"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Emirdağ’da zulmün zirve halleri

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
20 Aralık 2021, Pazartesi
Bediüzzaman Hazretleri’ne hayatta iken edilen zulmün kilit noktalarından birisi de Afyon’a bağlı Emirdağ ilçesi olarak seçilmişti.

Denizli hapsi akabinde sürgün olarak gönderildikten sonra, orada akla hayale gelmez haksızlıklara maruz bırakılmıştı.

Onun Emirdağ serencamına bir nazar gezdirerek edindiğimiz bilgileri aktaracağız...

EMİRDAĞ ARAŞTIRMALARI...

Bir öğretmen arkadaşımızın vasıtasıyla Eskişehir’e, oradan da Afyon’a varmıştık. Bediüzzaman Hazretleri’nin Afyon’da yargılandığı mahkeme salonunu ziyaretimiz sonrasında Emirdağı’na gitmek üzere bir akşam karanlığında yola revan olmuştuk. Karlı bir kış günüydü. Kış soğuklarının hüküm sürdüğü bir vakitte gece yarısına doğru Emirdağ’a vasıl olmuştuk.

Çok soğuk bir yerdi Emirdağ... Ocak ayının zemheri soğukları hükmediyordu. Merkez Camii İmamı Ahmet Hoca bize yardımcı oldu. Sabah erken vakitte; Emirdağı’na ait şehir mezaristanında, Ceylan Çalışkan’ın ve diğer Nur Talebelerinin mezarlarını ziyaret ederek, araştırmalarımıza başladık.

DENİZLİ’DEN EMİRDAĞI’NA SÜRGÜN...

Bediüzzaman Hazretleri’ne 20 Eylül 1943 ila 15 Haziran 1944 tarihleri arasında mahkûmiyet kararı dahi verilmeden Denizli hapsinde dokuz ay hapis hayatı yaşatılır. 

Denizli hapsinden (1944 Haziran) tahliyesinin akabinde iki buçuk ay burada Şehir Palas Oteli’nde ikametten sonra, 1 Ağustos 1944 günü Emirdağ’a sürgün edilmiştir.

Denizli hapsi akabinde Bediüzzaman’a hasret ve iştiyak içinde talebe olan Denizli Nur kahramanlarından; âlim, şair ve muallim Hasan Feyzi Yüreğil Bediüzzaman’ın Emirdağ çilesini şöyle ifade eder: “Ah… O Emirdağı... Biz onun nasıl bir dağ olduğunu hâlâ anlayamadık. Ondaki esrarı hâlâ çözemedik. O dağ hakikaten Emirdağı mı? Yoksa esirdağı mı? O dağ bize bir dağ oldu. O dağın vurduğu dağ yine bizi dağladı. Onun dağı bizi yaktı, kavurdu. O dağ bizim bir dağımız üzerine binlerle dağ vurup, hepimizi dağdar-ı hüzün ve elem etti. (Siracünnur, s. 255, YAN)

Denizli’den Emirdağı’na sürgün edilen Bediüzzaman Hazretleri’nin, buraya teşrifinde birinci Emirdağ hayatı olarak geçen süre üç yıldır. Üstad’a çoğu zorluk bu süreçte yaşatılmış.

EMİRDAĞI, ÇALIŞKANLAR HANEDANI...

Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağı’na ilk teşrifleri, elleri kelepçeli ve büyük bir zulme maruz kaldığı halde iken; ona ilk sahip çıkan Çalışkanlar hanedanı olmuştur. Mehmet Çalışkan ve diğer aile fertlerinin tamamı Bediüzzaman’ı sahiplenmişlerdir. Biz Emirdağ ziyaretimizde; Çalışkanlar hanedanından olup, bir müddet Üstad’ın şoförlüğünü de yapan Mahmut Çalışkan’ı evinde ziyaret ederek onun hatıralarını dinlemiştik.

Daha sonra, Merkez Camii imamı Ahmet Hoca’nın babası Bahri Amcayı evinde ziyaret ederek onun Üstad’la ilgili hatıralarını dinledik. Sonra da; Emirdağı’nda Üstad’a uzun süre hizmette bulunan Urfalı, Ahmet Urfalı’yı evinde ziyaret ederek hatıralarını aldık.

Bediüzzaman Hazretleri’ne Emirdağ’da talebe olan ve ona dost olan birçok insanın Bediüzzaman Hazretleri’ne yapılan zulümlerle ve tacizlerle alâkalı anlattıkları hatıraları hep aynı noktada birleşiyor. Zulüm ve bed muamele.

BEDİÜZZAMAN’IN KENDİ DİLİNDEN...

Bediüzzaman Hazretleri kendisine yapılan zulümler şöyle anlatıyor: “Otuz sene evvel Dârü’l-Hikmette âza iken birgün arkadaşımızdan ve Dârü’l-Hikmet âzâsından Seyyid Sâdeddin Paşa dedi ki: “Katî bir vâsıta ile haber aldım; kökü ecnebîde ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi senin bir eserini okumuş, demişler ki, `Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi, yani zındıkayı (dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız’ diye, senin îdâmına hükmetmişler; kendini muhâfaza et.” Ben de, “Tevekkeltü Alellah, ecel birdir, tegayyür etmez” dedim.

İşte bu komite, otuz sene, belki kırk seneden beri hem tevessül etti, hem benimle mücâdelede herbir desîseyi istimâl etti. İki defa imhâ için hapse ve on bir defa da beni zehirlemeye çalışmışlar. En son dehşetli plânları, sâbık dahiliye vekilini ve Afyon’un sâbık vâlisini ve Emirdağ’ının sâbık kaymakam vekilini aleyhime sevk etmeleriyle, resmî hükûmetin nüfûzunu bütün şiddetiyle aleyhimde istimâl etmeleridir. Benim gibi zayıf, ihtiyar, merdumgiriz, fakir, garip, hizmete çok muhtaç bir bîçareye o üç resmî memurlar, aleyhimde öyle bir propaganda yapmış ve herkesteki korku o dereceye varmış ki, bir memur bana selâm etse, haber aldıkları vakit değiştirdikleri için, casusluktan başka hiçbir memur bana uğramadığını ve komşularımın da bâzıları korkularından hiç selâm etmediklerini gördüğüm halde, inâyet ve hıfz-ı İlâhî bana bir sabır ve tahammül verdi. Emsâlsiz bu işkence ve bu tazyik beni onlara dehâlete mecbur etmedi.” (Tarihçe-i Hayat Altıncı Kısım: Emirdağ Hayatı)

Emirdağı hayatıyla alâkalı bir diğer mektup da şöyledir: “Kardeşlerim! Şimdi tebeyyün etti ki, beni karakola çağırmak, lüzumsuz bahanelerle beni hükümete celb etmekte maksat, ihanet ve halkın nazarında ehemmiyetsizliğim ve bana müttehem vaziyeti vermek içindi. Şimdi tahammülüm kalmadı. Mümkün oldukça oraya beni çağırmamak lâzımdır. Ceza hakimini görünüz. Bana bir dâvâ vekili tarzında bir adamı bulunuz; benim bedelime lüzum olsa karakola gitsin. Yirmi beş sene münzevî bir adam, böyle ihanetkâr insanlarla görüşmek, işkenceli bir azaptır. Ben, sekiz sene Kastamonu da, birtek defa valinin ısrarıyla yanına ve iki defa da polishaneye gittim. Burada sebepsiz on defadan geçti. Ben daha gidemem. Hem doktordan bir rapor alınız. Yoksa bu şehre maddî ve manevî zarardır.” (Emirdağ Lâhikası Emirdağı Zabıtası İle Bir Hasb-i Haldir)

Bediüzzaman Hazretleri’ne yapılan zulümlere ve bed muamelere karşı büyük bir ihtiyat, sabır ve dayanma gücü gösteren Bediüzzaman Hazretleri’nin bu tutumunun ve davranışının altında “hakta sabır” gerçeği yatmaktadır.

Bütün bu zulümlere karşı müsbet hareketi yeğleyen Bediüzzaman Hazretleri; yapılanlara karşı uyarı vazifesini de yaparak, zulüm ile abad olanları gerçek hak ve adalet sahibi yüce Mevlâ’ya havale etmiştir. 

Bediüzzaman Hazretleri, son olarak haksızlığı hak iddia edenlere karşı şöyle demiştir:

“İşte böyle vaziyette bir adam, Cenab-ı Hak’tan başka kime müracaat eder? Hâkim, kendi müdde-i olsa elbette ona şekva edilmez. Gel sen söyle, bu hale ne diyeceğiz? Sen ne dersen de. Ben derim ki: Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Münafık kâfirden eşeddir. Onun için kâfir Rus’un bana çektirmediğini çektiriyorlar.

Okunma Sayısı: 12700
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmet

    20.12.2021 21:12:50

    Üstad mahkeme ve karakolu kastederek; "Ben daha gidemem. Hem doktordan bir rapor alınız. Yoksa bu şehre maddî ve manevî zarardır.” Sözündeki BU ŞEHRE MADDİ MANEVİ ZARARDIR derken neyi kastediyor?

  • Ali

    20.12.2021 13:27:46

    "birinci Emirdağ hayatı olarak geçen süre üç yıldır" 1 Ağustos 1944 - 18 Ocak 1948= 1265 gün eder. O halde; Birinci Emirdağ Hayatı tastamam; 3 yıl 150 gündür müdürüm..

  • Mehmet Kuloğlu

    20.12.2021 09:46:01

    Memleketimde zulüm ile abad olanları gerçek hak ve adalet sahibi yüce Mevlâ’ya bende havale ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı