Bediüzzaman kalbi, insan bedenindeki çam kozalağı gibi olan et parçası değil, lâtife-i Rabbaniye olarak ifade eder.
İnsan bedenindeki kalb nasıl bütün bedene hayat veren kanı pompalıyor ise ruha bağlı olan manevî kalb de manevî duyguları nurlandırıp hayat verir. Bu manevî kalbin güneşi ve nuru imandır. Bu sebeple “iman mahalli kalbdir” demektedir. (İşaratu’l-İ’caz, s.130.)
**
Kalb, iman mahallidir
“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal Sûresi, 8:24.) âyeti Allah’ın kalbe hükmettiğini ifade etmektedir.
**
Kalpler Allah’ın parmakları arasındadır
Dilediği gibi değiştirir. Peygamberimiz (asm) “Ey kalpleri halden hale değiştiren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl!” duâsını çokça yapardı. “Ey Allah’ın Rasûlü sana ve getirdiğin şeriata inandık bu durumda hâlâ bizim hakkımızda korkuyor musun?” denince Rasûlullah (asm) “Evet çünkü kalpler Allah’ın iki parmağı arasındadır, onları dilediği şekilde evirip çevirir” (Müslim, Kader, 3.) buyurdular.
**
Akıl ve kalb insan ruhunun bilgi-işlem merkezidir
Akıl insanın düşünme, muhakeme etme ve eşyanın hakikatini ve akliyyat dediğimiz soyut meseleleri anlama kabiliyetidir. Ruh akıl aracılığı ile varlıkların, maddî olan eşyanın mahiyetini ve hakikatini anlar, aralarındaki münasebeti doğru şekilde kurar. Akıl bunu yaparken insanın görme, işitme, dokunma, tatma ve koku alma gibi maddî duyguları ve hissiyat dediğimiz manevî duygulardan gelen bilgileri akıl potasında yoğurarak kalbe gönderir. Kalb tasdik ederse bu bilgiye dönüşür. Bu bilgiler delillerle beslenirse iman haline gelir.
**
Akıl kalbsiz olmaz
Akıl eşyanın dış yüzünü, maddî yönünü anlarken kalb de iç yüzünü, manevî ve duygu yönünü anlamlandırır. Kalbsiz akıl, şüphe ve vesvese içinde kalırken, akılsız kalb de taassuba düşer.
Bediüzzaman “gözün görmeyen beyazı görmeyi sağlayan siyahı ile beraber olmazsa göz görmediği gibi, parlak fikirler kalble beraber olmazsa ilim ve basiret olmaz” demektedir. (Sözler, s.1148.)