İhlâs lem’aları ve mesleğimizin “hıllet” ve “ihlâs” ve
“uhuvvet” esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez.
Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin
nazarında nur’ların safiyetine ve halisiyetine zarar vere-
bilir.
Sani yen:
Hıfzı’nın iki masumunun yazdıkları
Asa-yı
Mûsa
ve
Rehber
ve
KüçükSözler
bizi mesrur eyledi. Yüz
maşaallah! Böyle binler nurcu masumlar, istikbali nur-
landıracaklar.
SaidNursî
ì®í
Œ
108
œ
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Bu şuhur-i mübarekede, nurcuların şirket-i maneviye-
sine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir nur-
cu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr ka-
zanacak. Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş
tarzda ibadet sayılabilen kalemle
Zülfikâr-ıMucizat
mec-
muasına hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazı-
dan ziyade, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzemdir.
Bugün de tatlı iki manidar tevafuku gördüm. kanaatim
geldi ki, benim bugünlerde zahmetler içinde
Asa-yıMû-
sa
tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlâhiye ücre-
timi ve tayınatımı şirin bir surette veriyor.
Emirdağ Lâhikası – ı | 287 |
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
nazar:
itibar.
Nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, ziya,
ışık, şule.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
safiyet:
saflık, halislik, temizlik.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış ve
eksik olmaması.
suret:
biçim, tarz.
şirket-i maneviye:
manevî şirket,
manevî ortalık.
şöhretperest:
şöhret düşkünü.
şuhur-i mübareke:
mübarek ay-
lar.
tarz:
biçim, şekil.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tayınat:
erzak, yiyecek, gıda, ta-
yınlar, tayin edilen parça veya
miktar.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbi-
rine denk gelme.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşliği.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
ziyade:
fazlasıyla.
asr:
yüzyıl, asır.
aziz:
değerli.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
halisiyet:
doğruluk, halislik, hi-
lesizlik.
hıllet:
samimî ve cân ü gönül-
den dostluk.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yar-
dımı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istikbal:
gelecek.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lisan:
konuşma dili.
manidar:
nükteli, ince manalı.
masum:
küçük çocuk.
maşaallah:
Allah nazardan
saklasın, ne güzel, Allah koru-
sun.
mecmua:
dergi.
medih:
övmek.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mukabil:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Alah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.