"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstadın rızası yok

Nahit TOPALOĞLU
19 Eylül 2024, Perşembe
Sâdeleştirme fiilinin art niyet taşımadığı, Gülen’in bunu hizmet için yaptığı iddiasının, safderunluk ürünü temelsiz bir kanaat olduğunun en büyük delili; Gülen’in aynı tasarrufu kendi eserlerinde yapmaması, çok daha ağır, anlaşılmaz kelimelerle yazılmış eserlerinin sâdeleştirilmesine asla müsaade etmemesidir.

Bu mevzuda  Şahin DOĞAN, “Sahteleştirme ile Sâdeleştirme Arasında” isimli yazısında şöyle der:

“Tercüme, her şeyden önce aslî bir ihtiyaçtan sudur eder, burada [sâdeleştirmede] ise her şey kelimenin en sahih anlamıyla yapay. O “sarı kitaplara” bakınca Süleymâniye tahrip edilmiş, enkazından sefil bir gecekondu kurulmuş gibi. Risâlelerle alâkası olmayan tatsız, zevksiz ve garâbetler ile dolu bir karalama hepsi. Ve çok tuhaftır! Bu işin mîmarı olan sayınGülen, kendi eseri “Kalbin Zümrüt Tepeleri”nin, sevenleri tarafından sâdeleştirilmesine gönlü razı olmadığı için izin vermiyor; halbuki bu eserde kullanılan Osmanlıca,Risâlelere kıyasla çok daha ağır, ağdalı, kesif ve hantal. Risâleye göre Çince dense yeridir.”

5. Mansur Turgut’un videosundaki iddialara cevap:

Yurt dışında –kendi ifâdesiyle – sürgün olan muhibbândan Turgut, videosunda “Nurlar pırlanta, o pırlantaları gençler anlayamıyor, sâdeleştirmeli” dedikten sonra Üstadın Kastamonu Lâhikasındasâdeleştirmeye  müsâde ettiğini söylüyor.Yeni Asya’ya sesleniyor ve “Bu parçanın eserlerinizden çıkartılmadığını ispat ediniz.” diyor. 

Çıkartıldı iddiası için, ilk önce Yeni Asya baskısı eski bir Kastamonu Lâhikası’nda o iddiâ ettiğin metni göstereceksin. Sonra hesap soracaksın “Niçin çıkarttınız?” diye. Neşredilmeyen veya neşrinden sonra Üstad tarafından çıkartılan metinler, ifâdeler, kelimeler var. Gayr-i münteşir bir lâhikayı meselâ bir yerde görüp Yeni Asya’ya bu Risâleyi niçin çıkarttınız?” diye sormanın mantığı var mı? Zaten hiç neşretmediğimiz bir ibâreyi nasıl çıkartacağız?

Bu ve benzeri mes’elelerin cevabı 03 Şubat 2012 tarihli Yeni Asya’da “BEDİÜZZAMAN’IN TALEBELERİNİN MEKTUBU: Risâle-i Nur’un sâdeleştirilmesine Üstadın rızâsı yoktur.”başlığıyla, daha sonra da husûsan bu mesele Kâzım Güleçyüz tarafından 20 Nisan 2014’te  “Üstad ‘Risâle-i Nur’u sâdeleştirin’ dedi mi?” başlıklı yazıyla verilmiştir.

Tafsilâtını o yazılara havâle ederek özetini söyleyelim: Üstad kendisi çıkartmıştır.

Sahibi, eserinde tasarruf ediyor, keyfine kâhyâ mısınız? (Bu tür tasarruflar şöyle bir kanaat uyandırıyor bende. Kanaattir; kimseyi dâvet edemem: Kur’ân’ın mânevî tefsiri olan Nurlara  Kur’ân bir şekilde yansıyacak ya, “nâsıh-mensuh” meselesinin bir gölgesi de sanki Nurlara bu şekilde aksetmiş.)

Mansur Turgut,mezkürvideosunda “İsmail Mutlu’ya ses çıkarmadınız da niçin Gülen’in sâdeleştirmesine karşı çıkıyorsunuz?” diyor. Tabii hakikati yok.Sâdeleştirme/ Sahteleştirme 2’de anlattığım TAYİNAT SENEDİ /ATAMA BELGESİ”  rezâletinin aktörü İsmail Mutlu’ydu.

Daha bir sürü ithamlarda bulunan ve sorular soran Turgut’a söylenecek çook şey var ama biz BİR CEMAATİN TENKİDİYLE meşgul değiliz. Mevzûmuz sâdece “Nurların diline ilişilmesi ve bu fiili savunanların iddialarını çürütme” ile sınırlıdır.

Mansur Turgut’a iki soru da biz soralım:

İlk soru:“Nurlar pırlanta, o pırlantaları gençler anlayamıyor, anlaşılması için sâdeleştirmelivs.” demektesin. Gülen’in eserleri pırlanta değil, değersiz de onun için mi “Gülen’in kitabını da anlayamıyor gençler, onları da sadeleştirelim.” diye bir teklifin yok? (Bu soruya cevap vermeden önce düşünmesini tavsiye ederim; aforoz edilebilir.)

İkinci soru: Gülen,dili çok ağır olan bâzı kitaplarını niye kendisi sâdeleştirmedi de Nurları sâdeleştirme iddiasıyla sahteleştirdi?

5. Nurları gençler okuyamıyor diye, Osmanlı alfabesiyle yazıldıkları hâlde Üstad, bir mecburiyetten dolayı Latin alfabesiyle basılmasına cevaz vermiş. Bizler de gençler anlasın diye Nurları sâdeleştiriyoruz işte…

Adam bir kasabada acâip bir değirmen görmüş. Millet buğdayını götürüyor ve öğüttürüyor ama değirmenin suyu, deresi yok meydanda. Hayretle soruyor?

-Bu değirmenin suyu nerede?

-Bu değirmen yel değirmeni.

-Tamam da suyu nerede?

Diyoruz ki “Kardeşim, Üstadın rızâsı yok!”

-Tamam ama suyu nerede?

6. Mesnevi Arapçaydı, tercüme edildi, sonradan Badıllı Ağabey de Mesnevî’yi tercüme etti. Bütün dünya dillerine de Nurlar tercüme ediliyor. Niçin sâdeleştirilmesin?

Evvelâ, yel değirmeni meselesi!

Sâniyen, tercüme farklıdır, sâdeleştirme çok çok daha farklıdır.“Her tercüme bir katl, her mütercim de bir kātildir.” demiş Batılı bir mütefekkir. Tercümelerde her eser aslından çok şey kaybeder fakat zarûrettir. Zarûretler mahzurları mubah kılar. Tercümede bir dilden başka dile çevireceksin. O dilin binlerce ve binlerce kelimelerini çeviride kullanma imkânın olduğu hâlde tercümede eser, aslına kıyasla âdetâ mevtâ; mütercim de kātil!

Nurlar yabancı dilde mi ki? Hangi dili, hangi dille sâdeleştireceksin? Elinde “sâde” dediğin uydurukçadan kullanabileceğin kaç kelime var? O sığ kelime dağarcığına Nurları nasıl sığdıracaksın? Bir dilin bütün kelime ve imkânlarıyla bir eseri tercüme eden mütercim kātil oluyorsa, Nurları sâdeleştirenin yanında,(bir padişah boğmuş ve on sadrâzamın kellesini almış, sayısı bilinemeyen pek çok da insanı infaz etmiş) Osmanlının meşhur cellâdı Kara Ali melek kalır.

Gençler anlasın diye “âşikâr, ayan, alenî, bâriz, uryan, bedîhî, müstehcen, münhal, müsâit. vâzıh, sarih…” kelimelerinin yerine “açık” denirse, böyle bir dil/mânâ katliâmını ifâde için lügatinizde hangi kelime var? “TAYİNAT SENEDİ” işte bu kasr-ı kelâm sebebiyle “ATAMA BELGESİ” oluveriyor sahteleştirilmiş Nurlarda.

“Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nâzeninlerin mehirleri dikkattir. Ve menzilleri dahi kalbin süveydâsıdır. Bunlara giydirdiğim elbise, zamanın modasına muhâliftir. Zira Şarkî Anadolu mektebi denilen yüksek dağlarda büyümüş olduğumdan, alaturka terziliğe alışamadım. Hem de şahsın üslûb-u beyânı, şahsın timsâl-i şahsiyetidir. Ben ise, gördüğünüz veya işittiğiniz gibi, halli müşkil bir muammâyım.” diyen bir insanın eserini, hangi câhil cesâretiyle sâdeleştirmeye kalkıyor, nazlanan ve istiğna gösteren bir NÂZENÎN olan Nurları -mehrini vermekten kaçınıp- bir ACÛZE-i ŞEMTÂ yerine koyuyorsunuz?

Ve son sözü Nurlara bırakalım. Sâdeleştirme inadında olanlara ne ölçüde tesir eder bilmem ama, Üstâdımız Kur’an’ın, Risâle-i Nur Türkçesini takdir ettiğini Sikke-i Tasdîk-i Gaybî- İşârât-ı Kur’âniye Risâlesi’nde ifâde buyuruyor:

4. Desise Dördüncü Âyetin

“Hak dîni onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik.” (İbrahim Sûresi, 14:4) 

cümlesi, makam-ı cifrîsiyle ve baştaki âyetin işaretleri karînesiyle, Risâlet ve nübüvvetin her asırda verâset noktasında nâipleri, vekilleri bulunmak kaidesiyle, bir mânâ-yı remzî cihetinde, vazîfe-i ırsiyeti yapan Risâle-i Nur’u efrâdı içine hususî bir iltifatla dahil edip lisân-ı Kur’ân olan Arabî olmayarak TÜRKÇE olmasını takdir ediyor.”

                                             ***

*” Muntazam, güzel hakaik-ı Kur’âniyenin mübârek kametlerine yakışacak mevzun, muntazam üslûb libasları, kimsenin ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez. Belki onların vücududur ki; öyle ister ve bir dest-i gaybîdir ki, o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkârız.” (Said Nursî)

*”Sadeleştirme Risâle-i Nûr’a en büyük düşmanlıktır.” (Abdülkadir Badıllı) 

*“…Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyor telakki ediyorum.” (Hulûsi Ağabey)

Vesselâm!

Okunma Sayısı: 3115
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Eda Gül Beyaz

    20.9.2024 14:51:56

    Said Ceylan bey, Mehmet Kutlular ağabeyin gülencilerin derin devletin desteği ile kurulduğuna dair beyanları da var. Bana kemalizm ile barışırsan sizi ihya ederiz dediler ben kabul etmedim ama gülen kabul etti diyor. Bu kısmını da yazmanız lazım.

  • Ömer

    20.9.2024 12:27:52

    Yeni Asya camiası kimi kayırmış bugüne kadar. Söyleyinde bilelim.

  • Lazgin Demir

    20.9.2024 06:47:16

    Said ceylan bey, siyasal İslamcılar müslüman değil midir ki, her gün hak namına onları tenkid ediyoruz? Bu sahteleştirmeyi canhıraş savunanlara gösterdiğiniz toleransı neden başka müslümanlardan esirgiyorsunuz o halde? Diğer bir husus, hayır bu sahteleştirme işi kapanmış bir mesele değil, kaçtıkları yerlerde bu kitapları hala basıp okutuyorlar, bunu da iftiharla utanmadan dile getiriyorlar. Görmüyor musunuz ki o yaptıkları cinayetten pişman olacaklarına, canhıraş bir şekilde savunup, bizlere de hakaret ve meslek esasları olan beddua yağdırıyorlar. Sizce bu mesele kapanmış mı? Belli bir bu yaradan daha çok irin akacak. Sonra kutlular ağabeyin bunlar hakkında başka sözleri de var, bunlar da malûm. Oraya kadar okumuş olmalısıniz.

  • Said ceylan

    19.9.2024 23:25:02

    Sn Özdabak bu karikatürü 2013 yılında çizmiş, Yeni Asya Gazetesi o zaman ve zeminde gerekli mücadele ve ikaz görevini yerine getirmiş. Şimdi bayram değil, seyran değil. Ortada ne böyle bir tartışma var, ne de piyasada sadeleştirilmiş bir kitap. Üzerinden 11 sene geçmiş bir karikatürü, yayın tarihini gizleyerek sanki yeniymiş gibi gazetenin Facebook sayfasında yayınlamak, galiba bir yerlerden birileri düğmeye bastı intibaını veriyor."

  • Said ceylan

    19.9.2024 23:24:29

    1990 MİT sorgusundan; Mehmet kutlular; "Onlar kendi gruplarımız noktasında birtakım sualler sordular. Ben de onlara şunları söyledim: ‘Bunlar bizim dahilî meselelerimiz; ama bunları da siz meydana getirdiniz. Hepsinde sizin parmağınız var. Eğer siz rahat bırakırsanız biz meselelerimizi hallederiz.’ “Dinî gruplar hakkında bana sual sormayın. Çünkü size cevap vermem. Onların aleyhinde beni konuşturamazsınız. Yalnız birtakım kendi tartışmalarımız olabilir. Size bu hususlarda hiçbir cevap vermeyeceğim.

  • Said ceylan

    19.9.2024 23:24:13

    Kutlular Ağabey hatıralarında 12 Eylül’den sonra kendisine gelen ve “Beni Konsey gönderdi. Sizinle beraber çalışmak istiyoruz. Bizimle çalışırsanız bütün devlet imkânlarını emrinize tahsis ederiz ve size her hususta yardımcı oluruz” diyen MİT’çi albayın yaptığı “Yurt dışındaki Süleymancı ve Millî Görüşçü gruplara karşı beraber çalışalım” teklifine şu cevabı verdiğini anlatıyor: “Siz onlara dindar oldukları için karşısınız. Onlar ise bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Kendimizi onlara karşı, size kullandırtmayız.” Daha sonra gönderilen bir başka “elçi”nin “Cemaatinizdeki filanlarla aranızdaki ihtilâfta, eğer bizimle çalışırsanız sizi destekleyeceğiz” teklifine verdiği cevap da şu olmuş: “Elinizi içimizden çekin, yeter. Onlar bizim dava arkadaşlarımız; aramızdaki meseleleri biz hallederiz.” (İşte Hayatım, s. 311-2)

  • Said ceylan

    19.9.2024 23:23:47

    Vaktiyle bir cemaat önderi aleyhindeki bir yazının gazetemizde yayınlanmasına müsaade etmeyen Kutlular Ağabeyin, gerekçesini izah sadedinde yaptığı açıklamayla konuyu tamamlayalım: “Bizim bir prensibimiz vardır, biz cemaatlerin aleyhinde yazmayız, yazdırmayız da. Ehl-i tarikin aleyhinde de yazmayız. İslamî cemaatlere dokunmayız. Üstadımız dokundurmamış. Yazar olarak ‘Ben istediğim gibi yazarım’ diyemezsin.” Ardından, hakkındaki eleştiri yazısını koydurmadığı cemaat için “Evet, ben onlara karşıyım, zarar da görmüşüm. Ama prensiplerim herşeyin üstündedir. Üstadımın ölçüsü herşeyin üstündedir”

  • Keçeli

    19.9.2024 20:59:23

    Yahu sadeleştirmeyi hala savunanlar neyin peşinde. Bunlar nur talebesi değil. Onlar önce nurları okusunlar. Bizde nurcuyuz desinler. Çok da hizmet etmek istiyorlarsa nurlardan istifade edip faydalı kitaplar yazsınlar. Ama kaynak belirtsinler. Bu kadar musibetten hala akıllanmadılarmı. Bunca yanlış yaptılar. Tarihte İslamiyet bu kadar zarar görmedi.

  • Realite Çelik

    19.9.2024 19:39:54

    Halime bacı! Mehdi CİA nın kuklası, oyuncağı veya mikseri midir?mehdi beynel İslam bölücülük yapar mı? Mehdi farziyeti Kur'an'la sabit olan baş örtüsüne" teferruattır" der mi?

  • Realite Çelik

    19.9.2024 18:20:18

    Salih baş kardeşim! Risale-i Nur eserlerinin iman hizmeti ile beraber hali ve istikbali, mazi ile fikren kaynaştırmak gibi bir vazifesi de var..... Dil bu vazifenin en büyük vasıtasıdır ve nesiller arası bir köprüdür... Harf inkilabı ile inkilabçıların amaçları mazi ile İstikbal arasındaki bu kültür köprüsünü yıkmaktı... Risalei nur bu konuda büyük bir hizmet yapmıştır... Ama sahteleştirme ile bu kültür bağını kopartarak inkilabçılara hizmet etmiş oluruz...

  • A. Yılmaz

    19.9.2024 18:19:06

    Gülencileri bu duruma kemalizm sevgileri getirmiştir. Kemalizm ile barışan bir yapıya başka da bela gerekmez.

  • Okur

    19.9.2024 17:33:41

    Nimet hanım; Sadelestirenler mahvu perişan olurken bu kitapları ve yazarını eleştiren, hatta Kur'an'a ve paygambere saldıranlara hiçbir şey olmuyor. Keyifleri gayet yerinde. Risaleleri Sadelestirmek, tenkit hakaret etmekten daha büyük "günah" mı?

  • A. Yılmaz

    19.9.2024 17:04:06

    Çok güzel ifade buyurmuşsunuz hocam. Yalnız yediğiniz beddualar için biraz sadaka verseniz iyi olur :)

  • Ömer

    19.9.2024 16:44:37

    Yeni Asya’nın ilmen,fikren ve hukuken çürüttüğü “sadeleştirme “ bir şahs-ı manevi olarak yapılmışken; yazılarınızdan kısmen Yeni Asya’nın ve yazarlarının görüşlerine yer vererek sizin tarafınızdan tekrar edilmesi🤔???!.En müthiş maraz (hastalık) ve musîbetimiz, cerbeze (doğru ile yanlışı ters yüz eden demagoji ve çarpıtma) ve gurura istinad eden (dayanan) tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse hakikati rendeçler (parlatır); eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar.” (Eski Said Dönemi Eserleri, Hakikat Çekirdekleri-II, s. 631) Ayrıca Kazım beyin Yeni Asya yayın evinden çıkan Cemaat ve iktidar kitabını okumanızı dilerim, yorum yapanlardan biri olarak tekrar okuyorum.

  • Nahit Topaloğlu

    19.9.2024 16:29:25

    Konuyla alakalı bütün sorulara cevap verilmiş olduğunu gördüm; hâzâ min fadlı Rabbî. Cevabı verilmemiş bir soru kalmadığından 6. bir yazıya lüzum yok. Cemaat içinden 10’da 1-2 nisbetinde tenkit olmakla birlikte 10’da 8-9 destek ve tasvibe mazhar oldu yazımız. Tenkidlerin ortak yönü, “Bu nazik zamanda…”??? Cemaat tenkidi yaptığımız ithamını inatla sürdürenler için ise …sükût. Yazımda 3. Grup diye tasnif ettiğim Muhibbân zâviyesinden ise durum şudur: Sadece 2 kişi, sadeleştirme teşebbüsünün hatâ olduğunu kabul etti. Diğerleri ısrarcı. Hakaret eden, ağzını bozan da var tabi. Gülen’i mehdî kabul edip fakiri hatadan dönmeye çağıran hanım kardeşimize ne diyeyim? İyi uykular! Fî emânillah! Temmet.

  • Realite Çelik

    19.9.2024 15:10:48

    Bizzat şahidim o düşüncede olanlara şöyle ki :yanlarına gelenlere, veyahut tesadüf ettiklerinde Risale-i Nur'u değil, malum şahsı (Fetullah hocayı) ve onun camiasının propogandasını yapıyorlardı hem de Yeni Asya cemaati içinde ve bu cemaat adıyla... Bana da bu sâdeleştirmenin masumiyetini anlatıp etki altında bırakmak ve sâdeleştirmenin bir ihtiyaçtan doğduğunu, yapanların ise samimiyetinden bahsetmeye başladılar, Toplamda yapmış olduğumuz 5 dakikalık fikir teatisinden sonra bu mevzuyu Yeni Asya’nın fedakâr ve cefakar mensupları yanında hiç açmaz oldular... Zira planlarının ifşasından çekindiler... Allah iz'an feraset ve olup bitenlerden ders almayı nasip etsin...

  • Eda Gül Beyaz

    19.9.2024 14:15:57

    Allah razı olsun Nahit hocam. Gözlere sokacak kadar kuvvetli delillerle meseleyi vuzuha kavuşturmuşsunuz. Sadeleştiren, sadeleştirme kapısını açan, sadeleştiren eserleri yayanlar iyi niyetli değiller. Nurların kıymetini düşürmeye çalışan sahtekarlardır. Bu durumu bu yazı isbat etmiş. Elinize sağlık.

  • Erhan

    19.9.2024 13:24:46

    Sadeleştirilmiş risale ile gençlere ulaşılıyor olabilir. Gençlere adalet duygusu, hakkaniyet duygusu, işin ehline verilmesi, özgürlük, demokrasi gibi evrensel kurallar öğretiliyor olabilir. Sonuçta risaleler yayılıyor. Alkışlanacak bir hizmet değil midir bu yapılan?

  • Necati

    19.9.2024 13:19:33

    İstanbul’da malûm itiraz hâdisesi îmâ ediyor ki ileride, meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofîmeşrebler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirdlerine karşı kendi meşreblerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hâdiselerin vukuunda bizlere, itidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir. https://risale.de/kastamonu-lahikasi/115#5

  • Necati

    19.9.2024 13:18:05

    Bu sırra binaen وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِ 224 ’deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen ve avâm-ı mü’minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un erkânlarının haksız itirazlara karşı haklı fakat zararlı hiddetlerinden kurtarmak lüzumuna binaen ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husumetten istifade ederek, birinin silâhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp, ikisini de yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur Şakirdleri bu mezkûr dört esasa binaen muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için musalâhakârâne, medâr-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir. https://risale.de/kastamonu-lahikasi/115#4

  • yılmaz

    19.9.2024 12:39:29

    yıllar sonra çıkan sarı kitaplarda görülen miraç-merdiven gibi çevirilerin ne kadar tehlikeli olabileceğini görmüş olduk ki, zaten Üstad hz.lerininde buna rızası olmadığını kırmızı kitaplardan okuyoruz. sözün kısası; Nur talebesiyim diyen kırmızı kitapları okur ve okutur. başka hizmetin erleri Risale-i Nur okumak isterlerse kitaplar meydandadır. Sadeleştirilmişini okumak isterlerse, hem Üstadın rızasının olmadığını, hem mananın değiştiğini, hem nur talebelerini incittiklerini, hemde bir yanlışta ısrar ettiklerini bilsinler..

  • yılmaz

    19.9.2024 12:39:25

    Risale-i Nur'un bir hakikat deryası olduğunu birinci olmazsa da geldiği ikinci derste kesinlikle anlar. okudukça nasıl bir hazineyle muhatap olduğunu daha da iyi anlar. bende öyle olmuştu.. keşke sadeleştirilmişi olsa da daha iyi anlasam demiştim. ama okumayı terk etmedim. hazine bu terkedilir mi?.Derslere düzenli devam edince anlamıyorum konusu anlamsızlaşıyor. okudukça kelimelerin sadeleştirilmesinin anlamsızlığına gereksizliğine kanaat getirdim. çünkü mana sakatlaşıyordu.

  • Nahit Topaloğlu

    19.9.2024 11:38:37

    Murat kardeşim, Yel değirmeni!

  • Nahit Topaloğlu

    19.9.2024 11:37:46

    Salih Baş, sorunun cevabı bugünkü yazımda verilmişti; Üstadın ağzından hem de. Okuduğunu anlayamıyorsanız ben ne yapayım!

  • Lale

    19.9.2024 10:53:00

    Yazı dizinizi takip ettim. Allah razı olsun hocam. Muhibbanlara bir şey anlatmaya uğraşmasanız daha iyi olur. Tek merkezden emir alan, aklını kullanmayan, bireysel kanaat ve değerlerinin cemaatleri tarafından bir önemi olmayan bir güruhtan bahsediyoruz. Daha kendi cürümlerini kabullenmiyorlar. Soru çalarak hizmet mi olurmuş. Kataloglardan evlilik mi okurmuş. Böyle bir yapıyı "nurcu" diye muhatap almak dahi gereksiz. Bunlar kendine menkul bir yapıdır. Nurcu değillerdir. Nurcu "nurları" kendi eseri bilir. Selam ve dua ile.

  • Halime

    19.9.2024 10:40:27

    Sadeleştirildiyse bunun bir ulvi sebebi olmalı. Siz bu noktayı ısrarla gözden kaçırıyorsunuz. Hoca Efendi sait nursinin gelecek dediği mehdi midir değil midir. Öyle ise onun işlerini kolaylaştırmak yerine engel çıkaranlar hesap ödemeye razı olmalı. Bu konuyu bir daha düşünün ve hatanızdan geri dönün sayın nahit bey.

  • Murat

    19.9.2024 09:28:05

    Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Sadelestirip okuyanda ne deist ne ateist nede kafir olmaz. Imanı artıp ahlaki güzelleşir. Keşke genci yaşlısı aslını okumasa da en az bir kere sadeleştirilmişini okusa ne zarar edecek. Okuyanlar içinden de şimdiye kadar kimseden zarar gelmemiş. Bi rahat bırakın insanlar okusun. Yeterki faydalı şeyler okusun. Ben kırmızısını okuyayım o sarısinı okusun. Inşaallah kırmızıda nasip olur. Sallama deyip mevzuyu kimse dallandırmasın. Herkez kendi okuduğuna bakıp anlamaya çalışıp hayatına tatbik etmeye çalışsın.

  • Müjdat Bayar

    19.9.2024 08:38:42

    Üstadın rızası yoksa mesele kapanmıştır.

  • Nimet

    19.9.2024 06:34:40

    Risale -i Nur'u aşkla şevkle okuyunca anlamamak mümkün değil . Niyetleri anlamak değil tahrif etmek.Ama akıllanmadıkları ortada.Kendi elleriyle sadeleştirdikleri kitapları yaktılar attılar.Kitao fuarına gelen bir aile vardı . Bırakın risaleler seccadeleri tesbihleri bile atmışlar.Bunlar değişmedi ,değişmez.Biz içimize giren sözümona mağdur denilen fitne çıkaranlara dikkat edelim.Allah razı olsun yazılarınız bitmeyen bir tehlikeyi göz önüne koydu.

  • Salih baş

    19.9.2024 06:34:05

    Nahit Topaloğlu risalelerin gençlere nasıl ulaştırılacağını da nasıl anlamaları sağlanacak bunu da söyleseydiniz

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı