kadar bir delil hükmünde imanını kuvvetlendirir ve kur-
tarır; ve “İslâmiyette bir hakikatsizlik mi var?” diye daha
evhama düşmeyecekler.
İki defadır, himmeti uzun, eli kısa Abdurrahman sa-
lâhaddin,
Asa-yıMûsa
’yı ve
Zülfikar
’ın bir kısmını Ca-
miü’l-ezher’e göndermek istemiş; hilâf-ı me’mul olarak,
o lüzumlu ve ehemmiyetli yere bazı esbaba binaen gitme-
miş.
(1)
*G o
?n
QÉn
àr
NGÉn
ª«/
a o
ôr
«n
îr
dn
G
kaidesince, belki ben o iki nüs-
haya bakmadığım ve tashih edemediğim için, o inceden
inceye her şeyi tetkik eden ulema heyetine, tam bir tas-
hih gördükten sonra, hem tam
Zülfikar
ve
Asa-yıMûsa
beraber olarak gitmek münasiptir diye kalbime geldi. Bel-
ki ehemmiyetli ve ulemanın itirazını celp edecek sehivler
içinde var. onun için, o iki risaleyi salâhaddin bana gön-
dersin ki, ben bakacağım. sonra, inşaallah, hem tam
Zül-
fikar
’ı, hem
Asa-yıMûsaile, hem
Tılsım
mecmuası ile,
ehemmiyetli bir beyanname ile beraber göndereceğiz.
üstadlarımdan birisi olan Mevlâna Celâleddin-i ru-
mî’nin (
ks
) mensuplarından olduğu anlaşılan eczacı Hacı
Abdüllatif’in mektubundan anlaşılıyor ki, bilerek, tam
takdir ederek nurlara hizmet edecektir. zaten ben be-
kliyordum ki, Mevlevîlerden bazı nur kahramanları çık-
sın. İnşaallah birisi bu olacak. ona çok selâm ederim.
Hususî mektup yazmaya hâlim müsaade etmediği için
gücenmesinler. orada, sabri ve mahdumları ve nur
Emirdağ Lâhikası – ı | 369 |
seye bağlı olan, üye.
mevlevî:
Mevlevîlik tarikatına
mensup kimse.
münasip:
uygun, yerinde.
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
Nur:
Risale-i Nur.
nüsha:
birbirinin aynı olan yazılı
metinlerden her biri.
risale:
Küçük kitap; Risale-i Nur ki-
taplarından her biri.
sehiv:
hata, yanlışlık, yanılma, ku-
sur.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
takdir:
beğenme.
tashih:
basılacak bir eserin dizgi-
lerini kontrol ederek yanlışları dü-
zeltme.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
üstat:
öğretici; muallim, öğretmen,
usta, sanatkâr.
beyanname:
bildirge, yazılı
açıklama, tebliğ, bildiri.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ez-
her Üniversitenin adı.
celp:
elde etme, kendine
çekme.
delil:
iz, nişan, emare.
ehemmiyetli:
önemli.
esbap:
nedenler, sebepler, va-
sıtalar.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
hakikat:
gerçek.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, ko-
mite.
hilâf-ı me’mul:
Umulanın ter-
sine, beklenenin aksine.
himmet:
çalışma, çabalama,
gayret gösterme, emek sarf
etme.
hususî:
özel.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
itiraz:
kabul etmediğini belir-
tip karşı çıkma.
kaide:
usul, kural, erkân, ni-
zam, düzen, yol.
mahdum:
oğul, evlât.
mecmua:
“Risale-i Nur” parça-
larından her biri.
mensup:
bir şeye veya kim-
1.
Hayır Allah’ın murad ettiği şeydedir.