Ömer bin Abdülazîz, bu Cennet mekân Allah dostu âdil ve faziletli liderin mezarı Suriye’dedir. Çok mütevazı bir mekândadır. 2005 ve 2011 Yıllarında Suriye ziyaretlerimizde ziyaret edip Fatihalar okumuştuk. Allah rahmet eylesin.
Bir başka inançlı, dirayetli ve kahraman lider de Bosna Hersek’in merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’tir.
“Genç Müslümanlar” teşkilâtının bazı üyeleri, “din bilincinin uyandırılması” yönündeki faaliyetleri sebebiyle 1946’da tutuklandı. Üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mücadelesi hep devam etti.
İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumla da yakından ilgilendi. 1960’larda yazmaya başladığı “İslâm Deklarasyonu” isimli eseri 1970’te yayınlandı. İfade hürriyeti mücadelesinden dolayı, “organize örgüt kurarak düşmanca faaliyette bulunmaktan” suçlu bulundu. Mahkûmiyet kararı, “İslâm Deklarasyonu” isimli kitabındaki ifadelerine dayandırıldı. Ama o asla haklı mücadelesinden geri adım atmadı.
Bütün Bosnalıları haksız saldırılara karşı koymaya çağırdı. Boşnaklar Aliya’nın liderliğinde çetin bir mücadele verdiler. 2003’te vefat etti. Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla insan katıldı.
Bütün dünya ve Avrupa’ya dik duruşuyla, İslâm dünyasına faziletli ve akıllı tavırlarıyla örnek oldu. Bu asaletli ve büyük lider, vefatından önce “şehitlerin arasında mütevazı bir mezara defnedilmek istediğini” vasiyet etti. Şu anda Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’nde haşrin sabahını bekliyor. Ruhu şad olsun.
Bilge kişiliğiyle de tanınan Aliya, ardında “Doğu ve Batı Arasında İslâm”, “İslâm Deklarasyonu”, “Özgürlüğe Kaçışım”, “Tarihe Tanıklığım” ve “Köle Olmayacağız” gibi eserler bıraktı.
Bosna Hersek’te Yeni Asya okuyucuları olarak tertip ettiğimiz konferansta, Saray Bosna’da Merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in mezarını da ziyaret etmek nasip olmuştu. Normal şehitlerin arasında, sadece bir asker mezarının başında nöbet tutuyordu.
Ve son örnek Batı dünyasından. Almanya Başbakanı Angela Merkel! Komünist Doğu Almanya’da yetişip bugünkü Almanya’nın uzun süre başbakanlığını yaptıktan sonra kısa bir zaman önce siyaseti bıraktı, ama ‘lider’liği devam ediyor. Çünkü Merkel’in:
Adı bir yolsuzluğa karışmamış, en büyük siyasî rakibi sosyal demokratlar dâhil, herkesin güvenini kazanıyor. Sade bir hayat.
Başbakan olmadan önce hangi evde oturuyorsa, on sekiz yıldır da aynı evde oturuyor.
Çevresinde aşırı koruma görevlileri yok. Eski bir “Doğu Alman” olarak, gelip yetiştiği yeri, şartları, yoklukları, darlıkları hiçbir zaman unutmuyor.
Evde yemeğini kendisi pişiriyor. Alış verişe gidiyor. “Makam arabası” sıradan bir araba, markete yanında tek bir korumayla gidiyor, bir yardımcıya ihtiyacı yok. Ev işlerini, yardımcısız eşi ile birlikte yapıyor. Lüksten, şatafattan, ihtişamdan, israftan alabildiğine kaçıyor.
Resmî dış görevlerde özel uçaklarla seyahat etmiyor. Özel yatları, sarayları, çok bir mal varlığı yok. Orta halli bir vatandaş.
“Siz genellikle aynı elbiseleri giyiyorsunuz, sizin başka elbiseniz yok mu?” sorusuna ben “Top model değil kamu çalışanıyım” diyor.
Muhalefetle kavga etmiyor, hiçbir zaman suçlamıyor. Muhalefetten gelen yararlı tavsiyeleri tereddütsüz uyguluyor.
Yaptığı atamalarda partisinde ya da özel yakın çevresinde bulunan hiç kimseyi kayırmıyor. Kendisi gibi düşünsün, düşünmesin, herkesi dinliyor.
Tarafsız yönetim, beceri, yeterlik, dürüstlük. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, dışlamadan, herkesi kucaklamış.
Gazetecilere çok dikkat çekici ve anlamlı şu soruyu soruyor: “Benim özel hayatıma ilişkin sorularınızdan hiç rahatsız değilim, ama bir konuyu merak ediyorum. Siz neden benim hükümette hatalarım, yanlışlarım ya da iyi yaptığıma inandığım işlerle ilgili hiçbir siyasî soru sormuyorsunuz?”
Parti başkanlığını sade bir törenle devrettikten sonra ki, artık on sekiz yıl süren Başbakanlığa da veda ediyor.
Hayatı ve Başbakanlık dönemi bu özelliklerini yeteri kadar, bütün açıklığı ile gösteriyor.
Feraset ve basiret sahiplerine denizden bir katre, ders ve ibret olması dilek ve temennisiyle.