Ehl-i imanın bu ahirzaman ortamında hizmet hızını kesen, ona daima keskin ve kör frenler yaptıran önemli bir problemi, bir derdi ve sıkıntısı vardır; vesveseli, evham/endişe/kaygı/şüpheci yaklaşım vs.
Maalesef ehl-i imanda olmaması lâzım gelen bu durum; sanki şeytanın ve nefsin zorlaması ve çevre faktörüyle fevkalâde fazla bir şekilde görülüyor.
Halbuki gevşemeyen, huzurlu ve sevinçli olamayan, saadetin lezzet ve zevkini hayatında yaşayamayan her insan sıkıntılı olur. Huzursuz ve saldırgan olur. Rahat konuşamaz, rahat hareket edemez. Vesvesesinin ve endişelerinin elinde oyuncak olur.
Evhamsız/kaygısız ve endişesiz olmanın en önemli faydası, insanlara muhatap olduğunuzda imanî, Kur’ânî, meseleleri aktaracağınızda kendinizin huzurlu, saadetli ve rahat olmanız gerekmektedir.
Eğer kaygılı/endişeli ve huzursuz olduğunuzun farkına varamıyor ve bilmiyorsanız bu da meselenin en kötü bir halidir. Kendisine yardımcı olamayan, kendisini rahatlatmayan, rahatlatamayan insan için esas endişe / kaygı kendisinden kaynaklanarak ve katlanarak başlamış demektir.
Kendinizi en huzurlu, en rahat hissettiğiniz zamanlar; imanî, Kur’ânî meseleleri en iyi anlayıp, en iyi yaşadığınız zamanlardır. Bu zamanlar bizlerin kaygı ve evhamlarımızı kontrol edebilmek noktasından daimî bir ölçü ve kıstas olmalıdır.
İmanın elde edilmesi, kuvveti ve tesiri; bizim huzurumuzu, saadetimizi ve rahatlığımızı derece derece etkileyecektir. Bunun anlaşılması ve derk edilmesi için en kolay iş ayine-i nefsimize bakmak olacaktır.
Endişesiz ve huzurlu kalpler, akıllar ve ruhlar iman saadetinin elde edilmesi noktasından tam kapasite ile çalışabilir. Eğer eksiklik imansızlık noktasından ise insan dünyaya meyil eder. Eğer fazlalığı iman ve Kur’ân noktasından ise insan ahirete meyil eder.
Kendi nefis atmosferimiz, hizmet dairesi, ailemiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız ve dostlarımız, hatta bütün insanlık için bu endişe ve huzur dengesinin muhakkak bir surette iman, Kur’ân, İslâmiyet ağırlıklı olarak tesis edilmesi, sağlanması şarttır.
Ehl-i imanın Kur’ân okuması, imanî meseleleri zihnen elde etmesi ve şuurlu olarak İslâmiyeti yaşaması daima bu dengeyi kendi huzuru lehinde sabit tutacaktır.