Asâ-yı Mûsa - page 27

yalnız onlara ehemmiyet verir derecede aklını, kalbini,
ruhunu, insaniyetini kaybetmiş oluyor.
Madem hakikat-i hâl budur; biz mahpuslar, bu hapis
musibetinden intikamımızı tam almak için o mübarek
ikinci heyetin hediyelerini kabul etmeliyiz. Yani, nasıl ki
bir dakika intikam lezzeti ve birkaç dakika veya bir iki sa-
at sefahat lezzetleriyle, bu musibet, bizi on beş ve beş ve
on ve iki üç sene bu hapse soktu, dünyamızı bize zindan
eyledi. Biz dahi bu musibetin rağmına ve inadına, bir iki
saat müddet-i hapsi bir iki gün ibadete ve iki üç sene ce-
zamızı –mübarek kafilenin hediyeleriyle– yirmi otuz sene
bâkî bir ömre ve on ve yirmi sene hapiste cezamızı mil-
yonlar sene cehennem hapsinden affımıza vesile edip,
fânî dünyamızın ağlamasına mukabil, bâkî hayatımızı
güldürerek, bu musibetten tam intikamımızı almalıyız.
Hapishaneyi terbiyehane gösterip, vatanımıza ve milleti-
mize birer terbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaya
çalışmalıyız. Ve hapishane memurları ve müdürleri ve
müdebbirleri dahi, cani ve eşkıya ve serseri ve katil ve se-
fahatçi ve vatana muzır zannettikleri adamları bir müba-
rek dershanede çalışan talebeler görsünler ve müftehirâ-
ne Allah’a şükretsinler.
@
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 27 |
ikinCi mesele
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
sefahet:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük, sefihlik.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini ta-
nıma ve ona karşı minnet duyma.
talebe:
talep eden, öğrenci.
terbiye:
eğitim; iyi ahlak, saygı ve
edep öğrenme.
terbiyehane:
terbiye yeri.
vesile:
aracı, vasıta.
zindan:
hapishane
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
cani:
acımasız, gaddar.
ehemmiyet:
önem.
emniyet:
eminlik, güvenlik,
korkusuzluk.
eşkıya:
dağ hırsızları, haydut-
lar, yol kesiciler.
fânî:
ölümlü, geçici.
hakikat-ı hâl:
durumun ger-
çek yönü, işin aslı.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini
yerine getirme, Allah’a karşı
kulluk vazifesini yapma.
inat:
bir konuda ısrarlı olma,
sözünde ayak direme.
insaniyet:
insanlık mahiyeti.
intikam:
öç alma, kendisine,
bulunduğu topluluğa veya be-
nimsediği bir şeye karşı yapı-
lan tecavüze, kötülüğe karşılık
verme, misillemede bulunma.
kafile:
birlikte yolculuk eden
topluluk; zümre, fırka.
katil:
katleden, öldüren.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahpus:
hapsedilmiş olan,
mevkuf.
mukabil:
karşılık.
musibet:
felaket, bela.
muzır:
zararlı, zarar veren.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müddet-i habs:
hapis süresi.
müdebbir:
tedbir alan, tedbir-
li, her şeyi önceden düşünen.
müftehirane:
iftiharla, iftihar
ederek, övünerek, gururlu bir
şekilde.
rağmına:
ona rağmen, inadı-
na, zıddına.
1...,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26 28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,...570
Powered by FlippingBook