Dünyada tek Yahudi devleti İsrail’dir. Aynı zamanda, BM’de masa başında kurulmuş tek devlettir. Bu devlete, dünya genelindeki Yahudilerin maddî-manevî desteği tamdır.
Bununla beraber, hemen her ülkede Yahudilerin varlığından söz edilebilir. Dünya piyasasına hükmedecek derecede etkilidirler. Özellikle ABD, İngiltere (Britanya), Fransa, Kanada, Rusya, Ukrayna, Almanya ve Avustralya’da. Türkiye’deki Yahudi nüfusunun 15 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Piyasalarda ise, çok ciddî bir etkileri var. Türkiye’de ve dünya genelinde silah, sigara, finans, içki, meşrubat, deterjan, ilâç, tohum ve gıda sektöründe neredeyse hâkimiyetlerini kurmuş durumdalar. Toplam 25 milyon civarındaki nüfuslarıyla, bugün itibariyle 8 milyarı aşan dünya nüfusuna hükmediyorlar.
Bu hususları nazara vermekle özü getirmek istediğimiz nokta, 11 Eylül 2001’de ABD’de yaşanan meşhur “ikiz kule saldırısı”nın kasten alaca karanlıkta bırakılan yönü ve mahiyetine dairdir. O hadisenin Yahudilerle doğrudan bir bağlantısının bulunduğuna dair ciddi soru işaretleri var: O kulelerin finans merkezi olması, saldırı günü kuledeki ofislerine gitmemeleri, bu terör saldırısının silâh baronlarının işine gelmesi ve bilhassa İslâm ülkelerinin işgalini hedef alan politikaların alelacele devreye sokulması gibi sebepler, aslında göz yumulan o “saldırı tuzağı”nın arka plânı hakkında yeterli bir fikir ve kanaat uyandırıyor.
Şimdi, o saldırı hadisesinin kısaca bir gelişme seyrine bakalım.
*
İnsanlık âlemi, 11 Eylül 2001’de yeni bir terör hadisesine şahit oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu tarihten önce hiç görülmedik, hiç duyulmadık terör eylemleri yaşandı.
Söz konusu o dehşetli hadisenin teknik özeti şudur: İçinde yolcu bulunduğu iddia edilen (çok zayıf bir iddia) dört sivil uçağı kaçıran hava korsanları, askerî üs Pentagon ile ekonomik üs İkiz Kulelere (110 katlı Dünya Ticaret Merkezi) uçaklı intihar saldırısı düzenledi. Etrafı kaplayan toz, duman, ateş ve gürültülerle ortalık adeta cehenneme çevrildi.
ABD başta olmak üzere bütün dünya, böylelikle yeni bir terör dalgasının dehşeti ile irkildi. Çöken çok katlı binaların altında binlerce (3000 civarında) insanın ezilerek can verdiği anlaşıldı.
İlk günlerde, olayın failleri tesbit edilemedi. Ancak, ABD savaş durumu ilân etti. NATO’nun 5. maddesinin (müşterek savaş) işletileceği kararı alındı. Hemen ardından, bu hadisede Suudî petrol zengini Üsame bin Ladin’in başrolü olduğu ileri sürüldü.
Oysa, kontrollü ve mizansen bir örgütün, kendi başına süper gücün bütün güvenlik duvarlarını aşarak o saldırıları gerçekleştirmesi imkân ve ihtimal haricidir. Bu noktaya lütfen pür dikkat!
*
Bin Ladin’in Afganistan’da bulunduğu iddiasıyla, Taliban idaresindeki bu İslâm ülkesine derhal savaş açıldı.
Savaşın seyri içinde, ABD’nin eski müttefiki Taliban yönetimi devrildi. Onun yerine ikame edilen “Kuzey İttifakı” Afganistan’daki idareyi ele aldı.
(ARA NOTU: Geçen sene, durum tekrar tersine döndü. ABD, Afganistan’ı tekrar Taliban yönetimine terk ederek geri çekildi.)
*
İkiz kule saldırısını intikama dönüştüren ABD, Yahudi lobilerin de yönlendirmesiyle Afganistan’dan sonra Irak’ı da (Gizli biyolojik silâh üretimi var diye) hedef tahtasına koydu. Eski müttefiki Saddam’ın zulümlerini gerekçe listesine katan Bush’un Amerika’sı, Afganistan’ın ardından Irak’ı da baştan sona işgale yöneldi.
Böylelikle, iki kuleye karşılık olarak, iki Müslüman ülkenin toprakları işgal edilmiş oldu.
Ne yazık ki, kanlı çarpışmalar her iki diyârda da uzun müddet devam etti. Silâh baronlarının o doymak bilmez hırsları için, buralarda “silâh ve savaş tezgâhı” yıllarca açık tutulmaya çalışıldı. Irak ve Afganistan’da usandıran ölüm ve muhaceretin ardından, yeni silâh pazarı bu kez Rusya-Ukrayna hattında kurulmuş gibi görünüyor.
Allah, bütün bu sinsî ve şeytanî şerleri bozguna uğratsın, yönlerini de hayra ve huzura tebdil eylesin.