"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ben maaş dilencisi değilim…”

Orhan DİNDAR
09 Haziran 2015, Salı
Bediüzzaman’ın, “Ben maaş dilencisi değilim… Bu bana vermek istediğiniz rüşvet ve hakk-ı sükûttur” diyerek padişahın ihsanını reddetmesi de bu sebepten hoş karşılanmamış olmalıdır.

Bediüzzaman İstanbul’a geldiği ilk günlerde; mürâcaat ettiği Mâbeyndeki (Saray’ın Özel Kalemi) müstağni tavrı, İstanbul’un o günkü umumi havasına muhâlif olan üslubu ve garib karşılanan mahalli kıyafetiyle nazarları üzerine çekmiştir. Üstelik ikametgâhının kapısına, “ Burada her müşkül halledilir, her suâle cevap verilir; fakat suâl sorulmaz ” şeklinde bir levha asarak İstanbul ulemâsını münazaraya da davet edince etrafında dikkat çekici ve o günkü idareyi de rahatsız edici bir hareketlilik meydana gelmiştir. Bu ve mümâsil davranışları sebebiyle muâyene için hastaneye sevkedilir. Hastanede doktorla olan muhâveresinde, “Muvafakat-ı kalb ve lisan”ın, yâni kalbde olanla lisanda zikredilenin muvafakat ve uyum içerisinde olmasının ahlâkî ehemmiyetini nazara verir. “Neme lâzım, başkası düşünsün” anlayışına tahammülü olmadığını belirterek, kendisini, İslâmiyet cihetiyle millet ve devlet menfaatine düşündüğü fikirlerini beyân etmekle memur ve mükellef olarak gördüğünü söyler. İstanbul’da ise hâkim ve câri olan âdetin; müdâhane ve dalkavukluk olduğunu, sadakatin ve dürüstlüğün terkedildiğini ve umumun menfaatinin şahsi menfaatlere feda edildiğini beyân eder. Doktora hitâben yaptığı bu izahlarda Bediüzzaman’ın aslında, İstanbul’da o devirdeki içtimâi ve siyâsi havayı tasvir ettiğini görüyoruz.

Zihnen ve ruhen sağlığında herhangi rahatsızlığın mevcud olmadığının tebeyyün etmesi üzerine bu def’a da Zaptiye Nezâretine sevkedilir ve orada Zaptiye Nâzırı (Emniyet Müdürü)3 Şefik Paşa ile aralarında bir muhâvere cereyan eder. Şefik Paşa, Yıldız Sarayı erkânından olup devrin meşhur hafiyelerindendir. Kendisi gibi yine meşhur hafiyelerden olan Kabasakal Mehmet Paşa4 ile birlikte özellikle “Politika müttehimini isticvab” etmekte, siyâsi suçluları sorgulamaktadır. Paşa Bediüzzaman’a Padişahın selâmıyla birlikte, maaş bağlandığını ve memleketine döndükten sonra maaşına zam yapılacağını tebliğ eder. Ayrıca önemli miktarda bir “İhsan- şâhâne”yi de peşin olarak takdim eder. Bu muâmele ve teklifler Padişah’ın mâlumatı dâhilinde yapılmış olmalıdır. Zâten bu husus Bediüzzaman’ın, 31 Mart sonrasında muhâkeme edildiği Divân-ı Harb-i Örfî’de’ki, “ Padişah’ın Zaptiye nâzırı ile bana verdiği maaş ve ihsan-ı şâhânesini reddettim” şeklindeki ifâdesinden açıkça anlaşılmaktadır.5 Ayrıca yıllar sonraki Afyon Mahkemesi müdâfaalarında da; “Kırk sene evvel ehl-i siyâsetin kendisine cinnet-i muvakkate isnad ettiğini ve Merhum Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendiğini ” ifâde etmiştir.6

Sultan II. Abdülhamid’in on beş yıl müddetle (1894-1908) Mâbeyn Başkâtipliği (Saray Özel Kalem Müdürlüğü) vazifesini deruhte etmiş olan Tahsin Paşa hatıralarında; Saray’a kimlerin geldiğinden ve ne istediklerinden Hünkâr’ın haberdar edildiğini, bunların kimine bir selâm, kimine bir atiyye, kimine arzusu istikâmetinde bir cevap verildiğini söylemektedir. Ayrıca, “ Sultan’ın kendisine mürâcaat edilerek kendisinden lütuf ve ihsan istenilmesini hüsn-i telâkki ettiğini, istiğnaya delâlet eden etvar ve muâmelâttan hoşlanmadığını ve buna fena nazarla baktığını” belirtmektedir.  Bediüzzaman’ın, “Ben maaş dilencisi değilim… Bu bana vermek istediğiniz rüşvet ve hakk-ı sükûttur” diyerek padişahın ihsanını reddetmesi de bu sebepten hoş karşılanmamış olmalıdır. Nâzırın hiddetlenmesi üzerine Bediüzzaman, konumuz bakımından gayet ehemmiyetli şu cevabı verir: “ Sigara kâğıdı kadar ince ve nizam namıyla bir perdeyi bu kadar feverân-ı efkâr ve hissiyata karşı herkesin üstüne örtmüşsünüz. Herkes altında, sizin tazyikâtınızla meyyit-i müteharrik gibi inliyor.” 

DİPNOTLAR:

3 Zabtiye Nezâreti 1909 senesinde ilga edilerek yerine Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti kurulmuştur.

4 Kabasakal Mehmet Paşa 31 Mart Vak’asından sonra idama mahkûm edilmiş olup infazından önce de Bekirağa bölüğünde bir müddet Bediüzzaman ile birlikte aynı hücrede kalmıştır. (Necmeddin Şahiner, Son Şahitler, I. Cilt)

5 Divân-ı Harb-i Örfî; 133

6 Şualar; 303, 426

Okunma Sayısı: 2604
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı