Hem bir kısım nurları ehemmiyetli zatlara vermiş ve
zülfikar-ı Mu’cizat’ın benim tashihimden geçmiş bir nüs-
hasını istiyor.
Umuma birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını is-
teriz.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
SaidNursî
ì®í
Œ
112
œ
Hüsrev’i tashihte ve tevzîde ve tedbirde ve muhabere-
de ve nurların neşir ve yetiştirmesinde tebrik ve muvaf-
fakiyetine dua ederiz. Bu ehemmiyetli vazifelerle bera-
ber, yine o şirin ve parlak kaleminin yazılarını çok nüs-
halarda görüyoruz. Hem müstakil nüshaları da yazıyor,
mektubundan anlıyorum.
Şimdi birden Medrese-i nuriyenin (sava) Hacı Hafız
Mehmed, merhum Hafız Mehmed ve kardeşleri ve Meh-
med’leri ve Ahmed’leri ve masum nurcuları ve mübarek
ihtiyar ve sair kahramanları, şakirtlerini düşündüm. Ha-
yatım müddetince ona yakın olmak bütün canımla iste-
dim ve vefattan sonra onların mezaristanında defnolma-
mı arzuladım.
Birden ihtar edildi ki:
“gerçi Medresetüzzehra’nın merkezi olan Isparta
vilâyetinde maddeten bulunmak çok cihetle faydalı,
cihet:
yan, yön, taraf.
defin:
gömme.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
gerçi:
her ne kadar.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
masum:
küçük çocuk.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
mezaristan:
mezarlık.
muhabere:
haberleşme.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müstakil:
başlı başına, bağım-
sız.
neşir:
dağıtma, yayma, saçma,
serpme.
Nur:
Risale-i Nur eserlerinin
her biri.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
sair:
diğer, başka, öteki.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tevzi:
dağıtma, herkese payını
verme.
umum:
hep, herkes.
vazife:
ödev, bir kimsenin
yapmak zorunda bulunduğu
iş.
vefat:
ölüm.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
| 292 | Emirdağ Lâhikası – ı