kısmını, Yirmi Altıncı Mektubun Dördüncü Mebhasının
mesail-i müteferrikasında; bir kısmını, Yirmi Sekizinci
Mektubun Üçüncü Meselesinde beyan ettik. Benim yakın
arkadaşlarım bunu biliyorlar. Daimî arkadaşım Süleyman
Efendi çoklarını biliyor. Hususan,
Sözler
’in ve risalelerin
neşrinde ve tashihatında ve yerlerine yerleştirmekte ve
tesvit ve tebyizinde, fevkalme’mul kerametkârâne bir tes-
hilâta mazhar oluyoruz. Keramet-i Kur’âniye olduğuna
şüphemiz kalmıyor. Bunun misalleri yüzlerdir.
Hem maişet hususunda o kadar şefkatle besleniyoruz
ki; en küçük bir arzu-i kalbimizi, bizi istihdam eden sa-
hib-i inayet tatmin etmek için, fevkalme’mul bir surette
ihsan ediyor. Ve hakeza... İşte bu hâl gayet kuvvetli bir
işaret-i gaybiyedir ki, biz istihdam olunuyoruz. Hem rıza
dairesinde, hem inayet altında bize hizmet-i Kur’âniye
yaptırılıyor.
(1)
»
u
`Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g!o
ór
ªn
ër
dn
G
(2)
o
º«/
µ`n
ër
dG o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B Én
æn
àr
ªs
?`n
YÉn
es
’p
G B Én
æn
d n
ºr
?p
Yn
’ n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S
/
¬u
?n
ëp
dn
h k
ABÉ°n
Vp
Q n
?n
d o
¿ƒo
µ`n
J k
Iƒ'
?n
°U m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óu
«n
°S '
¤n
Y u
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
(3)
n
Ú/
e'
G Gk
Ò/
ã`n
c Ék
ª«/
?°r
ùn
J r
ºu
?°n
Sn
h /
¬p
Ñr
ën
°Un
h /
¬p
d'
G '
=¤n
Yn
h k
A B G n
On
G
éè
BARLA LÂHİKASI | 45 |
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
hizmete alma, hizmet ettirme, bir
işte çalıştırma.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili işa-
ret; Hz. Peygamber, müçtehit
imamlar tarafından gayba ait ve-
rilen haberler, işaret yolu ile yapı-
lan açıklamalar.
kerametkârâne:
kerametli bir
şekilde, keramet gösterircesine.
maişet:
geçinme için gerekli olan
şey.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
kavuşma; nail olmuş, erişmiş, ka-
vuşmuş.
mebhas:
bir bahisle ilgili yazı, kı-
sım, bölüm.
mesail-i müteferrika:
birbirinde
ayrı, farklı meseleler.
mesele:
konu.
misal:
eş, benzer.
neşr:
yayım, yayın.
rıza:
Allah’ın takdirine boyun eğ-
me, Allah’ın emirlerinin dışında
hiç bir şeyin gerçekleşmeyeceği-
ne inanma.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
suret:
şekil, biçim.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karşılıksız mer-
hamet, karşılık beklemeden yar-
dım etme.
şüphe:
kuşku.
tashihat:
düzeltmeler, tashihler.
tatmin:
kalbe emniyet verme ve-
ya verilme, şüpheleri giderme.
tebyiz:
müsveddeyi temize çek-
me.
teshilât:
kolaylaştırmalar.
tesvit:
ilk yazı, müsvedde yapma.
arzu-i kalb:
kalbin arzusu,
kalbe özgü istek.
beyan:
deliller göstererek is-
patlama.
daimî:
sürekli, devamlı.
daire:
kapsama alanı.
fevkalme’mul:
umulanın üs-
tünde, umulandan çok fazla.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakeza:
böyle, böylece, bu-
nun gibi, yine öyle.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân
hizmeti.
husus:
iş, keyfiyet.
hususan:
bilhassa, ayrıca,
başkaca, hususî olarak.
ihsan:
verilen, bağışlanan
şey.
1.
Rabbimin bu fazlından dolayı ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elham-
dülillâh” kısmı birçok ayette geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
2.
Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her
işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
3.
Bir dua: "Allah’ım! Efendimiz Muhammed'e, Onun ÂI ve Ashabına, Senin rızanı kazanmaya
ve Onun da hakkını ödemeye vesile olacak şekilde bol bol salât ve selâm eyle.