"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstadın rızası yok

Nahit Topaloğlu
19 Eylül 2024, Perşembe
Sâdeleştirme fiilinin art niyet taşımadığı, Gülen’in bunu hizmet için yaptığı iddiasının, safderunluk ürünü temelsiz bir kanaat olduğunun en büyük delili; Gülen’in aynı tasarrufu kendi eserlerinde yapmaması, çok daha ağır, anlaşılmaz kelimelerle yazılmış eserlerinin sâdeleştirilmesine asla müsaade etmemesidir.

Bu mevzuda  Şahin DOĞAN, “Sahteleştirme ile Sâdeleştirme Arasında” isimli yazısında şöyle der:

“Tercüme, her şeyden önce aslî bir ihtiyaçtan sudur eder, burada [sâdeleştirmede] ise her şey kelimenin en sahih anlamıyla yapay. O “sarı kitaplara” bakınca Süleymâniye tahrip edilmiş, enkazından sefil bir gecekondu kurulmuş gibi. Risâlelerle alâkası olmayan tatsız, zevksiz ve garâbetler ile dolu bir karalama hepsi. Ve çok tuhaftır! Bu işin mîmarı olan sayınGülen, kendi eseri “Kalbin Zümrüt Tepeleri”nin, sevenleri tarafından sâdeleştirilmesine gönlü razı olmadığı için izin vermiyor; halbuki bu eserde kullanılan Osmanlıca,Risâlelere kıyasla çok daha ağır, ağdalı, kesif ve hantal. Risâleye göre Çince dense yeridir.”

5. Mansur Turgut’un videosundaki iddialara cevap:

Yurt dışında –kendi ifâdesiyle – sürgün olan muhibbândan Turgut, videosunda “Nurlar pırlanta, o pırlantaları gençler anlayamıyor, sâdeleştirmeli” dedikten sonra Üstadın Kastamonu Lâhikasındasâdeleştirmeye  müsâde ettiğini söylüyor.Yeni Asya’ya sesleniyor ve “Bu parçanın eserlerinizden çıkartılmadığını ispat ediniz.” diyor. 

Çıkartıldı iddiası için, ilk önce Yeni Asya baskısı eski bir Kastamonu Lâhikası’nda o iddiâ ettiğin metni göstereceksin. Sonra hesap soracaksın “Niçin çıkarttınız?” diye. Neşredilmeyen veya neşrinden sonra Üstad tarafından çıkartılan metinler, ifâdeler, kelimeler var. Gayr-i münteşir bir lâhikayı meselâ bir yerde görüp Yeni Asya’ya bu Risâleyi niçin çıkarttınız?” diye sormanın mantığı var mı? Zaten hiç neşretmediğimiz bir ibâreyi nasıl çıkartacağız?

Bu ve benzeri mes’elelerin cevabı 03 Şubat 2012 tarihli Yeni Asya’da “BEDİÜZZAMAN’IN TALEBELERİNİN MEKTUBU: Risâle-i Nur’un sâdeleştirilmesine Üstadın rızâsı yoktur.”başlığıyla, daha sonra da husûsan bu mesele Kâzım Güleçyüz tarafından 20 Nisan 2014’te  “Üstad ‘Risâle-i Nur’u sâdeleştirin’ dedi mi?” başlıklı yazıyla verilmiştir.

Tafsilâtını o yazılara havâle ederek özetini söyleyelim: Üstad kendisi çıkartmıştır.

Sahibi, eserinde tasarruf ediyor, keyfine kâhyâ mısınız? (Bu tür tasarruflar şöyle bir kanaat uyandırıyor bende. Kanaattir; kimseyi dâvet edemem: Kur’ân’ın mânevî tefsiri olan Nurlara  Kur’ân bir şekilde yansıyacak ya, “nâsıh-mensuh” meselesinin bir gölgesi de sanki Nurlara bu şekilde aksetmiş.)

Mansur Turgut,mezkürvideosunda “İsmail Mutlu’ya ses çıkarmadınız da niçin Gülen’in sâdeleştirmesine karşı çıkıyorsunuz?” diyor. Tabii hakikati yok.Sâdeleştirme/ Sahteleştirme 2’de anlattığım TAYİNAT SENEDİ /ATAMA BELGESİ”  rezâletinin aktörü İsmail Mutlu’ydu.

Daha bir sürü ithamlarda bulunan ve sorular soran Turgut’a söylenecek çook şey var ama biz BİR CEMAATİN TENKİDİYLE meşgul değiliz. Mevzûmuz sâdece “Nurların diline ilişilmesi ve bu fiili savunanların iddialarını çürütme” ile sınırlıdır.

Mansur Turgut’a iki soru da biz soralım:

İlk soru:“Nurlar pırlanta, o pırlantaları gençler anlayamıyor, anlaşılması için sâdeleştirmelivs.” demektesin. Gülen’in eserleri pırlanta değil, değersiz de onun için mi “Gülen’in kitabını da anlayamıyor gençler, onları da sadeleştirelim.” diye bir teklifin yok? (Bu soruya cevap vermeden önce düşünmesini tavsiye ederim; aforoz edilebilir.)

İkinci soru: Gülen,dili çok ağır olan bâzı kitaplarını niye kendisi sâdeleştirmedi de Nurları sâdeleştirme iddiasıyla sahteleştirdi?

5. Nurları gençler okuyamıyor diye, Osmanlı alfabesiyle yazıldıkları hâlde Üstad, bir mecburiyetten dolayı Latin alfabesiyle basılmasına cevaz vermiş. Bizler de gençler anlasın diye Nurları sâdeleştiriyoruz işte…

Adam bir kasabada acâip bir değirmen görmüş. Millet buğdayını götürüyor ve öğüttürüyor ama değirmenin suyu, deresi yok meydanda. Hayretle soruyor?

-Bu değirmenin suyu nerede?

-Bu değirmen yel değirmeni.

-Tamam da suyu nerede?

Diyoruz ki “Kardeşim, Üstadın rızâsı yok!”

-Tamam ama suyu nerede?

6. Mesnevi Arapçaydı, tercüme edildi, sonradan Badıllı Ağabey de Mesnevî’yi tercüme etti. Bütün dünya dillerine de Nurlar tercüme ediliyor. Niçin sâdeleştirilmesin?

Evvelâ, yel değirmeni meselesi!

Sâniyen, tercüme farklıdır, sâdeleştirme çok çok daha farklıdır.“Her tercüme bir katl, her mütercim de bir kātildir.” demiş Batılı bir mütefekkir. Tercümelerde her eser aslından çok şey kaybeder fakat zarûrettir. Zarûretler mahzurları mubah kılar. Tercümede bir dilden başka dile çevireceksin. O dilin binlerce ve binlerce kelimelerini çeviride kullanma imkânın olduğu hâlde tercümede eser, aslına kıyasla âdetâ mevtâ; mütercim de kātil!

Nurlar yabancı dilde mi ki? Hangi dili, hangi dille sâdeleştireceksin? Elinde “sâde” dediğin uydurukçadan kullanabileceğin kaç kelime var? O sığ kelime dağarcığına Nurları nasıl sığdıracaksın? Bir dilin bütün kelime ve imkânlarıyla bir eseri tercüme eden mütercim kātil oluyorsa, Nurları sâdeleştirenin yanında,(bir padişah boğmuş ve on sadrâzamın kellesini almış, sayısı bilinemeyen pek çok da insanı infaz etmiş) Osmanlının meşhur cellâdı Kara Ali melek kalır.

Gençler anlasın diye “âşikâr, ayan, alenî, bâriz, uryan, bedîhî, müstehcen, münhal, müsâit. vâzıh, sarih…” kelimelerinin yerine “açık” denirse, böyle bir dil/mânâ katliâmını ifâde için lügatinizde hangi kelime var? “TAYİNAT SENEDİ” işte bu kasr-ı kelâm sebebiyle “ATAMA BELGESİ” oluveriyor sahteleştirilmiş Nurlarda.

“Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nâzeninlerin mehirleri dikkattir. Ve menzilleri dahi kalbin süveydâsıdır. Bunlara giydirdiğim elbise, zamanın modasına muhâliftir. Zira Şarkî Anadolu mektebi denilen yüksek dağlarda büyümüş olduğumdan, alaturka terziliğe alışamadım. Hem de şahsın üslûb-u beyânı, şahsın timsâl-i şahsiyetidir. Ben ise, gördüğünüz veya işittiğiniz gibi, halli müşkil bir muammâyım.” diyen bir insanın eserini, hangi câhil cesâretiyle sâdeleştirmeye kalkıyor, nazlanan ve istiğna gösteren bir NÂZENÎN olan Nurları -mehrini vermekten kaçınıp- bir ACÛZE-i ŞEMTÂ yerine koyuyorsunuz?

Ve son sözü Nurlara bırakalım. Sâdeleştirme inadında olanlara ne ölçüde tesir eder bilmem ama, Üstâdımız Kur’an’ın, Risâle-i Nur Türkçesini takdir ettiğini Sikke-i Tasdîk-i Gaybî- İşârât-ı Kur’âniye Risâlesi’nde ifâde buyuruyor:

4. Desise Dördüncü Âyetin

“Hak dîni onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik.” (İbrahim Sûresi, 14:4) 

cümlesi, makam-ı cifrîsiyle ve baştaki âyetin işaretleri karînesiyle, Risâlet ve nübüvvetin her asırda verâset noktasında nâipleri, vekilleri bulunmak kaidesiyle, bir mânâ-yı remzî cihetinde, vazîfe-i ırsiyeti yapan Risâle-i Nur’u efrâdı içine hususî bir iltifatla dahil edip lisân-ı Kur’ân olan Arabî olmayarak TÜRKÇE olmasını takdir ediyor.”

                                             ***

*” Muntazam, güzel hakaik-ı Kur’âniyenin mübârek kametlerine yakışacak mevzun, muntazam üslûb libasları, kimsenin ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez. Belki onların vücududur ki; öyle ister ve bir dest-i gaybîdir ki, o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkârız.” (Said Nursî)

*”Sadeleştirme Risâle-i Nûr’a en büyük düşmanlıktır.” (Abdülkadir Badıllı) 

*“…Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyor telakki ediyorum.” (Hulûsi Ağabey)

Vesselâm!

Okunma Sayısı: 1291
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Eda Gül Beyaz

    19.9.2024 14:15:57

    Allah razı olsun Nahit hocam. Gözlere sokacak kadar kuvvetli delillerle meseleyi vuzuha kavuşturmuşsunuz. Sadeleştiren, sadeleştirme kapısını açan, sadeleştiren eserleri yayanlar iyi niyetli değiller. Nurların kıymetini düşürmeye çalışan sahtekarlardır. Bu durumu bu yazı isbat etmiş. Elinize sağlık.

  • Erhan

    19.9.2024 13:24:46

    Sadeleştirilmiş risale ile gençlere ulaşılıyor olabilir. Gençlere adalet duygusu, hakkaniyet duygusu, işin ehline verilmesi, özgürlük, demokrasi gibi evrensel kurallar öğretiliyor olabilir. Sonuçta risaleler yayılıyor. Alkışlanacak bir hizmet değil midir bu yapılan?

  • Necati

    19.9.2024 13:19:33

    İstanbul’da malûm itiraz hâdisesi îmâ ediyor ki ileride, meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofîmeşrebler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirdlerine karşı kendi meşreblerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hâdiselerin vukuunda bizlere, itidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir. https://risale.de/kastamonu-lahikasi/115#5

  • Necati

    19.9.2024 13:18:05

    Bu sırra binaen وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِ 224 ’deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen ve avâm-ı mü’minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un erkânlarının haksız itirazlara karşı haklı fakat zararlı hiddetlerinden kurtarmak lüzumuna binaen ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husumetten istifade ederek, birinin silâhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp, ikisini de yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur Şakirdleri bu mezkûr dört esasa binaen muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için musalâhakârâne, medâr-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir. https://risale.de/kastamonu-lahikasi/115#4

  • yılmaz

    19.9.2024 12:39:29

    yıllar sonra çıkan sarı kitaplarda görülen miraç-merdiven gibi çevirilerin ne kadar tehlikeli olabileceğini görmüş olduk ki, zaten Üstad hz.lerininde buna rızası olmadığını kırmızı kitaplardan okuyoruz. sözün kısası; Nur talebesiyim diyen kırmızı kitapları okur ve okutur. başka hizmetin erleri Risale-i Nur okumak isterlerse kitaplar meydandadır. Sadeleştirilmişini okumak isterlerse, hem Üstadın rızasının olmadığını, hem mananın değiştiğini, hem nur talebelerini incittiklerini, hemde bir yanlışta ısrar ettiklerini bilsinler..

  • yılmaz

    19.9.2024 12:39:25

    Risale-i Nur'un bir hakikat deryası olduğunu birinci olmazsa da geldiği ikinci derste kesinlikle anlar. okudukça nasıl bir hazineyle muhatap olduğunu daha da iyi anlar. bende öyle olmuştu.. keşke sadeleştirilmişi olsa da daha iyi anlasam demiştim. ama okumayı terk etmedim. hazine bu terkedilir mi?.Derslere düzenli devam edince anlamıyorum konusu anlamsızlaşıyor. okudukça kelimelerin sadeleştirilmesinin anlamsızlığına gereksizliğine kanaat getirdim. çünkü mana sakatlaşıyordu.

  • Halime

    19.9.2024 10:40:27

    Sadeleştirildiyse bunun bir ulvi sebebi olmalı. Siz bu noktayı ısrarla gözden kaçırıyorsunuz. Hoca Efendi sait nursinin gelecek dediği mehdi midir değil midir. Öyle ise onun işlerini kolaylaştırmak yerine engel çıkaranlar hesap ödemeye razı olmalı. Bu konuyu bir daha düşünün ve hatanızdan geri dönün sayın nahit bey.

  • Murat

    19.9.2024 09:28:05

    Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Sadelestirip okuyanda ne deist ne ateist nede kafir olmaz. Imanı artıp ahlaki güzelleşir. Keşke genci yaşlısı aslını okumasa da en az bir kere sadeleştirilmişini okusa ne zarar edecek. Okuyanlar içinden de şimdiye kadar kimseden zarar gelmemiş. Bi rahat bırakın insanlar okusun. Yeterki faydalı şeyler okusun. Ben kırmızısını okuyayım o sarısinı okusun. Inşaallah kırmızıda nasip olur. Sallama deyip mevzuyu kimse dallandırmasın. Herkez kendi okuduğuna bakıp anlamaya çalışıp hayatına tatbik etmeye çalışsın.

  • Müjdat Bayar

    19.9.2024 08:38:42

    Üstadın rızası yoksa mesele kapanmıştır.

  • Nimet

    19.9.2024 06:34:40

    Risale -i Nur'u aşkla şevkle okuyunca anlamamak mümkün değil . Niyetleri anlamak değil tahrif etmek.Ama akıllanmadıkları ortada.Kendi elleriyle sadeleştirdikleri kitapları yaktılar attılar.Kitao fuarına gelen bir aile vardı . Bırakın risaleler seccadeleri tesbihleri bile atmışlar.Bunlar değişmedi ,değişmez.Biz içimize giren sözümona mağdur denilen fitne çıkaranlara dikkat edelim.Allah razı olsun yazılarınız bitmeyen bir tehlikeyi göz önüne koydu.

  • Salih baş

    19.9.2024 06:34:05

    Nahit Topaloğlu risalelerin gençlere nasıl ulaştırılacağını da nasıl anlamaları sağlanacak bunu da söyleseydiniz

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı