Asâ-yı Mûsa - page 32

korkular ve endişeler, senin cüz’î lezzetini hiçe indirir,
lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür.
Madem hakikat budur. Ya aklını çıkar at, hayvan ol kur-
tul; veya aklını imanla başına al, kur’ân’ı dinle, yüz de-
rece hayvandan ziyade bu fânî dünyada dahi safî lezzet-
leri kazan” diyerek onu ilzam ettim.
Yine o mütemerrit şahıs döndü, dedi:
“Hiç olmazsa ecnebi dinsizleri gibi yaşarız.”
Cevaben dedim:
“ecnebi dinsizleri gibi de olamazsın. Çünkü onlar, bir
peygamberi inkâr etse, diğerlerine inanabilirler. pey-
gamberleri bilmese de, Allah’a inanabilir. onu da bilme-
se, kemalâta medar bazı seciyeleri bulunabilir. Fakat, bir
Müslüman, en ahir ve en büyük ve dini ve daveti umumî
olan Ahir zaman peygamberi Aleyhissalâtü Vesselâmı
inkâr etse ve zincirinden çıksa, daha hiçbir peygamberi,
hatta Allah’ı kabul etmez. Çünkü bütün peygamberleri
ve Allah’ı ve kemalâtı onunla bilmiş. onlar, onsuz kal-
binde kalmaz. Bunun içindir ki, eskiden beri her dinden
İslâmiyete giriyorlar; ve hiçbir Müslüman, hakikî Yahudî
veya Mecusî veya nasranî olmaz, belki dinsiz olur. seci-
yeleri bozulur; vatana, millete muzır bir hâlete girer.”
İspat ettim; o muannit ve mütemerrit şahsın daha tu-
tunacak bir yeri kalmadı. kayboldu, cehenneme gitti.
ÜçÜnCÜ mesele
| 32 |
M
eYve
R
isalesi
AsA-yı MûsA
.
ahir:
son.
ahir zaman:
dünyanın son zamanı
ve son devresi, dünya hayatının
kıyamete yakın son devresi.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât ve
selam onun üzerine olsun’ anla-
mında Hz. Muhammed’e dua.
davet:
çağrı.
ecnebi:
yabancı, başka milletten
olan.
fânî:
ölümlü, geçici.
hakikî:
gerçek.
hâlet:
hal, durum.
ilzam:
susturma, cevap vere-
mez hâle getirme.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
İslâmiyet:
Müslümanlık, se-
mavî dinlerin sonuncusu.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
kemalât:
faziletler, kemaller,
olgunluklar, mükemmellikler.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indi-
rilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
Mecusî:
ateşe tapan, Zerdüşt
dinini benimseyen, bu dinle il-
gili olan, Zerdüştî.
medar:
sebep, vesile.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muzırr:
zararlı, zarar veren.
Müslüman:
İslâm dinine bağlı,
dindar, mütedeyyin.
mütemerrit:
temerrüt eden,
inatçı, kötü fiilinde inatlaşan.
Nasranî:
İsevî, Hristiyan.
peygamber:
Allah tarafından
haber getirerek İlahî emir ve
yasakları insanlara tebliğ eden
elçi, nebi.
safî:
saf olan, katışıksız, duru.
seciye:
iyi huy, karakter.
şahıs:
kişi, kimse, fert.
umumî:
herkese ait, genel.
yahudî:
Hz. Yakub’un oğlu Ya-
huda’ya mensup olanlar, İsra-
iloğulları.
ziyade:
çok, fazla
1...,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31 33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,...570
Powered by FlippingBook