"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çelişkiler yumağı

M. Latif SALİHOĞLU
11 Temmuz 2015, Cumartesi 13:19
Hiç peşrev çekmeden, hemen asıl konuya girelim: AKP’li fanatikler, özellikle Erdoğan’ın şahsını yüceltenler, yıllar yılı başka siyasetçileri, özellikle S. Demirel’i hep aşağılamaya çalıştılar; kendince gördükleri çelişkilerini dillerine dolayıp akla ziyan düşmanlıkta bulundular.

Demirel yok artık; şimdi ortada Erdoğan var. Bu tarafgirleri, biraz da Erdoğan’ın çelişkilerini görmeye, düşünmeye dâvet ediyoruz. 

Hiç olmazsa, belki biraz insafa gelirler de, kendilerini bir iç muhasebeden geçiriveriler... 

İşte, kısa ifadelerde, Erdoğan’ın sayısız çelişkilerinden, U dönüşlerinden ve 180 derecelik çarklarından bir potburi...

***

Erdoğan, vaktiyle “Kardeşim” deyip ailecek ağırlamış olduğu Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’a niçin sonra en şedit bir düşman oldu? Böylesine düşmanca bir tavır, hem katil hem zalim İsrail devletinin yöneticilerine karşı niçin gösterilmedi, gösterilmiyor?

***

Suriye ve Mısır ile neredeyse bütün diplomatik bağlar koparıldığı halde, aynı tavrı neden İsrail için sergilenmiyor? Başlarındaki diktatör de olsa, bu iki kardeş ülke İsrail'den beter mi görülüyor?

***

Daha önce “Ben Ergenekon dâvâsının savcısıyım” dediği halde, sonra neden 180 derecelik bir dönüş yaptı? (Benzer durum, KCK dâvaları için de geçerli)

***

Dindarlıkta ve milliyetçilikte birinciliği kimseye vermedikleri halde, onların döneminde ülkenin dört bir yanı ecnebi şirketleri, marketleri, bankaları istilâ etmedi mi? Borsa ve bankaların çoğu, satılan-özelleştirilen KİT'lerin en ballıları, yine ecnebilerin eline geçmedi mi?

***

Daha evvel 11 yıl kanki olduğu F. Gülen Hoca için stadyum dolusu insanlara hitaben “Hocam, gel artııık! Gel de dindir bu hasretiii!” diye nidâ ettiği halde, sonra 180 derece çark edip “Hadi, erkeksen gel bakalım. Seni Haşhaşi seni” yollu tavır takınmalar sizce normal midir?

***

Belediye başkanı iken gündeme gelen 3. Boğaz köprüsüne şiddetle karşı çıkıp "Bu intihardır" dediği halde, aynı köprünün temeli atıldığında ise, karşı gelenlere demediğini bırakmadı. Bunda da bir çelişki yok mudur?

***

2011 seçim kampanyasında, sandıklarda AKP lehine oy patlamasını netice veren Çılgın Proje-Kanal İstanbul için “Seçimden hemen sonra kolları sıvayıp kazmayı vuruyoruz” dediği halde, neden bu sözün gereği yapılmadı?

***

2010 Referandumunda HSYK ile ilgili kànunu halka kabul ve tasdik ettirdiği halde, sonra niçin bundan caydı “Orada bir yanlışlık yaptık” dedi ve bu kurumu siyasetin adeta oyuncağı haline getirdi?

***

İhale Kànununda niçin baş döndürücü (100’den fazla) sayıda değişiklik yapılması cihetine gidildi?

***

Hukuk ve kànun ile değil, doğrudan siyaset topuzuyla sağlanan kısmî başörtüsü serbestliğinden hemen sonra, bu ülkede başörtülüler birbirine düşürülmedi mi? Madem ki temel ölçü başörtüsü... Eşi başörtülü olan on binlerce insan, bütün aile efradıyla birlikte mağdur edilmedi mi? Aynı mağduriyet furyası devam edip gitmiyor mu? Başörtüsünü serbest bıraktırıp, senden olmayan başörtülüleri kıyıma tabi tutmak, hangi ölçü ve kıstas iledir?

***

Hemen her seçimde "Şayet, tek başına iktidar olamazsam, kesinlikle istifa ederim" diyordu. Bunun gereği niçin yapılmadı, yapılmıyor? Son seçimde de AKP'nin lideriymiş gibi çalışmadı mı, seçim kampanyası yapmadı dı? Hem, Erdoğan için geçerli bir söz, Davutoğlu için geçerli değil mi yoksa?

***

Bir gazeteci tarafından ABD Başkanlarından Obama ve Bush'a benzetilmesine kızarak şunu söyledi: "Beni illa birine benzetecekseniz, Fatih Sultan Mehmed'e ve Mustafa Kemal Atatürk'e benzetin." Acaba, bu ifadede ürpertici, dehşet verici bir tenakuz yok mudur? Zira, birinci şahsiyet Ayasofya'yı Camiye çevirerek ibadete açtı; diğer şahıs ise, aynı mâbedi müzeye çevirerek ibadete kapattı.

***

Yıllar önce ABD'de kendisine verilmiş olan "Yahudi Cesaret Ödülü" meselesi çok tartışıldı. Ama, yine de netice değişmedi. Hatta, kendisi de "Bu ödülü iade edeceğim. Alsınlar başlarına çalsınlar" dedi. Ancak, demekten öteye gitmedi. Bundan rahatsızlık duymuyor ve bu meselede bir çelişki görmüyor musunuz?

***

CB sıfatını taşıdığı halde, neden bir siyasî partinin başkanı imiş gibi seçim kampanyası yürüttü? Neden muhalefet liderlerine türlü hakaretlerde bulundu? Bu garabetin benzeri nerede görülmüş?

***

Gerek Başkanlık Sistemine ve gerekse AB üyeliğine olan bakış tarzları da büyük ölçüde değişti. Üstelik, bu değişimin nerede duracağı da belli değil.

***

Kendisi ve has adamları yıllarca “Kürt sorunu”ndan bahsettikleri halde, son seçim kampanyasında neden keskin bir tavır değişikliği yaparak “Kürt sorunu da ne demek? Yoktur öyle bir sorun!” demeye başladı? Bu derin çelişkiye ne demeli?

***

Çok dindar bir şahsiyet olarak göründüğü halde, Bakara Sûresiyle alay edenlere, yahut kendisini Mehdi görenler, hatta kendisini Peygamber sıfatı ile vasıflandıranlara niçin hiç ses çıkarmadı, çıkarmıyor?

***

Meydanlarda Kur’ân ve Risâle-i Nur gibi kudsî ve manevî değerleri elinde sallaya sallaya alet etmekten niçin hiç imtina etmedi?

***

Anayasa hükümlerine aykırı olduğunu bile bile ve göz göre göre Risâle-i Nur’u niçin pür hevesle devlet tekeline sokmaya çalıştı?

***

Hz. Ömer, Hz. Ali, Selâhaddin-i Eyyübî, Sultan Fatih gibi aziz şahsiyetlerin bile gitmekten şeref duydukları mahkeme duruşmalarına bizzat gidip katıldıkları halde, Erdoğan, mahkeme kapısını kendisiyle birlikte aile efradı ve yakın arkadaşları için neden kapatma cihetine gitti?

***

Devletin bütün imkânlarını neden şahsî ve siyasî nüfuzu için kullanmaktan hiç imtina etmedi?

***

Hemen her konuda dinî referanslar vermeye çalıştığı halde, şu meşhûr Saray’daki lüks, debdebe, ihtişam ve israf furyasının İslâm’daki yerini niçin gösterip tarif etmiyor? Neden hâlâ gösterişin faziletlerini anlatıp duruyor? Bir başka soru: Asırlarca yükselen devletin yönetildiği Topkapı Sarayı mı çok gösterişli? Yoksa, devletin çöküşe geçtiği dönemlerde yapılan Beylerbeyi veya Dolmabahçe Sarayı mı?

***

2010 Referandumu ile 2011 seçim kampanyasında meydan meydan dolaşıp Deniz Baykal’ı kast ederek “Ahlâksız… Genel ahlâksız bunlar” dediği halde, 7 Haziran seçimlerinin hemen akabinde, neden ilk görüşmeyi Deniz Baykal ile yaptı? Hem, o görüşmenin içeriği niçin açıklanmıyor? Bu nasıl bir şeffaflık, bu ne biçim demokrasi anlayışı?

***

İsrail ve Yahudi zulmü… Sık sık “İsrail’e karşı bizim gibi sesini yükselten başka kimse var mı?” dediği halde, aynı zalim devletle ticaret hacminin üç misline çıkarılması ve savunma anlaşmalarının aynen sürdürülmesi de tenakuzun daniskası değil midir? Filistinli mazlûmların başına yağdırılan bombaların maliyeti içinde Türkiye’nin hissesi yok mudur?

***

Ve, Ayasofya… Siyasî hayatının muhalefet döneminde yıllarca “Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasından” dem vurduğu halde, siyasetin başına geçtikten sonra neden bu en mühim meseleyi unutuverdi? Meselenin ehemmiyetini hatırlatanlara ise, kelimenin tam anlamıyla “ipe un serme” kabilinden cevaplarla mukabele etti.

***

Evet, işte bu ve benzeri mahiyette düşünülmesi, cevap verilmesi gereken daha birçok mesele var. Bunların cevabını vermek yerine, tutup yine bizi türlü ithamlarla karalamaya çalışacak trollerin, meddahların, fanatiklerin mesajların, yorumları bir kıymet-i harbiyesi olmaz. Onları insaf ile düşünmeye ve bir vicdan muhasebesi yapmaya çağırıyoruz.

 

EKLEMELER

Yer darlığı sebebiyle gazete sayfasına koyamadığımız çelişkilerle dolu önemli birkaç maddeyi de buraya ekliyoruz.

***

Sn. Erdoğan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in cenaze merasiminde yaptığı konuşmada “Gittiğim hemen her yerde onun eserlerinin izine rastladım” dedi.

İyi de, hayatta iken Demirel’in hiçbir eserinden hayırla söz etmemesi, hatta onun ve iktidar devresinin köklü hizmetleri adeta yok sayması, yine bir yaman çelişki değil midir?

***

F. Gülen Hoca ve grubunu kast ederek “Maalesef, bunlar beni ve arkadaşlarımı aldattılar” dedi.

Bu sözü, üstelik beraberliklerinin 11. senesinde söyledi. Şayet doğru ise:

1) İdareci bir mü’min, bunca zaman nasıl olur da aldanır veya aldatılır?

2) Madem ki aldanmışlar veya aldatılmışlar, bundan sonra da başkası tarafından aldatılmadıkları ne mâlum?

3) Aldatılmaya bu derece müsait veya teşne olanlara nasıl güvenilir, ülke onlara nasıl emanet edilir?

***

Tâ kuruluşundan itibaren “özgürlükçü politikalar” sözü veren AKP yönetimi, zamanla bu sözünden caydı ve fikren muhalif gördüklerine karşı devletin kuvvetini istimal etmeyi adeta bir alışkanlık haline getirdi. 28 Şubat döneminde dahi görülmedik baskılara, kıyımlara başlandı. Bu kıyımlar aynen ber-devam iken; taraftarlarına ise, hemen her türlü kıyak, tayin-terfi ve bilhassa ihalelerde de kayırma-kollama işi bütün hızıyla devam ediyor.

***

Parti tüzüğünde milletvekili adaylarının önseçimle belirleneceği ifade edildiği halde, bu söz de tutulmadı, hatta tam tersi bir kulvara girildi. “Temayül yoklaması” adı altında, adaylar hakkında bütünüyle “tepeden-merkezden tesbit” formulü işletildi.

Okunma Sayısı: 11880
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa Altuntaş

    20.8.2015 08:53:16

    LATİF BEY BUNLARDAN DAHA FAZLALARI VAR EKSİĞİ YOK ANCAK ADAM ORMANA GİTMİŞ ÇAM KESERKEN KESİLEN AĞACIN AH AH ETTİĞİNİ İŞİTİNCE NE OLDU DİYE SORMUŞ AĞAÇ ONA DEMİŞ Kİ SANA DEĞİL AHLARIM SENİN SENİN SAPIN BENDEN NE YAPALIM ONUN İÇİN BİZLER SAMİMİYET İLKESİNDEN AYRILMADAN TE DE KALSAK İHLAS VE GAYRETLE YOLUMUZA DEVAM EDELİM ARADA ÇİKAN ÇATLAK PATLAK SESLER BİZLERİN TESANÜDÜNÜ TEAVÜNÜ VE İTTİFAKINI DAHA KUVVETLEVDİRSİN İNŞAALLAH SELAM VE DUA

  • Akif Arslan

    19.8.2015 17:48:01

    Tarafgirlik aklın gözünü görmez hale getirirmiş...Kör adama "uçuruma doğru gidiyorsun" desen ne fayda.. Cenab-ı Hak bu körlere acil şifa versin.. Onların kör gözleri açılmadan binlerce hakikati gözlerine soksanız da maalesef göremezler. Körlükten kurtulmanın çaresi "tarafgirlik mesleğini bırakmak" tır.

  • Ahmet Hakan Dönmez

    19.8.2015 17:45:03

    Ayasofya'nın ibadete açılması olr ilgili de " önce Sultan Ahmeti bi doldurun sonra Ayasofyayı açarız dedi ve meseleyi kapattı... selam ve muhabbetle

  • Bekir

    13.7.2015 11:15:31

    Allah sizden razı olsun. "Dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan", "Dine kardeş, ama siyasete kardeş olmadığımız", "Rey-i vahidi esas alan" Ve “Nasıl ki sarhoşluk, hakiki vazifelerden gelen elemleri ve ihtiyaçları sarhoşlukla muvakkaten unutturduğu cihetle menhus ve kısa bir zevk verir; öyle de, böyle fani boğuşmaları ve hadiseleri merakla takip etmek bir nevi sarhoşluktur ki, hakiki vazifelerden gelen ihtiyacat ve yapmamaktan gelen teellümatı muvakkaten unutturduğu için menhus bir zevk verir. (Risale-i Nur Külliyatı, Emirdağ Lahikası, Sayfa 53-53) Bu menhus zevk uğruna nice kalpler kırılıyor. Kul Hakları Çiğneniyor. Ama “Cennet ucuz olmadığı gibi Cehennem dahi lüzumsuz değil” kaidesiyle bu hadiselerin rahmet yönünden de bakmak lazım diye düşünüyorum…

  • abdulkadir cihan

    11.7.2015 21:14:53

    Allah sizden razı olsun. Çelişkileri çok güzel tesbit etmişsiniz.bu çelişkileri bütün nur talebelerine ulaştırmak hepimizin görevi...

  • HÜSEYİN İLHAN

    11.7.2015 15:44:42

    Bu kadar yanlışların yanında hele bir tanesi var ki burada onu göremedim.2005 Yılı itibariyle DÜRÜST,SADIK VATANDAŞA ÖDETTİRİRLEN VE BU YIL % 40-50 ORANINDA ARTTIRLAN kayp kaçak bedeli İLE GİRDİKLERİ kul hakkı NARI CEHENNEMLİK OLMAYA TEK BAŞINA YETER.

  • Hayati Binler

    11.7.2015 14:38:32

    "Dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan", "Dinen kardeş, ama siyaseten kardeş olmadığımız" ve "Rey-i vahidi esas alan" şahısların yapacağı işler bunlar zaten. Benzeri kafada olanlar da destekliyor. Münazarat'ta sözü edilen "Mamehuran hırsızları" meselesi tam idrak edilip gereği icra edilmeden böylesi sıkındıların sürmesi maalesef kaçınılmazdır.

  • Hüseyin Çakar

    11.7.2015 13:53:07

    Tebrik ederim . Çok güzel tesbitler . Aynı güzel tesbit ve analizleri CHP içinde yaparsa istifade ederiz

  • Sema Ceyhan

    11.7.2015 12:30:36

    Evet bir şahsın tehevvüsü için büyük bir daire-i muhita,hareket-i mühümmesinden durmaz. Oysaki bazı insanlar kendi menfaatleri ve hevesleri için dünyanın kendi etrafında dönmesini isterler; ve istedikleri için de mü'min kardeşlerine zarar verir ve dine zarar veren tarafa iltihak ederek aldanırlar, aldatırlar. Allah o insanlara akıl ve izan feraseti versin.

  • Mustafa BİTER

    11.7.2015 10:40:16

    Allah Razı olsun,güzel düzenlemişsiniz.Fakat bunlar gözünü siyasi hırs bürümüş,insanlığı,kardeşliği,ittihadı,ihlası,uhuvveti sadece siyasi düsturlarına göre düşünenler için çelişki değil birer fazilet göstergesidir...

  • Mustafa BİTER

    11.7.2015 10:37:47

    Merhum Demirel mezarında rahat yatabilir.Çünkü yaşarkende öldükten sonra da kendisine günahlarının tasfiyesi için yardımcı çoook kişiler var.Hele hele Siyasal İslamcılar,Siyasal Nurcular,Siyasal Tarikatçılar,Siyasal Hizmetkarlar yaşadığı müddetçe Merhum Demirel hep alacaklı olacaktır.Dolayısıyla günahı ne kadar olursa olsun alacakları karşılığında bunlar sel gibi dökülüp gidecektir. En basiti hani Yahudi Uşağıydı hani Masondu ya , göğsünde Yahudi Üstün Cesaret Madalyası ile ölmedi.Ülke ekonomisinin %80'nini Yahudi İşadamlarına teslim ederek gitmedi. Merhum rahat uyusun,yaşayan Siyasal İslamcılar,Siyasal Nurcular,Siyasal Tarikatçılar,Siyasal Hizmetkarlar düşünsün...Bu kadar vebali nasıl karşılayacaklar...

  • yılmaz

    11.7.2015 10:24:41

    yine sizden öğrenmiştik dünya liderinin(!) 90 yıllarda seçim kampanyasında ayasofyaya bakarak; "seni kapatan da utansın, açmayan da" dediğini.

  • Osman

    11.7.2015 10:16:06

    Evet Latif Bey;Çpok güzel özetlemişsiniz ancak bugünkü hipnazla bunları topluma anlatabilmek mümkün değildir çünkü toplum adeta hipnozlanmış Tayyip de Tayiip demekten gerçekleri görme kaabiliyetleri dumura uğramış gerçekler tersyüs edilerek tek bir şahsın peşine takılma adeta bir meziyetmiş gibi topluma dayatılmıştır.Bu garabetteb en çok etkilenenlerde zannederim bazı Nurcu guruplar olsa gerek.Onlar biliyorlar ki Üstadları şahıstan ziyade Şahs-maneviye önem verir ve şahs-ı maneviyi hakim kılmayı esas alır ama bu hipnozlamış toplum içerisinde bu guruplar etkilenmiş olmalılar ki onlar da Tayyip te Tayip demekten kendilerini alamamakta ve tek şahısçılık hastalığına onlarda yakalanmış durumdalar oysaki bugün kutsadıkları bu Tayyip köken itibarıyle Üstad Hz.lerinin mesleği ile hiç bağdaşmayan Necip Fazıl ekolünden gelmekte hakikatte Üstadın mesleği ile hiç barışmamş bir şahsiyettir.Selam ve saygılar.

  • HÜSEYİN İLHAN

    11.7.2015 10:07:46

    Bunları görüp anlayabilmek için İSLAM ı dilde değil nefiste yaşamak gerekir,oda bunlarda ne gezer.

  • Abdurrahman KOÇAK

    11.7.2015 08:48:14

    Saymakla bitmez...BOP eş başkanlığı...Irakta ölen USA askerlerine baş sağlığı...4 bakana arka çıkış...Dolmabahçe görüşmesi Yaşar Paşa ile...vs...

  • Emin

    11.7.2015 08:15:15

    Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz.. çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. (Tarihçe-i Hayatı, s. 614, 615)

  • Ali Vefalı

    11.7.2015 02:01:50

    Tarihte hçbir lider bu kadar tenakuz göstermemiş, hiç bu kadar konuştuklarıyla 180 derece zıt işler yapmamış ve söylememiştir. O zaman bu yaşadıklarımız nasıl anlatılır? Bu kişinin başta durması (Kaderi açıdan) başka şeyler ile anlatılabilirmi?

  • hasan Muharrem okur

    11.7.2015 01:16:41

    Tebrikler Latif kardeşim. Kusurunu bilmek büyük bir fazilettir.Allah en yakınlarımıza insaf ve basiret versin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı