"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahrarlık ve hürriyetin Rafızileri

Ahmet BATTAL
19 Eylül 2024, Perşembe
Son haftalarda ahlak, hukuk, istibdat, hürriyet ve ideolojiler hakkında yazdığımız bazı yazılarda liberalizmden de bahsettik.

Bazı okuyucularımız liberalizm ile komünizm arasında bir ilişki olup olmadığını sordular. Bildiğimiz kadarını yazacağız.

Komünizm aslında bir “komünal hayat özlemini gerçekleştirme” ideolojisidir. 

Bu günkü anlamıyla ve orta çağdaki anlamıyla devletin olmadığı/bilinmediği çok eski dönemlerde, insanlar, komünler yani büyük aileler/sülaleler halinde yaşıyorlar ve “hep birlikte avlanıp hep birlikte eğleniyorlar”dı. 

Komünist antropologlara göre, o insanlar, kollektif bilinç içinde yer tutan sınırlı hürriyetlerle yetiniyorlardı, özel mülkiyeti ve “benim …im” duygusunu bilmiyorlardı. 

Karl Marks ve takipçileri, devletsiz toplumun (komünal hayatın) yeniden mümkün olabileceğini ve mülkiyet dengesizliğinden kaynaklanan ve kendisini bilhassa sanayi devrimi sürecinde gösteren eşitsizliklerin ve zulümlerin böylece ortadan kaldırılabileceğini düşündüler. 

Bunun için insanların tektipleştirileceği bir devrim sürecini ve devletin kendi kendisini feshederek buharlaşabileceği bir yapısal dönüşümü tahayyül ve tasavvur ettiler. 

Devletin yok olabilmesi için de öncelikle “zengin yutturmacası” dedikleri demokrasinin yıkılması ve proletarya diktatörlüğünün kurulması, devletin işçi sınıfının eline geçmesi ve üretim araçlarının da devletleşmesi gerekiyordu. 

Bütün dünyada devletler birbirine bakarak birer ikişer bu “güzel ve adil” sisteme geçecek, “komünist enternasyonal” ortaya çıkacak ve sonra kısa bir zamanda devletsiz toplum modeline kendiliğinden geçilecekti. 

Ancak bu hayalin gerçeklemesinin denendiği ülkelerin hiç birinde işler böyle yürümedi. Devlet yok olmadığı gibi kendisinden başka her şeyi de adeta yok etti. Büyüdü, hantallaştı. Özel mülkiyeti ve hürriyeti yuttu. Fazilet müsabakasını imha etti. Cilalı boya döküldü, foya meydana çıktı.

Böylece komünizmin teorisi de pratiği de çöktü. 

Ancak o devletlerin çoğunda komünizm totaliter rejimlere dönüşerek sürüyor. 

Avrupa’da yeşeren sosyal demokrasi ise ihtimallerden bir ihtimal olarak halen hayatta ve çeşitli renkleri ve tonları ile uygulamada.

Hürriyetperverler de denilen liberallere gelince.

Bilhassa pür liberaller denilen grubun ana fikri şu: En iyi ve en özgür toplum devletsiz toplumdur. Zira devlet insanın hürriyetini sınırlayan ve hatta gasp eden asıl aygıttır. 

Liberallerin büyük çoğunluğu devletsiz toplumun –artık- mümkün olmadığını ve dolayısıyla devletin olabildiğince küçültülmüş ve sınırlandırılmış olduğu ve buna karşılık sivil toplumun ve demokrasinin güçlendiği bir toplum modelini hedeflemek gerektiğini savunuyor. 

Buna karşılık bazı liberaller devletsiz toplumun mümkün olduğunu savunmaya devam ediyor. 

İşte bu ikinci tür liberaller devletsiz toplum hedefi ve ideali yönünden komünistlerle benzer durumdalar. Fark sadece devletsiz toplum modeline ulaşma usulünde ve aşamalarında. 

Aslında Bediüzzaman da bu iki aşırı ucu tarif ediyor. Şöyle: 

“Risale-i Nur’un siyasetle alâkası yoktur. Fakat, küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdad-ı mutlakı, esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti ve âsâyişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder.”

Ateizmin yaygınlaştığı bir toplum, ya pür liberallerin yolundan giderek hürriyetin Rafızilerinin emrine girer ve anarşiye düşer ya da hakbilmez müstebit ve ateist yöneticilerin yumruğu altında ezilir. 

Konuyla ilgili olarak Nuri Çakır’ın Köprü Dergisinde yayınlanmış olan “Otorite, Nereye kadar? Ya da Arş ileri marş ileri an-arşileri” başlıklı -kolay okunan- ilginç yazısına da bakılabilir. Linki: 

https://www.koprudergisi.com/bahar-2006/otorite-nereye-kadar-ya-da-mars-ileri-ars-ileri-an-arsileri/

Bir de bu ideolojiler hakkında dileyenler Tanıl Bora’nın “Cereyanlar (Türkiye’de siyasi ideolojiler), İletişim-2016” adlı, atıflı-delilli, akademik ve oldukça hacimli kitabına bakabilir. 

Okunma Sayısı: 1834
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yunus

    19.9.2024 10:47:39

    Liberal bir ekonomi olduğu için şirketler alıp başını gidiyor. Kim dur diyeyeck bunlara? Devlet karışamaz eğer liberal bir devletse.

  • Yunus

    19.9.2024 10:46:46

    Liberalizm iyi mi kötü mü?

  • Mehmet Yüksel

    19.9.2024 08:15:14

    Ekonomik anlamda liberalizm ve kominizm farklı ama dini yönden ikisi de aynı .sanatta ,eserde yaratıcıyı görmüyor.tabiata ,tesadüfe ,kendi kendine gibi zırvalara havale ediyor.avrupadaki ders kitaplarında da Allaha yer verilmiyor.bizdeki gibi

  • A. AYDIN

    19.9.2024 05:34:29

    Üstadın o sözüne ne kadar güzel bir izah olmuş! Böyle düşünmemiştik. Allah razı olsun Hocam. 🤲

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı