"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetin vesayeti-2

M. Latif SALİHOĞLU
16 Ekim 2024, Çarşamba
Sırtını siyasî vesayete dayamış olan tarafgir, gelip tahakkümvâri bir edâ ile diyor ki:

İktidarın icraatlarını eleştirip durma. Sana mı kaldı o iş? İç politika, dış politika; sen anlamazsın o işlerden. Sen yapılan atılımlara bak. Büyük eserlere bak, gör. Onları yaz, anlat. Geçmişle kıyaslayarak anlat, yaz… Yok “U” dönüşüymüş, yok “O” dönüşüymüş; yahu sana ne bundan? Yok adalet bitmiş de, yok yargı sistemi işlemiyormuş da, falan-filan. Sen kendi işine bak. Diğer işlere karışma, eleştirip durma. Bak, o zaman sana karışan oluyor mu? Ama sen rahat durmaz ve eleştirilere devam edersen, göreceğin muamele de ona göre olur. Sen demek ki karşı taraftasın. Bize düşman olanlarla berabersin. Yaptığın şey, onlara yardım hesabına geçer. 

Evet, “siyasî vesayet” işte gördüğünüz gibi: Nasıl düşüneceğinizi, hatta neleri yazacağınızı bile size dayatmaya ve dikte ettirmeye çalışıyor. “Şunu yaz, bunu yazma” diye, adeta emir ve direktif veriyor.

Yani, kendi istediğin gibi düşünemezsin demeye getiriyor. Elinden gelse, düşünce hürriyetinizi bile elinizden alacak.

Siz ise, dengesiz iç ve dış politikalarla, ülkenin tehlikeli oyunların içine sürüklendiğini fark ediyorsunuz; bir taraftan da milletin maddi-manevi yönden cayır cayır yandığını görerek, yapılan vahim yanlışlara dikkat çekmeye çalışıyorsunuz. Maksadınız, düzelme yolunda yardımcı olmak, iyi şeylere katkıda bulunmak. Ne var ki, buna bile tahammül edilmeyerek dışlanıyorsunuz.

Allah aşkına söyleyin, fikir hürriyetinin olmadığı yerde demokrasi olur mu? Hak-hukuk-adâlet yerini bulur mu?

Bu nasıl bir anlayış, vatan ve milletin hayrına olacak nasıl bir politika takip ediliyor, anlamak, izah etmek kolay değil.

Habire ötekileştirerek “Düşmanla beraber olma” meselesine gelince...

Şu siyasî vesayet, ne yazık ki, sürekli şekilde düşman değiştiriyor. Öyle ki, “U” dönüşleri yetmedi, sıra “O” dönüşlerine geldi. Dün düşman, bugün dost oluor; dün dost olan bugün düşman olabiliyor.

Ne kadar dönerse dönsün, sen onu desteklemediğin, hatta alkışlamadığın müddetçe, sana da düşman veya öteki nazarıyla bakıyor. 

Bu sakim anlayış neticesinde, içte ve dışta samimi dostların sayısı azalırken, düşmansız yapamadığı için, açık-gizli düşman ittifakında artış oluyor. Böylece, ortaya kelimenin tam anlamıyla “güvensiz”, yani hiç güven vermeyen bir iktidar, bir yapı, bir tarz-ı siyaset çıkıveriyor.

Oysa bakın, “Düşmanı sürekli değişenin dostluğuna güven olmaz” diye, çok isabetli bir söz var. Bu söz, sanki gözümüzle gördüğümüz mevcut siyasî vesayetçileri tarif ediyor.

Hâsılı kelâm: Ey vesayetçi kafa!

Sen bana karşı her türlü zulüm ve haksızlığı revâ görürken, her türlü müeyyide ve ambargoyu uygularken, gizli-açık her türlü kin ve adâveti beslerken, beni daha fazla cezalandırmak için elinden geleni ardına koymazken, benden daha ne istiyorsun?

Sana tâbi olmamı mı bekliyorsun? Diğerleri gibi sana boyun eğmemi, yahut alkış tutmamı mı bekliyorsun? Kendimi inkâr, geçmişimi red etmemi mi bekliyorsun? Sana serfürû edip itibarımı kaybetmemi istiyor ve bekliyorsun?

Sana açık ve net şekilde ifade edeyim ki, daha çoook beklersin. Beklersin de, ama sonunda yine avucunu yalarsın. Sen, girmiş olduğun son faslını da tamamlayıp gidersin; ama, ben izzetimle, şerefimle aynı istikamette hizmetime biiznillah devam edip giderim. Bunu herkes böyle bilsin.

Okunma Sayısı: 1578
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Savaş

    16.10.2024 22:57:58

    Selamlar ve tebrikler Allah'ın inayeti üzerinize olsun

  • Emin

    16.10.2024 20:53:42

    Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu'yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebebdir. Çünki za'f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmağa rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı Risale-i Nur'a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler; yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, zelzeleler ve taunların istilasına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. Madem biz onların dünyalarına karışmıyoruz, onların da lüzumsuz bir halde bu derece âhiretimize karışmalarında onlara felâket getirmek ihtimali kavîdir. (Kastamonu Lâhikası, s. 131)

  • Emin

    16.10.2024 20:52:08

    Risale-i Nur bu mübarek vatanın manevî bir halaskârı olmak cihetiyle şimdi iki dehşetli manevî belayı def'etmek için matbuat âlemiyle tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim. O dehşetli beladan birisi:   Hristiyan dinini mağlub eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı manevî istilasına karşı Risale-in Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur'anî vazifesini görebilir. Ve âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi. (Emirdağ Lâhikası I, s. 102)

  • Emin

    16.10.2024 17:24:42

    Bu vatan, bu millet ve bu vatandaki ehl-i hükûmet ne şekilde olursa olsun, Risale-i Nur'a eşedd-i ihtiyaçla muhtaçtırlar. Değil korkmak veyahut adavet etmek, en dinsizleri de onun dindarane, hakperestane düsturlarına tarafdar olmak gerektir. Meğer ki, bütün bütün millete, vatana, hâkimiyet-i İslâmiyeye hıyanet ola. Çünki bu millet ve vatan, hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halas olmak için, beş esas lâzım ve zarurîdir: Birincisi; merhamet.. ikincisi, hürmet.. üçüncüsü, emniyet.. dördüncüsü, haram ve helâlı bilip haramdan çekilmek.. beşincisi, serseriliği bırakıp itaat etmektir. İşte Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu beş esası temin edip, asayişin temel taşını tesbit ve temin eder. Risale-i Nur'a ilişenler kat'iyyen bilsinler ki; onların ilişmesi, anarşilik hesabına vatan ve millete ve asayişe düşmanlıktır. (Kastamonu Lâhikası, s. 241)

  • Doğukan Pamir

    16.10.2024 16:55:40

    Allah'ın emrettiği izzet-i nefsi(kişiliği) taşıyan, efendimizin hayat tarzını rehber edinen, üstadımın uyguladığı hizmet tarzını içselleştiren dava sahiplerine selam olsun... Varsın dünyalık için,? işareti gibi eğilip şahsiyeti zayıf olanlara kuyruk olanlara veyl olsun. onlar kişiliklerini, haysiyetlerini, benliklerini zayi etmişlerdir... Yalama civata misali bir sağ bir sol yapar, bir kararda kalmaz bulundukları ortama göre şekil alırlar...

  • Emin

    16.10.2024 16:11:39

    ...Risale-i Nur'un siyasetle alâkası yoktur. Fakat küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdad-ı mutlakı esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti ve asayişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder. (Emirdağ Lâhikası I, s. 126)

  • Emin

    16.10.2024 16:02:25

    Anarşilik + İstibdad-ı Mutlak = Küfr-ü Mutlak.

  • Elvan sağkol

    16.10.2024 14:56:28

    Allah razı olsun latif abim güzelce günümüzün özeti tebrik ediyorum.

  • Mustafa

    16.10.2024 13:56:09

    Çok teşekkür ederim..İşte bakış ,duruş açımız bu..Kim olursa olsun yanlışa yanlış demeliyiz..Doğrudan,haktan yana olmalıyız..

  • Mustafa YALÇIN

    16.10.2024 06:47:45

    Ağzına sağlık, kalemine kuvvet.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı