– (...)O zat [(asm)], ubûdiyet-i külliye cihetiyle kesret tabakàtının dergâh-ı İlâhiye elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risâlet cihetiyle dergâh-ı İlâhî’nin kesret tabakàtına memurdur. (s. 104.)
*
– (...)Hem habiptir, ubûdiyetiyle kendini O’na sevdirir, âyinedarlık eder; hem resûldür, O’nu mahlûkatına sevdirir. (s. 104.)
*
– (...)Çok vezaif-i nübüvvet var ki her biri bir bürhan-ı kat’îdir—ki ulûhiyet, risâletsiz olamaz. (s. 105.)
*
– (...)O bütün resûllerin seyyididir, bütün enbiyânın imamıdır, bütün asfiyânın serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütün muhlûkatın ekmelidir, bütün mürşitlerin sultanıdır... (s. 105.)
*
– (...)Bu küçücük insan câmiiyet-i fıtrat itibarıyla şu mevcûdat içinde bir ustabaşı ve bir dellâl-ı saltanat-ı İlâhiye ve bir ubûdiyet-i külliyeye mazhar olduğundan büyük ehemmiyeti vardır. (s. 106.)
*
– (...)Küfür şu mektubat-ı Samedâniye derecesinde ve kıymetinde olan kâinatı mânâsız, gâyesiz bir derekeye düşürdüğü için bütün kâinata karşı bir tahkir olduğu gibi bu mevcûdatta cilveleri, nakışları görünen bütün esmâ-i kudsiye-i İlâhiyeyi inkâr ile red ve Cenab-ı Hakk’ın hakkaniyet ve sıdkını gösteren gayr-i mütenahi bütün delillerini tekzip olduğundan nihayetsiz bir cinâyettir. Nihayetsiz cinâyet ise nihayetsiz azabı icap eder... (s. 106.)
*
– (...)Şu dünyâ gidişatına bakılsa görülüyor ki en âciz, en zayıftan tut,(HAŞİYE) tâ en kaviye kadar en canlıya lâyık bir rızık veriliyor. En zayıf, en âcize en iyi rızık veriliyor...
Her dertliye ummadığı yerden derman yetiştiriliyor. Öyle ulvî bir keremle ziyâfetler, ikramlar olunuyor ki nihayetsiz bir Kerem Eli, içinde işlediğini bedaheten gösteriyor.
HAŞİYE: Rızk-i helâl iktidar ile alınmadığına, belki iftikara binâen verildiğine delil-i kat’î, iktidarsız yavruların hüsn-ü maişeti ve muktedir canavarların dıyk-ı maişeti, hem zekâvetsiz balıkların semizliği ve zekâvetli, hileli tilki ve maymunun derd-i maişetle vücutça zayıflıdır. Demek rızık, iktidar ve ihtiyâr ile makûsen mütenâsiptir; ne derece iktidar ve ihtiyarına güvense o derece derd-i maişete müptelâ olur... (s. 108-109.)
*
– (...)Bahar mevsiminde Cennet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüsmisal libaslar ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaatıyla süslendirip hizmetkâr ederek, onların lâtif elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı, en musanna meyveleri bize takdir etmek; hem zehirli bir sineğin eliyle şifâlı, en tatlı balı bize yedirmek; hem en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek; hem rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar lâtif bir rahmet eseri olduğu bedaheten anlaşılır. (s. 109.)
——-
(*) Bediüzzaman Said Nursî, Risâle-i Nur Külliyatından Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Temmuz 2016.