Asâ-yı Mûsa - page 21

Birincisi
D
ÖRDÜNCÜ SÖZDE
izahı bulunan, her gün yirmi
dört saat sermaye-i hayatı Hâlık’ımız bize ihsan ediyor;
tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın.
Biz, kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saati sarf edip,
beş farz namaza kâfi gelen bir saati pek çok uzun olan
hayat-ı uhreviyemize sarf etmezsek, ne kadar hilâf-ı akıl
bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî
sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını boz-
mak ve me’yusâne hayatını geçirmek sebebiyle, değil
terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne dere-
ce hasaret ederiz, kıyas edilsin. eğer, bir saati beş farz
namaza sarf etsek, o hâlde hapis ve musibet müddetinin
her bir saati, bazen bir gün ibadet ve fânî bir saati bâkî
saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî me’yusiyet
ve sıkıntıların kısmen zeval bulması ve hapse sebebiyet
veren hatalara kefareten affettirmesi ve hapsin hikmeti
olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders
ve musibet arkadaşlarıyla tesellidarâne bir hoş sohbet ol-
duğu düşünülsün.
dördüncü sözde denildiği gibi, bin lira ikramiye ka-
zancı için bin adam iştirak etmiş bir piyango kumarına
yirmi dört lirasından beş on lirayı veren ve yirmi dörtten
birisini ebedî bir mücevherat hazinesinin biletine verme-
yen –Hâlbuki dünyevî piyangoda o bin lirayı kazanmak
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 21 |
BirinCi mesele
kıyas:
karşılaştırma, oranlama.
lâzım:
gerek.
me’yusâne:
ümitsizce, ümitsizlik-
le, ümitsiz bir şekilde.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
musibet:
felaket, bela.
mücevherat:
mücevherler, elmas,
yakut, zümrüt v.b. süs taşlarıyla
süslenmiş ziynet eşyaları.
müddet:
süre, zaman.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sarf:
harcama.
sebebiyet:
sebep olma, icap ettir-
me, gerektirme.
sermaye:
ana para.
sermaye-i hayat:
hayat sermaye-
si.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
terbiye:
eğitim; iyi ahlak, saygı ve
edep öğrenme.
tesellidarâne:
teselli ederek, te-
selli edene yakışır şekilde.
zeval:
sona erme, yok olma, ölme.
ahlâk:
huylar, tabiatlar.
akis:
ters, zıt.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
bazen:
zaman zaman, ara sıra,
her zaman değil.
ceza:
karşılık, azap.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
fânî:
ölümlü, geçici.
farz:
kesin yapılması gerekli
olan; İslâmiyette kesin olarak
yapılması gereken emir.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hayat-ı uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep.
hilâf-ı akıl:
akla ters, akıl dışı.
hükmüne:
yerine, değerine.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ikramiye:
piyangodan çıkan
şey.
imtihan:
deneme, sınama; Al-
lah’ın çeşitli şekillerde kullarını
denemesi.
iştirak:
katılma.
izah:
açıkça ortaya koyma, bir
konuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz
anlatma.
kâfî:
yeter, kâfi gelir.
kalbî:
kalple ilgili, kalbe ait.
kefareten:
kefaret ile, kendisi
ile günah örtülen veya gideri-
len şey ile.
kısmen:
kısmî olarak, bazı
yönden.
1...,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20 22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,...570
Powered by FlippingBook