"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Van ve Isparta Medreseleri

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
26 Aralık 2021, Pazar
Bediüzzaman Hazretleri iman dâvâsına dair bazı hususiyetleri dillendirirken, Risale-i Nurlar’ın mahiyetini nazarlara verir.

Bediüzzaman Hazretleri’nin Eski Said’den Yeni Said’e geçiş devrelerinin tezahür ettiği süreç içinde; Van’a teşrif ederek, Van medreseleri şahsında bilumum şarktaki medreselerde okutulan ilim tarzına dair yaptığı değerlendirmeler dikkat çekici olmuştur.

ESKİ SAİD’TEN YENİ SAİD’E

Van’da harb öncesi talebe okuttuğu Van-Horhor Medresesi ile Nurlar’ın ilk zuhur ettiği mekân olan “Isparta medresesi” mülâhazasını (Lem’alar, 13 Rica) dile getirir ve der ki: “Lillahilhamd, hem vefat eden Van Medresesi’ni Isparta Medresesi’yle ihya edip, oradaki ahbapları dahi, daha çok daha kıymettar talebeler ve ahbablarla manen ihya etti… Îmân noktasında, ahbabsızlıktan gelen elîmâne bir hüzün değil, belki başka güzel bir yerde görüşmek üzere ayrılmaktan gelen, lezîzâne bir hüzün veren bir tazelenmektir.” (Lem’alar, s. 552)

VEFAT EDEN VAN MEDRESESİ

Bediüzzaman Hazretleri, Eski Said devresinde ihya halinde olan “Van Medresesi” olarak tasvir ettiği, şarktaki eski medrese usûlü ile imana hizmeti serencamının, bir bütün olarak adlandırdığı Medresetü’z-zehra’nın Risale-i Nurlar’ın zuhuru ile devam edeceğinin işaretini vermektedir. 

Risale-i Nurlar’la  iman hareketinin kucaklayıcı ve  yeni yüzü, din ve fen ilimlerinin mezci sonucu devam edeceğini ifade buyurarak şu değerlendirmeyi izhar etmiştir:

MEDRESEMİN MEZAR TAŞI

“Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezar taşı (Van Kalesi’ne işarettir) denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan (Sizi tebrik ederiz) sadâsını işiteceksiniz... Şu zamanın memesinden bizimle süt emmeyen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakîkatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar şu kitabın (Risale-i Nur’a işarettir) hakaikını hayal tevehhüm etsinler. Zîra, ben biliyorum ki; şu kitabın mesaili, hakîkat olarak sizde tahakkuk edecektir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 75)

Bediüzzaman Hazretleri’nin yapmış olduğu bu çağrı iman hizmetini götüren ve “yeni hal” olarak tasvip buyurduğu iman hizmetine dair hususiyetini aralarken, çok uzun zaman geçmesine rağmen, bölgedeki ehl-i ilim ve ehl-i medrese mensupları da tasvib ederek Bediüzzaman Hazretleri’ni haklı çıkarmışlardır.

BİR MEDRESE HOCASININ DEĞERLENDİRMESİ

Şark’taki medrese hocalarının, Bediüzzaman ve eserleriyle alâkalı yaptıkları manidar değerlendirmelerin sahiplerinden birisi de, Nusaybin’de mûkim muhterem Mustafa Tayfur Hocaefendi idi. 

İsteğimiz üzerine şöyle bir değerlendirme yapmıştı:

“Aziz kardeşim! Benim adım Mustafa Tayfur. 1938’de Batman’ın Gercüş ilcesine bağlı Çardaklı Köyü’nde dünyaya geldim. İlk tahsilimi 12 yaşında çevre köylerde yaptım. 14 yaşımdan tâ 18 yaşında askere gidinceye kadar 4 sene Suriye’de medrese tahsili yaptım. Askerliğimi yaptıktan sonra Türkiye’de medrese tahsilime devam ettim. Yaklaşık 14 yıl süren medrese tahsilim müddetince; sırasıyla Sarf, Nahv, Mantık, Tefsir, Şeriat, Hadis okudum. Daha sonra dört mezhebe göre karşılaştırmalı Fıkıh okudum. Risâle-i Nurla 1967 yılında tanıştım. 14 yıl boyunca medresede öğretilen hemen hemen bütün ulûma vakıf olmama rağmen Risâle-i Nurlar’la tanışıp, Nurlar’ı okuyunca ne kadar cahil ve yetersiz olduğumu anlamıştım. 

Risâle-i Nurla tanışmadan evvel okuduğum ilimlerin verdiği izzetle enaniyet derelerinde at koşturuyorduk. Allah’a sonsuz şükür ki, Risâle-i Nurlar’ı okudum ve çok istifade ettim. 14 yıllık Arapça tahsilimden aldığım feyiz ve iman Nurlar’ını, Risâle-i Nurlar’da çok daha kısa bir sürede ve daha fazlasıyla elde ettim. Bilfiil yaşayarak anladığım şu ki; Risâle-i Nurlar’ı okumayan ne kadar âlim dahi olsa cahildir.” 

ŞARK MEDRESELERİNDEN ISPARTA MEDRESELERİNE

Bediüzzaman Hazretleri’nin “Van Medresesi” olarak telâkki ettiği hususun şarktaki ilim yuvaları olan medreselerin, şahsa endeksli hizmet tarzlarının yerine, “Isparta Medresesi” şahs-ı manevî esasıyla daha ehl-i tahkik bir tarzla imana ve Kur’ân’a hizmet edileceği gerçeğini değerlendirerek, buna da Nur Risaleleri’nin mazhar olduğunu buyuruyor. Bediüzzaman Hazretleri işte bu aşamada “Van Medresesi” telâkkisi ile eski medreselerin, kendi tabiriyle “Eski hal muhal, ya yeni hal veya izmihal” değerlendirmesi içinde; “Isparta Medresesi” anlayışını ikame eden yeni bir anlayışla Risale-i Nurlar’ın imana hizmette yeni tarzının olacağına işaret etmiştir.

ESKİ SAİD DEVRESİNDEN YENİ SAİD’E GEÇİŞ DEVRESİ..

Bediüzzaman Hazretleri bu aşamalarda, hayatının henüz Eski Said döneminden Yeni Said dönemine geçiş süreci içinde olmuştur. Van’da harb öncesi talebe okuttuğu Horhor Medresesi ile Isparta Medresesi mülâhazasını (Lem’alar, 13. Rica) dile getirir ve der ki: 

“Lillahilhamd hem vefat eden Van Medresesi’ni Isparta medresesi’yle ihya edip, oradaki ahbapları daha çok daha kıymettar talebeler ve ahbablarla manen ihya etti… Îmân noktasında, ahbabsızlıktan gelen elîmâne bir hüzün değil, belki başka güzel bir yerde görüşmek üzere ayrılmaktan gelen, lezîzâne bir hüzün veren bir tazelenmektir.” (Lem’alar, s. 552)

Van ve Isparta Medreseleri’yle alâkalı yapılan bu değerlendirmenin ardısıra, Bediüzzaman’ın Eski Said dönemi ile Yeni Said dönemine dair yani Van Medresesesi ile Isparta Medresesinde talebeleri hakkında da  bazı bilgiler arz ettikten sonra, Risale-i Nurlar’la imana hizmet babında bir değerlendirme içinde bulunacağız.

ESKİ SAİD’İN TALEBELERİ

“Van Medresesi” ifadesinde ve şahsında şekillenen Eski Said dönemi, şark medreselerindeki imana hizmet tarzı içinde olan talebelerinin vasıflarını, Bediüzzaman’ın ifadesinde şöyle şekillenmektedir:

“Eski Said’in talebeleri üstadlarıyla şiddet-i alâkaları fedailik derecesine geldiğinden Van, Bitlis tarafında Ermeni komitesi, Taşnak fedaileri çok faaliyette bulunmasıyla Eski Said onlara karşı duruyordu, bir derece susturuyordu. Kendi talebelerine mavzer tüfekleri bulup medresesi bir vakit asker kışlası gibi silâhlar, kitaplarla beraber bulunduğu vakit, bir asker feriki geldi, gördü, dedi: ‘Bu medrese değil, kışladır.’ Bitlis hadisesi münasebetiyle evhama düştü, emretti: ‘Onun silâhlarını alınız.’ Bizden ellerine geçen on beş mavzerimizi aldılar. Bir iki ay sonra Harb-i Umumî patladı. Ben tüfeklerimi geri aldım. Her ne ise…” (Şuâlar, s. 821)

Okunma Sayısı: 13205
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    26.12.2021 15:27:54

    Allah razı olsun terkipli vazıh bir inceleme.

  • Ali R. Yardimoglu

    26.12.2021 08:42:00

    Son 20 senenin zararları öyle dehşetli ki, ne Diyanet' in telif basımı, ne Ayasofya' nın ikamesi, o yaralara denk gelemez, tiryak olamaz; inşirah "başkadadır"

  • Kenan

    26.12.2021 07:10:12

    Iktidarın nurculara şirin gözükmek için bes on sene evvel Van Kalesinde ve Erek dağında yaptığı göstermelik düzenlemelere simdi gidin bir bakın... özellikle Horhor medresesi camiinin - bakımsızlıktan- ikinci kere Rus işgaline uğramış olduğunu sanacaksınız Ah safdil Nurcular.!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı