La Boetie, 1 Kasım 1530’da Fransa’nın küçük bir kenti olan Sarlat’da doğmuş, 20 yaşında bir üniversite öğrencisi iken 1550 yılında iktidar ve halk arasındaki ilişkileri, dönemin hakim yönetim sistemi olan monarşinin zorbalık ve zulme dayanan uygulamalarını “Gönüllü Kölelik Üzerine Söylev” adlı küçük ama etkili eserinde irdelemiş bir hukukçu ve bürokrattır.
Yaşadığı çağ itibariyle imparatorların, kralların ve prenslerin hüküm sürdüğü 16. Yüzyıl Ortaçağ Avrupası’nda monarşi ve istibdatın insan tabiatına ve yaratılışına uygun bir rejim olmadığını ileri sürerek monarşiyi besleyen toplumsal dinamikleri anlamaya çalışmış ve istibdata şiddetle karşı çıkarak halkları kendi hukuklarına sahip çıkmaya çağırmıştır. Bu yaklaşımı ile Bediüzzaman’nın ”Evet Hürriyet-i şer’iye Cenabı Hak’kın Rahman ve Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır”1 ifadesi ile Allah’ın bize bahşettiği yaşama hakkı gibi hürriyetin de bir hak olduğunu, hukuk ve adalet dışında hiçbir şekilde tahdit edilemiyeceğini, ayrıca “Hürriyetimiz tevem(ikiz) olarak bizimle doğmuş.”2 ifadelerinden yola çıkarak özgürlük ve insanlığın ayrılmaz bir ikili olduğunu ortaya koyduğu görüşe paralellik arz etmektedir.
La Boetie hürriyetin insanlar için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için vahşi hayvanlar aleminden misaller verir. “Eğer insanlar fazla sağır olmasaydılar, hayvanların onlara ‘yaşasın özgürlük’ diye haykırdıklarını duyarlardı. Hayvanların birçoğu yakalandıkları anda hemen ölür. Örneğin, balık sudan çıkar çıkmaz yaşamını yitirir. En büyüğünden en küçüğüne tüm hayvanlar yakalanınca tırnaklarıyla, boynuzlarıyla, ayaklarıyla, gagalarıyla öylesine büyük bir direnç gösterirler ki, bu da kaybettikleri şeyin onlar için ne denli değerli olduğunu kanıtlar. Gücünün son damlasına kadar kendini savunup bir kurtuluş yolu göremeyen ve yakalanmak üzere olan bir filin dişlerini ağaçlara vurarak kırması, doğduğu gibi özgür kalma arzusunun onu düşünmeye sevk edip avcılarla pazarlık yapmaya yöneltmesinden ve eğer dişleri pahasına kurtulacaksa dişlerini özgürlüğünün fidyesi olarak vermesinden başka ne olabilir ki?“ diyen La Botie‘ye asırlar sonra Bediüzzaman ”Vakıa, şu biçare vahşi hayvanların bir lezzetleri varsa, o da hürriyetleridir.”3 diyerek ses verir.
La Boetie tarihte bir şekilde iktidar olmuş tüm müstebitlere teşmil edilebilecek şu soruyu sorarak gerekçeleri farklı da olsa toplumların gönüllü kölelik olgusuna vurgu yapmaktadır: “Benim burada üzerinde durmak istediğim sorun, bu kadar insanın, bu kadar köy, kent ve bu kadar ulusun nasıl olup da, erkini, yalnızca onların kendisine verdikleri güçten alan tek bir tirana katlanabilmeleridir. Eğer tirana katlanma arzuları olmasaydı, tiranın onlara zarar veren erki olmayacaktı; eğer ona karşı koymak yerine, onun verdiği acıyı sevmemiş olsalardı, tiranın onlara en ufak bir kötülük yapma olanağı olmayacaktı.”
Bu sözler “bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehli hamiyeti dahi müstebit yapar“ 4 tespitinin farklı bir ifadesidir.
Dipnotlar:
1- ESDE 355., 2- ESDE 237., 3- ESDE 238., 4- ESDE 213.