İlköğretim öğrencileri için, kalem, defter ve şekerleme tarzı hazırlanan hediyeleri sınıflarda birer birer dağıttık. Hem çocukları sevindirdik, hem de biz kendi yaptığımız yardımların ihtiyaç sahiplerine doğrudan ulaşmasından memnun olduk.
GEZİ: Nijerya Gezi Notları-2
Mehmet Cebe
Çocukları sevindirdik
Girdiğimiz her sınıf, bize ‘hoş geldin’ merasimi yaptılar. İlköğretim öğrencileri için, kalem, defter ve şekerleme tarzı hazırlanan hediyeleri sınıflarda birer birer dağıttık. Hem çocukları sevindirdik, hem de biz kendi yaptığımız yardımların ihtiyaç sahiplerine doğrudan ulaşmasından sevinmiş olduk.
Burada ilkokul çağındaki öğrenciler İstiklal Marşı’mızı öğrenmişler, sırayla birer kıtasını okudular. Kur’an öğrenen çocuklar da ezberlerindeki surelerden bize Kur’ân ziyafeti çektiler.
Öğlen vakti olduğundan, öğlen namazımızı okulun bahçesine serilen yer hasırlarının üzerinde, cemaatle bütün çocuklarla beraber eda ettik.
Okul ziyaretini bitirdikten sonra, hemen okulun yan binasında bulunan Cevat Aydın Darü’l Emin yetimhanesine geçtik. Kapıdan içeriye girdiğimiz gibi yetimhanenin çocukları üzerimize bir ordu gibi koşarak geldiler ve bizlere sarıldılar.
Kimisi bacaklarımıza, kimisi ellerimize, kimisi kollarımıza, bazıları da sırtımıza tırmanmaya çalıştı. Onlarla kucaklaştık. Çocukların tamamı babasız, bazıları da annesi olmayan yetim çocuklar. Baba hasretiyle bizlere sarıldılar. Bu hoşamedi karşılamasından sonra çocukların yatakhanelerini, yemekhanelerini ve ders gördükleri sınıfları ziyaret ettik. Okul idaresi, çocukların her türlü ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu yardımların çoğu Türkiye’den himmet sahibi zenginlerin yardımıyla ve az da olsa yerli kaynaklardan karşılanıyor.
Bulunduğumuz şehirde, merkezden uzak olan okulun ve yetimhanenin bulunduğu mahalle, elektrik ve su ihtiyacını, su kuyusundan ve elektrik panelleri yerleştirilmiş güneş enerjisinden karşılıyor. Devletin elektrik ve su hizmeti yetersiz. Okulun önüne okul idaresi tarafından herkese açık bir su kuyusu açılmış. Mahalle veya köy halkı, su ihtiyacını buradan bidonlara su doldurarak karşılıyor. Yardım için gittiğimiz bu mahallelerde yollar da perişan. Yollar delik deşik. Üç beş km’lik yolu, 1 saatten fazla sürede arabayla ancak geçebildik.
Gelir dağılımı çok bozuk
Nijerya, petrol zengini bir ülke fakat gelirin çoğu, küçük bir azınlık tarafından kullanılıyor. Gelir dağılımı çok bozuk. Orta sınıf diye bir sınıf göremedik, ya zengin var ya fakir. Ülke 1960’larda İngilizlerden bağımsızlığını kazanmış. Resmi dil İngilizce. Mahalli diller halk arasında konuşuluyor. 30-35 tane mahalli lisan konuşuluyormuş. Nüfusu 230 milyon civarında.
Müslüman nüfus %55-60 civarında olduğu kayıtlı. Burada toplu taşıma diye bir şey de göremedik.
Üç tekerlekli arabaları minibüs servisine çevirmişler, yollarda çokça bunlardan gördük. Bizdeki sarı taksiler gibi, orada üç tekerli sarı minibüslerde toplu taşıma (4-6 kişi taşıyor) işini görüyorlar. Ayrıca bolca motosiklet yollarda gözümüze çarptı. Ulaşım ve eşya taşıma işi bunlarla sağlanıyor.
Nüfus yoğunluğundan dolayı yol kenarları pazar yerlerine dönüşmüş. Yol kenarında derme çatma yapılmış çadır veya dükkanlarda her türlü eşya satılıyor.
İnsanlar alışveriş için rızık peşinde sağa sola koşuşturuyor. Kimisi mal taşıyor, kimi mal satıyor, kimi su taşıyor. Kullanma suyu el arabalarında bidonlarla satılıyor. İçme suları da yarım litrelik poşetler içerisinde satışa sunulmuş. Hem içiyorlar, hem de ezan okununca namaz vakti o suyla abdest alıyorlar. İlk iki günde Abuja’nın kenar mahallelerinde gördüğümüz manzara bunlar.
2 saatlik uçuşla Kano şehrine ulaştık
Abuja’daki gezi ve yardım programından sonra Nijerya’nın Kano bölgesinde de Risale-i Nur hizmetlerinin olduğu söylendi. Programımızda orayı da gezmeyi planlamıştık.
3. gün sabah erken havalimanına giderek iç hatlardan 2 saatlik uçuşla Kano şehrine ulaştık. Kano’da da Risale-i Nur medresesinde hem üniversite öğrencisi, hem de bölgenin insanları gençler kalıyor. Risale-i Nur eğitimi alıyorlar. Mekan iki katlı, bahçesi oldukça geniş. Burada da Türkiye’den hizmet ehli arkadaşlar medrese-i nuriye hizmetini yapıyorlar.
Kano’da Gidan Makama müzesini, fıtri boyalardan kuyularda geleneksel elle yapılan kumaş boyama işi yapanları ve yaptıkları kumaşları gördük, bilgi aldık.
Daha sonra da Kano’nun çok eski pazar yerini gezdik. Pazar yeri dar sokaklarda ve küçük mekanlarda hizmet vermeye devam ediyor. Dar yollar çöp artıklarıyla dolu. Biz bunu Müslümanlıkla bağdaştıramadık. Kano’da çoğunluk Müslüman çünkü.
Biz pazarı gezerken ikindi ezanı okunuyordu. Dükkan içlerinde ve önlerinde abdest alanlar ve 3-5 kişilik cemaatlerle namaz kılanları gördük. Grup halinde sesli “La ilahe illallah” zikri çekenleri de gördük. Bu bizi sevindirdi fakat temizlik konusunda cehalet hakim. Sokaklarda her yerde çöpler var. Kimsenin umurunda değil. Burada da pazar yerleri derme çatma, yol kenarlarında faaliyet gösteriyor. Piyasa canlı, hareketli. Fakat bir düzene girmesi lazım. Belediyecilik buralara henüz gelmemiş. Merkezi idare de yetersiz. Devlet aklı henüz buralara el atmamış.
Kano’da pazar yeri gezimizden sonra bir gece orada kaldık. 4. günün sabahında uçakla tekrar Abuja’ya döndük. Burada görülecek yerlerden biri olan, yekpare taştan oluşan Zamaroks dağını yakın mesafeden gördük.
Öğleden sonra da Abuja’nın hediyelik eşya satış yeri olan açık pazara gidip, orada satılan eşyaları gördük. Bazı ufak tefek alışverişler yaptıktan sonra artık geri dönüş hazırlıklarımızı yaparak havaalanına geldik. Akşam saat 9 gibi Türk Hava Yolları uçağı ile İstanbul’a dönüş yaptık.
—SON—