mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş, bu millet dayanabi-
lir. Bu milletin hamiyetperverleri ve milliyetperverleri,
her şeyden evvel bu mümteziç, müttehid milliyetin can
damarı hükmünde olan hakaik-ı kur’âniyeyi terbiye-i
medeniye yerine esas tutmak ve düstur-i hareket yap-
makla o cereyanı durdurur inşaallah.
İ k inc i cereyan:
Âlem-i İslâm’daki müstemlekâtları-
nı kendilerine ısındırmak ve tam bağlamak için bu vatan-
daki kuvvetli merkeziyet-i İslâmiyeyi dinsizlikle ittiham et-
mekle bozmak ve âlem-i İslâm’ın irtibatını manen kes-
mek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir
plânla şimdiye kadar bir derece muvaffak da olmuş.
eğer bu cereyanın aklı başında olsa, bu dehşetli plânı
değiştirip, hariçteki âlem-i İslâm’ı okşadığı gibi, bu mer-
kezdeki İslâmiyet dinini okşasa, hem o da çok istifade
eder, hem azîm fütuhatını bir derece muhafaza eder,
hem bu vatan ve millet dehşetli belâdan kurtulur.
eğer şimdi siz kâtib-i umumî olduğunuz hamiyetper-
ver, milliyetperver adamlar, şimdiye kadar cereyan eden
ve medeniyet hesabına mukaddesatı çiğneyen usulleri
muhafazaya çalışıp, üç dört şahsın inkılâp namında yap-
tıkları icraatı esas tutarak mevcut haseneleri ve inkılâp
iyiliklerini onlara verip ve mevcut dehşetli kusurları mil-
lete verilse, o vakit üç dört adamın seyyiesi üç dört mil-
yon seyyie olup bu kahraman ve dindar milleti ve İslâm
ordusu olan türk milletinin geçmiş asırlardaki milyarlar
şerefli merhum ordularına ve milyonlarla şehitlerine ve
Emirdağ Lâhikası – ı | 375 |
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş, ölü.
milliyet:
inanç, tarih, dil, gelenek,
kültür, ideal vatan birliği.
milliyetperver:
milletini seven,
ulusçu, milliyetçi.
muhafaza:
koruma.
muhafaza:
terk etmeme, değiş-
tirmeme, bırakmama.
mukaddesat:
mukaddes, kutsal,
temiz ve yüce olan şeyler.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mümteziç:
imtizaç etmiş, imti-
zaçlı, karışık, karışan.
müstemlekât:
müstemlekeler, sö-
mürgeler.
müttehit:
ittihat eden, birleşen,
birlik olmuş.
nam:
ad, isim.
seyyie:
fenalık, kötülük; suç, gü-
nah.
şehit:
vatan, bayrak, inanç gibi
yüce değerler uğrunda ölen Müs-
lüman kimse.
şeref:
övünülecek, iftihar edilecek
şey.
terbiye-i medeniye:
medenî ter-
biye.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşliği.
adavet:
düşmanlık, husumet.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
asr:
yüzyıl, asır.
azîm:
büyük.
belâ:
içinden çıkılması zor hâl.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinî kaidelere hakkıyla
riayet eden, dininin emirlerini
yerine getiren, mütedeyyin.
düstur-i hareket:
hareket
prensibi, kuralı.
evvel:
önce.
fütuhat:
fethetmek, yayılmak.
hamiyetperver:
hamiyet sa-
hibi, din ve millet gibi önemli
değerleri seven, koruyan ve
bunlara hizmet eden.
hariç:
dış memleket, yaşanılan
ülkenin dışındaki ülke.
hasene:
iyilik, güzellik.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
icraat:
işler.
inkılâp:
değişme, köklü deği-
şim (Cumhuriyet dönemi inkı-
lapları kastediliyor).
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
irtibat:
bağ, münasebet.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
itham:
töhmetlendirme, suçlu
görme.
kâtib-i umumî:
genel sekre-
ter, genel yazman.
manen:
mana bakımından,
manaca.
mazi:
geçmiş zaman.
medeniye:
Medine’de nazil
olan ayetler ve sureler.
medeniyet:
medenîlik, şehir-
lilik, uygarlık.