene evvel
ilk görüştüğümüzden üç dört ay sonra rüyada üstadım,
hanemize gelmiştin. Bana dediniz: “seni bir yere gön-
dersem gider misin?” Ben de “giderim, efendim” de-
dim. sen de “seni üç aylık bir yere göndereceğim” de-
din. Ben de hemen yürüdüm. Bana “dur” diye emir ver-
din. Ben de durdum. “Ben sana şimdi git emrini verdim
mi?” dedin. Ben hemen uyandım. o zamandan beri me-
rak ediyordum. “Acaba bu sene emir verdi mi ki? Hem
üç aylık yol bize de nasip olur mu ki?” diye gece ve gün-
düz gözyaşları döküyordum. demek mukadder şimdi
imiş.
(1)
»
u
Hn
Q p
?r
°†n
a r
øp
e Gn
ò'
g !o
ór
ªn
ër
dn
G
efendim, el ve ayaklarınızdan hürmetle ve hasretle
öpüyorum.
Çokkusurluköleniz
SüleymanKaya
21.4.1951
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ıı | 595 |
hürmet:
saygı.
mecmua:
kitap, eser.
merak:
endişe.
mukadder:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş.
nasip:
kısmet olma.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
rüya:
uyku sırasında görülen şey,
uyku sırasında zihinde geçen ha-
yaller, misalî âlem, düş.
Tarihçe-i hayat:
Said Nursî’nin ha-
yat hikayesini açıklayan ve Risale-
i Nur Külliyatından olan bir eser.
vazife:
görev.
elhamdülillâh:
Allah’a şükür.
emniyet:
güvenlik; polis teş-
kilatı.
evvel:
önce.
hane:
ev, mesken.
hasret:
özlem.
1.
Hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur (Fâtihâ Suresi: 2.) Bu, Rabbimin fazlın-
dadır. (Neml Suresi: 40.)