“Mesleğimiz haliliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise; en yakın dost, en fedakâr arkadaş, ve en takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üssü’l-esası, samimi ihlastır.”1
On beş günde bir okunması tavsiye edilen İhlas Risalesi’nin bu önemli paragrafındaki “haliliye” ve “hıllet” kavramları, meslek ve meşrep düsturları olarak karşımıza çıkar.
Haliliye mesleği; Hz. İbrahim’in (as) halilullah, yani Allah dostu olmasına izafeten onun yolundan ve peşinden gidenlerin süluk ettikleri bir yol, bir caddedir. Aslında “Halilî” olmak “İbrahimî” olmak demektir. Hz. İbrahim (as) tabii ki Ulü’l-Azm bir peygamber olarak küllî faziletlerle teçhiz edilmiş olduğu gibi Allah’ın dostu olmak gibi farklı bir rüçhaniyete de mazhar olmuştur. Bu halilullahlık vasfı, hayatında geçirdiği çok önemli hadiselerle teyid edilmiştir. Onlardan en önemlisi, Nemrut onu ateşe atacağı zaman yardım teklifinde bulunan meleklere verdiği cevapta, “Dost ile dostun arasına girmeyin. Rabbim ne dilerse ben ona razıyım; kurtarır ise lütfundandır. Eğer yakar ise kusurumdandır. Sabredici olurum inşallah”2 diyerek mukabelede bulunmuştur. Mancınığa konulup ateşe atılırken de Hz. İbrahim (as) mealen, ”Allah bize yeter, o ne güzel vekildir.”3 diyerek kimseden bir şey beklememiş, dostunu vekil tayin etmiştir.
Şefkat noktasında da İbrahim (as) kendisini ateşe atanlara bile şefkatini ve merhametini esirgemeyerek Allah’a yalvarırken beddua etmek yerine: “Ya Rabbi! Kim bana uyarsa bendendir. Kim de karşı gelirse şüphesiz sen onların rabbisin, Gafur ve Rahîmsin”4 diye af ve rahmet dileğini eksik etmiyor ve şefkatini gösteriyordu.
“Risale-i Nur’un mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkat olduğu cihetle Hazret-i İbrahim’in (as) hususi meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmek sırrıyla...”5 ifadesinden anladığımız gibi Hz. İbrahim’in hususi meşrebi, Bediüzzaman’ın hıllet üzerinde temerküz eden meşrebi ile örtüşmektedir.
“Hıllet” tanımı içindeki ‘en yakın dost’tan ne anlamalıyız? Eğer siz bir derdinizi veya sevincinizi, zaman mefhumu olmaksızın ihtiyaç duyduğunuz bir anda paylaştığınızda; hiçbir şekilde zarar görme endişesi taşımadan ve farklı olaylarda görüp aynı sonucu almışsanız en yakın dostunuzu bulmuşsunuz demektir.
‘En fedakar arkadaş’ ise; birlikte yola çıktığınız, bir amaca doğru yürüdüğünüz sıradaki zorlukları birlikte yaşadığınız insandan en büyük beklentiniz onun sizin için yapabileceklerinin sınırıdır. Bu sınır, kendini feda etme boyutuna ulaşınca fedakâr arkadaşa ulaşmışsınız demektir.
‘En takdir edici yoldaş’ dediğimizde; birbirlerinin hizmetine ihtiyaç duyan ve ekip halindeki çalışmalarda ekipten birilerinin yaptığı başarılı, verimli ve gayretli bir faaliyeti, kıskanma ve gıpta hissiyatına kapılmadan sahiplenebilme fazileti kazandıran birlikteliklerdir. Takdir etmek, tebrik etmek, teşekkür etmek zordur.
Hılletin dördüncü ayağı olan ‘en civanmert kardeş’ ise; gönlü yüce, mert, cömert, asil manaları ile anlatılabilen, daire içinde sıkça rastladığımız, kardeşliğini civanmertlikle birleştiren kişilerdir.
Hılletin bu dört unsuru bir bütün olup, bunların tümünü kazanmaya çalışmak hedefimiz olmalıdır. Samimi ihlas ise hıllet meşrebinin olmazsa olmazıdır.
Dipnotlar:
1) Lem’alar, s.278., 2) Buhari tefsiri, 3/13., 3) Âl-i İmran, 3/173., 4) İbrahim Suresi, 14/36., 5) Şualar, s.723