Emirdağ Lâhikası - page 376

milletine büyük bir muhalefet ve ervahına bir manevî
azap ve şerefsizlik olmakla beraber; o üç dört inkılâpçı
adamın pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun
kuvvet ve himmetiyle vücut bulan haseneleri o üç dört
adama verilse, o üç dört milyon iyilikler, üç dört hasene-
ye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehşetli kusurla-
ra kefaret olamaz.
s
aLisEN
:
size karşı elbette çok cihetlerde dâhilî ve ha-
ricî muarızlar var. Ben dünya ve siyasetin hâline bakma-
dığım için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sıkış-
tırdıkları için mecburiyetle sebebine baktım ki, size karşı
bir muarız çıkmış. eğer o muarız mükemmel bir reis bu-
lup hakaik-ı imaniye namına çıksaydı, birden sizi mağlûp
ederdi. Çünkü bu milletin yüzde doksanı, bin seneden
beri an’ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalble bağlanmış. zahi-
ren muhalif, fıtratındaki emre itaat cihetiyle serfüru etse
de, kalben bağlanmaz.
Hem, bir Müslüman, başka milletler gibi değil. eğer
dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıt altında kalamaz;
istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir
terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatin çok hüc-
cetleri, çok misalleri var. kısa kesip sizin zekâvetinize
havale ediyorum.
Bu asrın kur’ân’a şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç,
norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak size elzemdir.
Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir.
siz, şimdiye kadar gelen inkılâp kusurlarını üç dört
an’ane-i islâmiye:
İslâmî gelenek.
anarşist:
hiç bir düzen ve otorite
tanımayan, karışıklık ve bozgun-
culuktan yana olan.
asr:
yüzyıl, asır.
azap:
büyük sıkıntı, şiddetli acı.
cihet:
sebep, vesile, mucip, ba-
hane.
dâhilî:
içe ait; yurt içi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
ervah:
ruhlar, canlar, hayatın cev-
herleri.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç, huy.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek.
haricî:
dışa ait, dış dünya ile ilgili.
hasene:
güzel ve hayırlı iş.
havale:
bir şeyi başkasının üstüne
bırakma.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme, emek sarf etme.
hisse:
pay, nasip.
hüccet:
delil.
idare:
bir işi yürütme, çekip çe-
virme.
inhisar:
yalnız bir şeye ait kılma,
tekelleşme.
inkılâp:
değişme, köklü değişim
(Cumhuriyet dönemi inkılapları
kastediliyor).
| 376 | Emirdağ Lâhikası – ı
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
itaat:
söz dinleme, boyun
eğme, emre uygun hareket
etme.
kalben:
kalp ile, kalpten; içten
ve samimî olarak.
kefaret:
kendisi ile işlenen bir
günahın giderilmesi.
mağlup:
yenilme, kendisine
galip gelinmiş.
manevî:
madde dışı olan,
maddî olmayan, manaya ait.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
misal:
benzer, örnek.
muarız:
muhalefet eden, karşı
çıkan, muhalif.
muhalefet:
uygun olmama,
ayrılık; zıtlık.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
nam:
yerine, vekillik.
reis:
başkan.
rüşvet-i mutlaka:
kayıtsız
şartsız rüşvet, çıkar gözetmek-
sizin hiç bir iş yapmama, tam
rüşvet.
salisen:
üçüncü olarak.
serfüru:
baş eğme, söz din-
leme, itaat.
şeref:
onur, haysiyet.
şiddet-i ihtiyaç:
ihtiyacın,
muhtaç olmanın şiddeti, ihti-
yacın çok fazla olması.
tedbir:
idare etme; önlem,
çare.
terbiye:
iyi ahlâk, nezaket,
görgü.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
vücut:
varlık.
zahiren:
görünüşte.
zekâvet:
zekilik; çabuk an-
lama, kavrama kabiliyeti.
1...,366,367,368,369,370,371,372,373,374,375 377,378,379,380,381,382,383,384,385,386,...1032
Powered by FlippingBook